Bağımlılık Oluşturmayan Maddelerin Kötüye Kullanımı
Uluslararası tanı sınıflandırması psikoaktif maddelere bağlı oluşan bozukluklarla ilişkili farmakolojik ajanların alfanumerik sisteme göre yalnız 9 kategoride sınıflandırılmasına olanak sunar. Bir ek kategori çoklu ilaç kullanımı ve diğer 9 kategoride sıralanmayan maddelerle ilişkili bozuklukları içerir. Uluslararası tanı sınıflandırması bağımlılık yapmayan maddeler için özel bir kategori oluşturmuştur. Bu kategoride özellikle antidepresanlar, analjezikler, antiasidler, vitaminler, steroidler ve hormonlar yer almaktadır.
Uluslararası tanı sınıflandırması bağımlılık yapmayan maddelerin kötüye kullanılmasına ilişkin bazı tanı ölçütleri de sunmaktadır. Çok çeşitli ilaç tedavileri ve geleneksel tedaviler bu gruba dâhil edilebilir, fakat özellikle önemli gruplar şunlardır: antidepresanlar gibi bağımlılık yaratmayan psikotrop ilaçlar ve laksatifler ve aspirin ve parasetamol gibi reçetesiz satın alınabilen ağrı kesiciler. İlk olarak ilaç tedavisi doktor tarafından yazılmış veya önerilmiş olsa da reçete olmaksızın elde edilebilmeleri sonucu uzamış, gereksiz ve çoğunlukla aşırı doz kullanımı gelişir.
Bu maddelerin kalıcı ve gereksiz kullanımı genellikle gereksiz harcamalarla ilişkilidir, çoğu zaman tıbbi profesyoneller veya destek ekibiyle gereksiz temas içerir ve bazen bu maddelerin zararlı fiziksel etkileriyle belirginleşir. Madde kullanımını engellemeye veya yasaklamaya yönelik girişimler çoğu zaman dirençle karşılanır; karaciğer fonksiyon bozukluğu ve elektrolit dengesizliği gibi fiziksel zararlar ile ilgili uyarılara (hatta gelişmesine) rağmen laksatifler ve ağrı kesiciler için bu geçerli olabilir. Hastanın maddeyi almak için güçlü bir motivasyona sahip olduğu genellikle açık ve net olmasına rağmen psikoaktif madde kullanımına bağlı ruhsal ve davranışsal bozukluklarda tanımlanmış belli psikoaktif maddelerle olduğu gibi bağımlılık veya kesilme belirtileri gelişmez.
Madde cinsini belirlemek için bazı ilaç grupları belirlenmiştir. Antidepresanlar (trisiklik ve tetrasiklik antidepresanlar ve monoamin oksidaz inhibitörleri gibi), laksatifler, Ağrı kesiciler (madde kullanımıyla ilişkili ruhsal ve davranışsal bozukluklarda psikoaktif olarak tanımlanmamış aspirin, parasetamol, fenasetin gibi), antiasitler (asit gidericiler), Vitaminler, Steroid ve hormonlar, Belirli bitkisel ve geleneksel tedaviler, bağımlılık yaratmayan diğer maddeler (diüretikler gibi) bunların arasında sayılabilir.
Anabolik steroidler doğal erkek hormonu testesteron ve 1940 lardan beri sentezlenen sentetik testesteron analoglarını içeren bir ilaç grubundandır. Tüm bu ilaçlar farklı derecelerde kas yapıcı ve erkeksi özellikler ortaya çıkartıcı etkilere sahiptir. ABD'de yaklaşık bir milyon insan en az bir kez yasadışı olarak steroidleri kullanmıştır. Erkek kullanıcılar sayıca kadınlardan daha fazladır. Bir araştırmada katılımcıların %1.52'sinin bu ilaçları yaşam boyu tıbbi olmayan nedenle kullandıkları rapor edilmiştir. Vücut geliştiriciler arasında %50–80 aralığında olduğu tahmin edilmektedir. Bu ilaçları kullanan kişiler genellikle güç ve dayanıklılık gerektiren aktivitelerle uğraşmaktadır. Genellikle bu maddelerin kötüye kullanımına yatkınlık yaratan nedenler arasında özgüven eksikliği, vücudun şekil ve görünümünden rahatsızlık duymak gibi durumlar sayılabilir. Steroidler başlangıçta aşırı neşe hali ve aşırı hareketlilik yapabilirler. Bazı çalışmalar anabolik steroidleri kötüye kullananların 2/15'inde hipomanik veya manik ataklar ve daha düşük yüzdede ise açık psikotik belirtiler görüldüğünü belirtmişlerdir. Rahatsız edici bir nokta ise bu maddelerin kullanımı ile şiddet davranışı arasında anlamlı bir ilişkinin varlığıdır.
Laksatif etkili ilaçların (kabızlık gidericiler) ve diüretiklerin (vücuttan su atılımını sağlayan ilaçlar) kötüye kullanımı özellikle yeme bozukluklu hastalarda kilo verme amaçlı olarak yaygındır. Kilo verme amaçlı bu tip yöntemler kullanan yeme bozukluklu hastaların klinik ciddiyetinin daha fazla ve kendine zarar verme davranışlarının daha sık olduğu bildirilmektedir. Diüretiklerin kötüye kullanımının zaman zaman böbreklerde ciddi ve geri dönüşümsüz hasar yaratabilecekleri de bildirilmektedir.
Sonuç olarak bağımlılık oluşturmayan maddelerin kötüye kullanımının ülkemiz açısından da ciddi sorun olabileceği düşünülebilir. Ancak ülkemiz açısından hem bu tanının sıklığı hakkında hem de suistimal edilen madde grupları hakkında bilimsel çalışma yetersizliği nedeniyle yorum yapmak güç görünmektedir. Gerekli olduğunda uygun doz ve sürede kullanıldıklarında tedavi edici olabilen bazı ilaçlar yukarıda da bahsedildiği gibi uygunsuz ve hekim tavsiyesi dışında kullanıldıklarında çok ciddi tıbbi ve ruhsal sorunların başlatıcısı olabilmektedirler. Dolayısı ile hastalarımız hekim tavsiyesi dışında ilaç kullanmaktan mutlak suretle sakınmalıdırlar. Dahası hem ilaç kullanım dozları hem de süreleri açısından hekimlerinin önerilerini dikkatle uygulamaya çalışmalıdırlar.
HAZIRLAYAN; Dr. Okan EKİNCİ
KAYNAKLAR
Sadock B, Sadock V . Kaplan and Sadock's Comprehensive Textbook of Psychiatry. 8th Ed, 2007; 1284- 1289. Tozzi F, Thornton LM, Mitchell J, Fichter MM, Klump KL, Lilenfeld LR, Reba L, Strober M, Kaye WH, Bulik CM. Features associated with laxative abuse in individuals with eating disorders. Psychosom Med. 2006; 68(3):470-7. MacCara ME. The uses and abuses of laxatives. Can Med Assoc J. 1982; 1;126(7):780-2. Barroso O, Mazzoni I, Rabin O. Hormone abuse in sports: the antidoping perspective. Asian J Androl. 2008; 10(3):391-402. Mascolo M, Chu ES, Mehler PS. Abuse and clinical value of diuretics in eating disorders therapeutic applications. Int J Eat Disord. 2010 [Epub ahead of print].