Dağ Hastalıkları
Sessizliği, temiz havası ve doğal güzellikleri ile insanları kendine çeken dağlar, bazı özel durumlarda çok ciddi sağlık sorunlarına da neden olabiliyorlar.
Dağlara yolculuk son yılların en gözde uğraşlarından, sporlarından biri oldu. Sayıları her geçen gün artan her yaştan insan, gezmek, dinlenmek, dağ sporu yapmak, trekking, kayak… için adeta dağlara koşuyor. Sessizliği, temiz havası ve doğal güzellikleri ile insanları kendine çeken dağlar, bazı özel durumlarda çok ciddi sağlık sorunlarına da neden olabiliyorlar.
Bunun için önce, yüksek irtifalara çıkmanın etkilerini ve buna karşı vücudumuzda meydana gelen değişiklikleri inceleyelim:
- Deniz seviyesinden yükseklere doğru çıktıkça soluduğumuz havadaki oksijen basıncı ve dolayısıyla da kanımızdaki oksijen basıncı düşmeye başlar. 1500 metreye kadar çok az fark edilen bu değişiklikler, bu yükseklikten sonra belirgin olmaya başlar. Mesela, soluduğumuz havanın oksijen basıncı deniz seviyesinde 160 mm Hg iken, 2000 metrede 125, 3000 metrede 110 ve 4000 metrede ise 95 mm Hg’ya kadar düşer.
- Yükseklere çıktıkça ısı da azalır. Isı, her 150 metrede 1 derece düşer, rüzgar artar.
Yüksek irtifalara çıkışın yavaş yavaş (yürüyerek) veya hızlı
(teleferik, helikopter) oluşuna ve buralarda kalma sürelerine bağlı olarak vücudumuzda çeşitli uyum mekanizmaları harekete geçer:
- Solunum derinliği artar.
- Kalp atışları (nabız) hızlanır.
- Böbreküstü bezlerinden daha fazla adrenalin ve kortizon salgılanır.
- Yüksek irtifalarda uzun süre kalanlarda, kandaki alyuvarların sayısı artar. Bu ise kanın akışkanlığını artırarak, hem pıhtı oluşumunu kolaylaştırır ve hem de dolaşım bozuklukları ve kalbin yükünün artmasına neden olur.
Çıkılan yüksekliğin seviyesine, çıkış hızına ve o yükseklikte kalma süresine göre çeşitli hastalıklar oluşur. İnsanların bu hastalıklara olan yatkınlıkları çok farklıdır ve kimlerin daha fazla risk altında olduğunu gösterecek bir test de yoktur. Bu yatkınlığın genetik olduğu ve kişinin fiziksel özellikleri ya da antreman durumu ile ilgili olmadığı bilinmektedir. Geçmişlerinde yükseklikle ilgigi bir hastalık olanlarda risk daha fazladır.
- Akut dağ hastalığı
- Yükseklik beyin ödemi
- Yükseklik akciğer ödemi
- Yükseklik retinopatisi
- Tromboz (pıhtılaşma)
AKUT DAĞ HASTALIĞI
Halk arasında ‘dağ tutması’ veya ‘dağ sarhoşluğu’ isimleriyle bilinir. Hastalığın belirtileri gerçekten de, alkol kullananların çok iyi bildikleri akşamdan kalma haline benzer. Yükseklikle ilgili rahatsızlıkların en çok görülen tipidir. 1200 metrenin üzerindeki irtifalarda bile görülmesi mümkündür, ama asıl hızlı olarak 2500 metrenin üzerine çıkışlarda rastlanan bir durumdur. Belirtiler, çıkıştan 6-12 saat sonra ortaya çıkar.
Genellikle, yükseklere çıkan insanlar kendilerini oldukça iyi ve dinç hissederler. Saatler sonra bir durgunluk ve keyifsizlik başlar. Gece çoğu zaman huzursuz ve uykusuz geçer. Sabah şiddetli bir baş ağrısı ortaya çıkar. Bu daha çok alın bölgesinde yerleşmiş inatçı nitelikte bir ağrıdır. Bunlardan başka, iştahsızlık, baş dönmesi, göğüste sıkıntı hissi, bulantı, idrarda azalma gibi belirtilere de rastlanır. Kalp atışları hızlıdır, fakat kan basıncında önemli bir değişiklik olmaz. Belirtiler birkaç gün içinde yavaş yavaş düzelir.
Hastalığın tedavisinde erken tanı çok önemlidir. Hafif belirti gösterenler 300 metre, daha ağır belirti gösterenler ise 1000 metre aşağıya indirilmekle düzelirler. Varsa, oksijen tedavisi de belirtilerin gerilemesinde çok etkili olur. Aspirin, hem baş ağrısı ve hem de uykusuzluk için yararlıdır. Buna karşılık, sinir sistemini yatıştırıcı, uyku ilaçları ve alkol kesinlikle sakıncalıdır. Özel durumlarda idrar söktüren ilaçlar kullanılabilir.
Akut dağ hastalığının önlenmesinde, yükseğe çıkışın tedrici olması ve karbonhidratlardan zengin diyetin önemi çoktur.
Asetazolamid isimli ilaç yükseğe çıkmadan bir gün önce alındığında akut dağ hastalığını önler, belirtiler başladıktan sonra alındığında ise iyileşmeyi hızlandırır. Sulfonamidlere karşı alerjisi olanların bu ilacı almaları sakıncalıdır.
YÜKSEKLİK BEYİN ÖDEMİ
Akut dağ hastalığı olan bir kişide, zihinsel değişiklikler ve yürümede dengesizlik gibi merkezi sinir sistemi belirtileri olması ile tanınır. Önce, dağ tutması belirtileri vardır. Buna görme bozuklukları, anormal refleksler, uyuşam, karıncalaşma, konuşma bozuklukları, hayal görme ve davranış kusurları eklenir. Yükseklik beyin ödemi, kasılmalar ve felç ile ölüme kadar gidebilir.
Bu amaçla yapılabilecek en basit test, tandem-yürüme testidir. Bu test için, yere düz bir çizgi çizilir ve kişiden bu çizgi üzerinde yürümesi istenir. Çizgiye bir ayakla bastıktan sonra, diğer ayağın topuğu basan ayağının önüne gelecek şekilde yürünmelidir. Çizgiden sapanların derhal düşük irtifalara indirilmeleri gerekir.
Tedavi için en önemli nokta, hastanın hemen düşük irtifalara indirilmesidir. Oksijen, kortizon, idrar söktürücü ilaçlar ve varsa yüksek basınç odası hayat kurtarıcı olur.
YÜKSEKLİK AKCİĞER ÖDEMİ
Yüksek irtifalarda görülen ölümlerin en sık rastlana nedeni yükseklik akciğer ödemidir. Daha çok gençlerde ve yüksek iritfaya çıkmanın 2-4. günlerinde görülür. En çok 2500 metre üzerinde rastlanır. İlk belirti egzersiz performanısnın azalması ve yorgunluk halidir. Baş ağrısı ve uykusuzluk da çoğu kişide bulunur. İnatçı, kuru öksürük akciğer ödeminin ilk habercisidir. Tırnak yatakları morarır. Öksürük ve nefes darlığı geceleri daha da belirginleşir. Hasta düz yatamaz. Kalp atışları ve soluk sayısı artmıştır. Ateş de 38’e kadar çıkabilir.
Tedavide erken tanı çok önemlidir. Ödemin ilk belirtileri başlar başlamaz, hasta hemen 500-1000 metre aşağılara indirilmelidir. Hafif ödemde sadece bu bile hastanın düzelmesini sağlar. Oksijen çok yararlıdır. Hasta sıcak tutulmalı ve kesin yatak istirahatında bulunmalıdır. İdrar söktürücü ve morfin doktor denetiminde kullanılması gereken ilaçlardır.
YÜKSEKLİK RETİNOPATİSİ
4000 metre üzerindeki irtifalarda uyuyanlarda rastlanan bir tablodur. Çoğu zaman belirti vermeyen retina, yani göz dibi kanamsı şeklindedir. 1-2 haftada kendiliğinden düzelebilir. Hastanın düşük irtifalara indirilmesi iyileşmeyi hızlandırır. Retina damarlarında genişlemeler de olabilir. Görme bulanıklıkları, görme alanı kayıpları ve hatta körlük bile gelişebilir.
Tedavi için hasta derhal düşük irtifalara indirilmeli ve oksijen verilmelidir.
TROMBOZ (PIHTILAŞMA)
Yüksek irtifaya çıkan bazı kişilerde kanın pıhtılaşma özelliğinin artmasına bağlı olarak dolaşım bozuklukları ve akciğer, beyin ambolileri de görülebilmektedir.
YÜKSEKLİK HASTALIKLARINA KARŞI ÖNLEMLER
Yüksek irtifalara çıkacak olanların bilmesi gereken üç önemli kural vardır:
- Yükseklik hastalıklarının belirtileri iyi bilinmeli ve bunların ortaya çıkmasına karşı dikkatli olunmalıdır.
- Bu belirtiler varsa asla uyumamalıdır.
- Belirtiler bulunulan yükseklikte kötüleşiyorsa, düşük irtifalara inilmelidir.
BUNLARA DİKKAT!
Yüksek irtifalara çıkan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülüyorsa, en azından tırmanışa belirli bir süre ara verilmesi ve mümkünse hastanın bir doktor tarafından muayenesi, telafisi zor tabloların ortaya çıkmasının önlenmesi bakımından çok önemlidir.
- Baş ağrısı
- Sarhoşluk veya akşamdan kalma benzeri bir durum
- Nefes darlığı
- Soluk lama vermenin hızlanması
- İştahsızlık
- Bulantı
- Dengesiz yürüme
- Yürüyüşlerde anormal halsizlik
- Antisosyal davranışlar
- Kekeleme
Bu belirtiler tamamen geçmeden, asla daha yükseklere çıkılmamalıdır. Özellikle, hipertansiyon, damar sertliği gibi kalp hastalığı olanlar ile astım, kronik bronşit ve amfizem gibi akciğer hastalığı olanların, böbrek ve şeker hastalarının ve yaşlıların daha dikkatli olmaları ve böyle bir dağ seyahatinden önce doktorlarına danışmaları ve muayene olmaları gerekir.
Araştırmalara göre, yükseklik hastalıklarına bağlı ölümler organize gruplarda daha sık görülmektedir, çünkü insanlar bazı belirtiler hissetseler bile, bunları başkalarını rahatsız etmemek için saklarlar. Ayrıca da grubun belirli yolculuk planı vardır ve bunun aksaması pek arzu edilmez.
Yükseklik hastalıkları çocuklarda da görülebilir. Belirtiler, çocuklarda daha farklı olabilir.
Gebe hanımların bebeklerini bu hastalıklardan zarar görmesi doğaldır. Bu nedenle, hamile hanımların yüksek irtifalara çıkmaları doğru değildir.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi