Hayatımızla Rus ruleti oynuyoruz
Su hakkında bilmediğiniz gerçekler Yediğiniz meyveden, duş aldığınız suya kadar herşey zehirli olabilir
Dünyada milyonlarca kadın, gününün yaklaşık 4 saatini su taşıyarak geçiriyor. 1 litre atık su 8 litre tatlı suyu kirletiyor. Kirli sular yüzünden yılda 250 milyon kişi hastalıklara yakalanıyor ve 1 milyon 800 bini çocuk olmak üzere 5 milyon insan ölüyor. 50 yaşın altındaki ve bebek ölümlerinde inanılmaz bir artış var… Bunların hepsi neye mi bağlı? Tabii ki atık suya…
Düzgün arıtılmayan su belki hemen öldürmüyor ama tıpkı bir sigara gibi acısı belki 10 yıl belki de 20 yıl sonra bedenimizden çıkıyor…
Günümüz dünyasında ekonomi hızla ilerliyor. Avrupa Birliği ile entegrasyon hızlanıyor. Sürekli bir yasa değişimi var. Doğa ve çevrenin korunması güçlü cezai yaptırımlarla destekleniyor. Özensiz kurum ve kuruluşlar olduğu kadar insanların da yaşama şansı azalıyor. Siz kendinizi ve kurumunuzu yeteri kadar koruyor musunuz?
HABERTURK.COM muhabiri Begüm Çelikkol, atık su ve zararlarını araştırdı.
PlanetTek Çevre Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Aydoğan:
Suyun sadece içmek anlamı dışında da ekonomik olarak önemli olduğunu söyleyen Aydoğan, "Türkiye'de bazı yerlerde kız çocukları okula gönderilmiyor, su yok. Birilerinin su taşıması lazım. Su sadece kokusu yok, içelim değil. Su olmadığı zaman ülke olarak yoksulsunuz anlamına geliyor" diyor..
Bir de çoğu insan Türkiye'nin 3 yanı denizlerle çevrili diye bakıyor, su bol ya harcayalım gitsin mantığı şeklinde yürüyor bu işler sanırım…
Sudan ucuz deyimini kullanıyoruz. İleride her şey sudan ucuz olacak, su çok pahalı olacak. O kadar değerli hale geliyor. Her iş ticari yapılır ama doktorluk, öğretmenlik ya da suyla alakalı konularla ticaret olmamalı. Arıtıyorum deyip de arıtmıyorsanız yalan söylüyorsunuz demektir.
Atık su arıtılmadığında insan vücuduna ne gibi olumsuz etkileri vardır ?
Öldürür ama hemen değil. Yavaş yavaş. Aldığınız ağır metaller asla sizden çıkmayacaktır ve bir süre sonra sizi öldürecektir. Ama 10 yıl sonra ama 20 yıl sonra muhakkak ölüm sizi bulabilir.
"SİNGAPUR ARITILMIŞ LAĞIM SUYU İÇİYOR"
Atık suyu arıtma mantığını biraz anlatabilir misiniz ? Zor bir şey olsa gerek…
Atık su arıtmada atık suyun içerisinde bol miktarda bakteri var. Bu bakteriler bizim midemizden geliyor. Bu bakteriler fosseptikte toplanıyor. O bakteriler kısa bir süre sonra siz oksijen veriyorsunuz. Oksijen verdiğiniz bakteriler canlanıyorlar. Ve birbirlerini yemeye başlıyorlar. Bu sistemle su arıtılmış oluyor. Bu suyu da rahatlıkla otellerde, bahçe sulamada, tarla sulamada kullanabiliyorsunuz. Bunu içme suyu da yapabilirsiniz. Ama pahalı bir sistemle. Singapur'da şişe içinde arıtılmış lağım suyu içiliyor. İnşallah o noktaya gelmeyiz.
HER YIL 3-5 MİLYON İNSAN SUDAN ÖLÜYOR
Atık su arıtılmazsa her yıl 2 milyon insan ölebilir deniyor ama…
Temiz su kaynağı olmadığı için şu anda 3-5 milyon insan her yıl ölüyor. O
rakam bile iyimser.
Türkiye ne durumda peki ?
50 yaşın altında ölümlerde bir numaradyız. Bizi neyin zehirlediğini bilmeden ölüyoruz. Atık suların etkisinin çok kötü olduğunu biliyoruz. Atık suyun yüzde 80'i arıtılmıyor bizim ülkemizde. Avrupa'da yüzde 90'ı arıtılır. Durum böyle. Ülkemizde son zamanlarda bebek ölümlerinde inanılmaz bir artış var. Sebebi de ishal. İshalin sebebi ise su. Su kaybı oldukça bebeğe su veriyorsunuz. Kaynatılmadan içilen sular öldürüyor. 50 yaşın altındaki ölümlere ve kanser vakalarına baktığımızda dönüp dolaşıp su mevzusuna geliyoruz. Çevre kirliliği, atık su kullanımı kanser yapıyor. 250 organize sanayi bölgesinde sadece 37'sinde arıtma tesisinde var. Akan su berbat. Bu suyu içen hayvanlar telef oldu diyorlar. Keşke hep telef olsa yoksa bu hayvanlar sofranıza köfte olarak da gelebilir. Meyveler, sebzeler atık suyla yıkanabiliyor. Ya da atık sudaki zehir bitkinin DNA'sına da giriyor. Ama bunları yediğiniz takdirde birden değil
ama yavaş yavaş ölebilirsiniz. Ben de bunu yeni öğrendim.
Atık suyu arıtma olayı ne zaman geldi ülkemize ?
AB'den önce de vardı. Ama gerek görülmüyordu. Bizim ülkemizde kanalizasyon sistemi bile adamakıllı yoktu. Atık suyun arıtılmaması hala çok da önemli değil insanlar arasında. Bu su kokmuyor, kirli değildir mantığı var hala
AB için yapılıyor diyorlar..
Aslında bir anlamda öyle. Çünkü bizde bu bilinç yok. İnsanlar AB için yapılıyor diyorlar. Fabrikaların, otellerin muhakkak arıtma yapması gerekiyor. Turizm firmaları bu konuda çok hassas. Bizim müşterilerimiz buraya geliyor deyip araştırıyorlar.
İYİ Kİ KÜRESEL ISINMA VAR
Türkiye'de ne kadar uygulanıyor artıma ?
Turistlik tesislerde arıtma tesisi var. Ama arıtma tesisi olup da arıtmayanlar var. İş burada otoritelere düşüyor. Benim iyimser tahminim yüzde 80'i sağlıklı arıtma yapmıyor. Yüzde 95'lere de çıkacaktır. Allah'tan küresel ısınma var. Bu sayede suyun değeri anlaşılıyor ve o suyu firmalar arıtmak zorunda kalıyor. Eskiden yeraltından alıyorlardı o da tükeniyor, tuzlu çıkabiliyor.
BİLDİĞİNİZ MARKALAR HARİCİNDE SU İÇMEYİN, MAHALLE ARASINDAKİ SU DÜKKANLARINDAN SU ALMAYIN
İçme suyuna dönecek olursak
Bildiğimiz markalardan su içmek çok sağlıklı. Suyun üzerinde bazı değerler var. Dikkat edilmesi gereken iyi bilinen markalardan içilmesi. Mahalle arasındaki suculardan alınan suyu kesinliikle içmeyin. Tıpkı sokaktaki satılan süt gibi zararlıdır. Su şişelenirken kalitesi çok önemli. Bunu pis bir ortamda yapamazsınız.
Ankara'daki arsenikli su hakkında ne diyorsunuz ?
Çok önemli. İlle de içmenize gerek yok. Dişinizi fırçalıyorsunuz, yüzünüzü yıkıyorsunuz, banyo yapıyorsunuz. O suyu solumak bile çok ciddi tehlike. Kızılırmak suyunda arsenik tehlikeli seviyelerde. Dünya Sağlık Örgütü'nün verdiği değerlerin üzerine çıktığınız zaman ölüm tehlikesiyle bile karşı karşıya kalırsınız.
İNSAN SAĞLIĞIYLA KUMAR OYNANIYOR
İnsan sağlığıyla bir kumar oynanıyor diye düşünüyorum. Analiz sonuçlarının düzenli olarak yapılması gerekiyor. O suyun hassasiyetle düzenli olarak ölçülmesi, sonuçlarının da sürekli olarak ASKİ'nin sayfasında yayınlanması gerekir. Bu insan sağlığı çünkü.
Meyve ve sebzeler konusunda ne anlatabilirsiniz? Sonuçta onlar da sulanıyor, eve aldığımızda yıkanıyor…
Sebzelerin birçoğu, lağım suları ve fabrika sularıyla yıkanan sebze. O zaman size geçmiş olsun. Ya hemen alıp yıkayacaksınız ya da pazar tezgahına konulduğu anda satın alacaksınız. Bütün gün tezgahta duran meyve sebzeler çok zararlı.
DENİZ YERİNE ÇÖPLÜĞE GİRİYORSUNUZ
Yazın denize girenler dikkat etsin. Kolibasili yok ama Karadeniz'de bu olmayabilir. Ama balıklar ölüyor, kimyasal atık var. Ukrayna, Romanya ve Rusya'nın atıkları Karadeniz'de. Deniz yerine çöplüğe giriyorsunuz. Denizden yuttuğunuz bir yudum su bile size çok zarar verir. Mesela midye tava. Kesinlikle yasaklanmalı. Direkt sudaki ağır metalleri topluyor biz de onu yiyoruz.
ATIK SUYUN ZARARINDAN KURTULMAK İÇİN NELER YAPILMALI ?
Evde bu zarardan kurtulmak için neler yapılabilir ?
Suyu tekrar kullanmak olabilir. Duş alırken kovayı doldurursunuz, üzerine yeni su gelir. O suyu tuvalete dökerek kullanabilirsiniz. Asla lavobolara yağ, tiner çamaşır suyu, aseton gibi ürünleri dökmeyin. Tuvaletlerde kullanılan koku veren kimsayasallar doğaya gidiyor ve doğadan size geri dönüyor. Ne yaparsanız bumerang etkisiyle kendinize yapıyorsunuz. Minimuma indirmek için çabalamalıyız.
Meyve ve sebzeleri ise durağan ama akan suda yıkadıktan sonra sirkeli suda bekletmek gerekir. Ama atık sularla sulanmışsa geçmiş olsun. Yapılması gereken 'arıtma tesisi yaptım ama komşularınki çalışıyor mu?' diye düşünmemek lazım. Arseniği, magnezyumu fazla olan suları arıtsanız da olmaz. Etkisi tıpkı sigara gibi daha sonra ortaya çıkacak.
ATIK SU KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR
Anadolu Sağlık Merkezi'nden Mikrobiyoloji Uzmanı Prof.Dr. Salih Türkoğlu:
Bebek ve 50 yaşındaki ölümlerin sebebi atık su kullanımına bağlanıyor. Bu görüşe siz de katılıyor musunuz ?
Bebek ölümlerinin önemli bir nedeni infeksiyon hastalıklarıdır, yani mikroplar ile oluşan hastalıklar. Mikropların önemli bir bulaşma yolu tüketilen su ve yiyeceklerdir. Dolayısıyla, atık su kullanımı, infeksiyon nedeni olabilir ve çocuklarda ve gençlerde ölümlere yol açabilir ancak tek neden de değildir. Bebek ve çocuk ölümlerinde doğum öncesi ve sonrası komplikasyonlar, yetersiz beslenme gibi nedenler de önemli ölüm nedenleri arasındadır. 50 yaş altındaki insanlarda kazalar, kanser gibi nedenler de önemli nedenler arasındadır. Sonuçta, yaş gruplarına göre, dünyanın çeşitli ülkelerinde, çeşitli coğrafyalarında ölüm nedenleri farklılıklar gösterir, ama, daha önemlisi, bu veriler uzun yılların birikimi ve önemli istatistik verilerin bir araya getirilip yorumlanması sonucu oluşur ve politikalar oluşturmakta bizleri yönlendirirler.
Atık suyla yıkanan meyve ve sebzelerin ileriki yaşlarda kansere sebep olduğu söyleniyor. Bu konu hakkında neler anlatabilirsiniz?
Akciğer, karaciğer, mesane gibi kanserlerin genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerden de kaynaklandığı bilinmektedir. Meyve ve sebzelerin yıkanmasında arsenik, kadmiyum gibi kanserojen elementler açısından zengin suların kullanımı kanser oluşumu riskini arttırabilir.
Deniz mevsimi geldi. Fakat özellikle de Marmara Denizi ile Karadeniz'de suya girilmemesi yönündeki uyarıları her gün bir yerlerde okuyoruz. Bu sular, vücuda ne gibi olumsuz etkiler getirir?
Ülkemizde atık suların büyük bir kısmının arıtma tesislerinden geçirilmeden doğrudan denizlere ya da akarsulara atıldığı bilgisi gelmektedir bize. Sanayileşme ve şehirleşmenin çok yoğun olduğu Marmara Denizi ve Karadeniz'in belli kıyılarında deniz kirliğinin ciddi boyutlarda olduğu bilinmektedir. İnsanlar deniz kirliliğinden iki yolla etkilenebilirler. Birincisi doğrudan derinin, akciğerlerin veya bağırsakların denize girmekle denizi kirleten maddelerle temasa etmesi, ikincisi de kirli denizlerden toplanan balık veya bitkilerin tüketimidir. Bu indirekt temastır. İnsan sağlığını etkileyen üç çeşit "kontaminan" vardır: Birincisi arsenik, kadmiyum, civa gibi metaller, ikincisi polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi yarı sentetik, organik veya tam sentetik kimyasallar, üçüncüsü de virüsler, bakteriler, mantarlar ve parazitler gibi patojen mikroorganizmalardır. Metaller gastrointestinal kanama gibi akut ve kemik, sinir hasarı gibi kronik sendromlara yol açabilirler. Organik kimyasallarla temas kansere yol açabilir. Patojen mikroorganizmalarla temas da gastroenterit gibi infeksiyöz tabloların oluşumuna yol açar. Yukarıda saydığımız hastalık tablolarının, indirekt etkilenme olarak adlandırabileceğimiz, deniz ürünlerinin tüketimiyle daha fazla ilişkili olduğunu da belirtmemiz gerekir; denize girmek de bu rahatsızlıklara yol açabilir ama indirekt etkilenme daha önemli görünmektedir.
Meyve ve sebzelerimizi yıkarken, musluktaki su haricinde atık sudan arındırmak için ne gibi pratik yöntemler uygulanabilir? Mesela sirkeli suda beklettikten sonra durağan suda yıkayın diyorlar.
Meyve ve sebzeleri uygun bir şekilde yıkamak için öncelikle ellerimizi su ve sabunla yıkamalıyız. Meyve ve sebzeler saklanmadan önce değil, tüketilmeden önce yıkanmalıdır. Havuç, patates gibi sebzelerin üzerlerini iyi temizleyebilmek için dış yüzeyleri uygun şekilde fırçalanabilir. Marul gibi sebzelerin dış yaprakları atılmalıdır. Sabun veya deterjan meyve ve sebzeleri yıkarken kullanılmamalıdır.
YAĞI LAVOBOYA DÖKMEYİN
Kimyager Canan Eser lavaboya dökülen bir litre bitkisel yağın 1 milyon litre suyu kirlettiğini belirtti.
Eser, lavaboya dökülen bir litre bitkisel yağın 1 milyon litre yer altı suyunu kirlettiğine dikkat çekti. Çok fazla kullanılan kızartmalık yağlarda polar maddenin arttığını ve bu polar maddenin insan vücudunda kansere yol açtığını anlatan Eser, çok kullanılmış ve polar seviyesi yüzde 25'in üzerine çıkmış yağların yemeklerde kullanımının mutojenik etkilerinin de görülerek insan DNA'sında bozulmalara ve insan fiziki yapısında değişimlere sebep olduğunu kaydetti.
HABERTURK.COM/Begüm Çelikkol
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=80938&cat=220&dt=2008/06/18