Sert su böbrek taşına engel
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Reşit Ersay, genel olarak idrar yolu taşlarının beyaz ırkta 70'li yaşlara kadar görülme oranının yüzde 10 olduğunu anlattı.
Taş düşüren ya da taşın varlığı tespit edilen hastaların tedavi edilse bile bunların yüzde 10'unun bir, yüzde 50'sinin ise 10 yıl içinde mutlaka taş hastalığına yeniden yakalandığına dikkati çeken Ersay, bu rahatsızlığın bir kez tedaviyle tamamen ortadan kaldırılamadığı bilgisini verdi.
Tedavinin sadece oluşum sıklığını engelleyip azaltabildiğine dikkati çeken Ersay, şunları kaydetti:
"Taş için iki unsur belirleyicidir. Bunlar kişisel ve çevresel faktörlerdir. Kişisel faktörler içinde yaş, genetik ve cinsiyet önemli. Özellikle 20-50 yaş arasında bu hastalık sık gözlemleniyor. Erkeklerde daha sık çünkü testesteron hormonu karaciğerde oksalat (mineral) yapımını artırıyor. Genetik olarak da genellikle siyah ırkta seyrek ama bizim gibi Kafkas ırkı olanlarda ve Asya ırklarında sık. Sıcak iklim taş oluşumu için etken. Batılı yaşam tarzı, fazla hareket etmeden, masa başı işlerde çalışanlarda yine sık rastlanabiliyor bu hastalığa. Yazın özellikle idrar yolu taşlarının görülme sıklığı fazla. Hem güneş ve D vitamini üzerinden hem de terleme yoluyla su kaybı olduğu için idrardaki erimiş maddelerin kristalleşme oranı artıyor. Hastalık, ağırlıklı olarak hayvansal gıdayla beslenenlerde sık tuzlu yiyenlerde daha sık görülüyor."
- Taşı engellemenin yolu kalsiyumdan geçiyor
Ersay, halk arasında, "Sert su içen kişilerde taş oluşum riski daha fazladır" şeklinde yanlış bir inanış bulunduğunu ve bunun doğru olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
"İçinde kalsiyum tuzları nedeniyle sert su niteliğine bürünmüş suyla beslenen insanlarda, kalsiyum yapısındaki taş hastalığı daha az görülüyor. Kalsiyumdan fakir bir diyetle beslenirseniz, sütten, yoğurttan, peynirden uzak durursanız kalsiyum taşlarının görülme riski daha fazla olacaktır. Dolayısıyla taş hastalığında bu yanlış bilgi çerçevesinde 'Kalsiyumlu gıdalardan uzak dur, yumuşak su iç' önerisi tamamen yanlış bir şehir efsanesidir. Suyun sertliğini, içinde erimiş olan mineraller belirliyor. İçindeki mineral miktarı çok düşük, yani halk arasında 'yumuşak' olarak adlandırılan suyla beslenen kişilerde oksalat bağırsakta daha fazla emiliyor, kan dolaşımı ve böbreklerin içinde kalsiyumla birleşip kalsiyum taşını oluşturuyor. Halbuki kalsiyumdan daha fazla beslenildiğinde kalsiyum ile oksalat bağırsak içinde birbirine bağlanıyor ve emilim gerçekleşmiyor. Hem kalsiyum hem de oksalat az emiliyor. Dolasıyla kalsiyum taşı daha az gözüküyor."(AA)