Anal Kanserler

Anal kanal ve anüs çevresindeki kötü huylu tümörler seyrek görülür. Kalın barsak ve rektumu ilgilendiren tümörlerin yalnızca % 1-4'ü bu bölgede yerleşir. En sık görülen tümörler epidermoid (yassı hücreli) kanserlerdir. Epidermoid kanser dışında nadiren anal kanaldaki salgı bezlerinden kaynaklanan adenokanserler görülür. Malign melanom ve sarkomlar da seyrek görülen diğer malign tümörlerdir. Anal tümörlerin tedavisindeki farklılıklar nedeniyle tümörün türünün belirlenmesi önemlidir.

Anal kanaldan kaynaklanan kanserler bölgesel lenf bezlerine yayılmaya eğilimlidir. Anal kanaldaki bölgesel lenf düğümleri rektuma komşu lenf düğümleri ile internal iliyak ve kasık lenf düğümleridir.

Anal ve peri anal kanserlerin tedavisine yaklaşım farklılıkları olsa da, her ikisinde de tedavinin temel hedefi anüsün gaz ve dışkı tutma işlevinin korunarak hastalarda tam iyileşmenin sağlanmasıdır.

Anüs, sindirim sisteminin sonunda yer alan ve dışkılamanın yapıldığı dış açıklıktır. Anüsün açıklık ve kapalılığını sfinkter adı verilen iki adet halka şeklindeki büzücü kas denetler. Bu kaslar anüsü kapatmaya veya açarak dışkılama işlevini yerine getirmeye yarar. Sindirim sisteminde rektumun ardında yer alan anüs, Latince "halka" anlamındaki ‘anus' sözcüğünden köken almaktadır. Dışkılar dışkılama esnasında anüs yoluyla vücuttan atılır

Anal kanal anal büzücü kasın üst sınırından başlar ve anüs çevresindeki kıl içeren cilde kadar uzanır. Uzunluğu yaklaşık 2cm.'dir. Merkezi anüs kabul edilen 5 cm yarıçapındaki bir dairenin kapladığı alan ise anüs etrafı (peri anal) cilt olarak tanımlanmaktadır. Peri anal bölgeden köken alan tümörler anal kanser değil cilt kanseri olarak değerlendirilirler.

Anal kanaldan kaynaklanan kanserlerin %80'i epidermoid (yassı hücreli) kanser olup geri kalanlar adenokanserler, kötü diferansiye kanserler ve küçük hücreli kanserlerdir.

II. Risk Faktörleri

Anal kanserle ilgili olduğu bilinen risk faktörleri şunlardır:

50 yaşından büyük olmak İnsan papilloma virüsü (HPV) ile infekte olmak Cinsel çok eşlilik Anal cinsel ilişki öyküsü olması Anal fistül öyküsü bulunması Sigara alışkanlığı III. Anal Kanser Bulguları

Anal kanserle ilişkili olabilecek belirtiler şunlardır:

Anüs veya rektumdan kanama Anüs çevresinde ağrı veya basınç hissi Anüste şişlik Dışkılama alışkanlıklarında ortaya çıkan değişiklik Anüste kaşıntı TANI

Hikaye ve Fizik muayene Başarılı bir tedavinin ilk şartı iyi bir ilk değerlendirmedir. Bunun için hastanın ayrıntılı bir biçimde sorgulanması ve etraflıca muayenesinin yapılması şarttır.

Muayenenin en önemli bileşeni anal kanalın ve peri anal bölgenin iyi bir ışıklandırma altında gözle ve işaret parmağıyla muayene edilerek değerlendirilmesidir. Hekim eldiven giyerek ve bir kayganlaştırıcı yardımıyla hastanın anüs ve anal kanalını ayrıntılı olarak muayene etmeli, tümörün büyüklüğünü, şeklini, çevre dokulara yapışık olup olmadığını ve bölgesel lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını anlamaya çalışmalıdır.

Anoskopi veya rektoskopi Anoskop adı verilen boru şeklindeki ışıklı bir cihaz yardımıyla anal kanal gözle görülerek değerlendirilir ve gereğinde doku örneği (biyopsi) alınabilir. Rektoskop ise anoskopun biraz daha uzun bir türü olup gerektiği durumlarda kalın bağırsağın daha üst bölgelerinin muayenesi için kullanılır.

Endoanal veya endorektal ultrasonografi Anal muayene için geliştirilmiş özel bir prob (cihazın ses dalgalarını yayan ve toplayan uç kısmı) ile yapılan Ultrasonografik muayenedir.

Biyopsi Şüpheli veya bariz tümör görünümlü dokulardan mikroskobik inceleme ile patolojik sonuç elde etmek amacıyla parça alınması işlemidir. Doğrudan görüş altında yapılabildiği gibi anoskopi, rektoskopi veya ultrasonografi eşliğinde de yapılabilir.

TEDAVİ

Tedavinin amacı, tutulmuş olan lenf bezleri ve/veya komşu organlarla birlikte cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi ile hastalığı tam olarak ortadan kaldırmak, anüsün gaz ve dışkı tutma işlevinin korunarak hastada tam iyileşmenin sağlanmasıdır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise hastada uzun süreli bir hastalıksız dönem elde etmek ile ve hastanın mümkün olan en konforlu durumda hayatının idame ettirilmesinin sağlanmasıdır.

Tedavi tespit edilen hastalığın önceki bölümde bahsedilen evrelerden hangisine dahil edildiğine göre değişiklikler göstermektedir.

Buna göre evre 0 ve I hastalarda cerrahi girişimlerle tümörün uygun bir biçimde lokal olarak çıkarılması yeterli olmaktadır.

Evre 2 ve 3 hastalarda ise tümörün çıkarılmasına ek olarak kemoterapi ve radyoterapi verilmekte ve hastalar sık aralıklarla takip edilmektedir. Nüks gelişmesi veya hastalığın ileri evrelerde yakalanması durumlarında daha geniş ameliyatlar ön plana çıkmakta ve geçici veya kalıcı kolostomi (kalın bağırsağın son kısmının karın cildine ağızlaştırılması) seçenekleri gündeme gelmektedir.  Vücut içine cihaz yerleştirilerek yapılan ışın tedavisi (brakiterapi) ve yeni geliştirilen kemoterapi ilaçları da ileri evrede yakalanan anal kanserler için günümüzde yeni seçenekler olarak ortaya çıkmaktadır.

TAKİP

Günümüzde pek çok hastalıkta olduğu gibi anal kanserlerin tanı, tedavi ve takibinde başarıya ulaşmak ve uzun dönemli hastalıksız sağ kalım elde etmek için multi disipliner bir yaklaşımın benimsenmesi çok önemlidir. Hangi yöntemle tedavi edilirlerse edilsinler hastaların 3 ile 6 ay gibi sık aralıklarla yakın takibinin yapılması şarttır. Takip sırasında tek bir uzmanlık alanına bağlı kalınmamalı, takip ve tedavide yer alan tüm uzmanlık alanlarının bir arada bulunduğu merkezler tercih edilmelidir.

HASTALIĞIN GİDİŞİ (PROGNOZ)

Anal kanserlerde hastalığın gidişini (prognozu) etkileyen faktörler şunlardır:

-        Hastalığın saptandığı andaki tümör boyutu,

-        Tümörün anüsteki yerleşimi,

-        Tümörün lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığı

Tedaviyi etkileyen faktörler ise şöyledir:

-        Hastalığın evresi

-        Tümörün anüsteki yerleşimi

-        Hastada HIV öyküsü

-        Tedavi sonrasında artık tümör kalması veya hastalığın tekrarlaması

HAZIRLAYAN; Dr. İ. Rafet KAPLAN