Yeditepe Üniversitesinden çocukların şiddetten korunmasına yönelik ailelere tavsiyeler
Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun:
- "Çocuk ve gençlere yönelik, kendini tanıma, duygu yönetimi, iletişim odaklı ilişki becerisi, çatışma çözme, sınır koyma, karşılıklı saygı konularında etkili önleyici rehberlik programlarının uygulanması gerekiyor"
İSTANBUL - Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, şiddetle mücadeleye ilişkin değer ve becerilerin okul öncesi dönemden başlayarak her kademedeki öğrencilere kazandırılması gerektiğini belirtti.
Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, şiddeti engellemeye yönelik eğitimlerin erken dönemlerde başlamasının önemine dikkati çekerek, "Çocuk ve gençlere yönelik, kendini tanıma, duygu yönetimi, iletişim odaklı ilişki becerisi, çatışma çözme, sınır koyma, karşılıklı saygı konularında etkili önleyici rehberlik programlarının uygulanması gerekiyor. Bu becerileri küçük yaştan itibaren öğretmek, gelecekte sağlıklı, şiddet içermeyen ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir." açıklamasında bulundu.
Her türlü şiddetin mağdur, fail ve seyirci olmak üzere üç tarafı bulunduğunu kaydeden Coşkun, toplumdaki herkesin bu taraflardan birisi olmaya aday olduğunu belirtti.
Şiddetin dünya çapında milyonlarca bireyi, aileyi ve toplumu etkileyen yaygın bir sorun olduğunu kaydeden Coşkun, "Şiddetin tanımı yapılırken genellikle fiziksel şiddet akla geliyor. Ancak bireyin zorlama, tehdit, aldatma, çeşitli baskılarla güç kullanarak iradesi dışında hareket etmeye zorlanması gibi istismar durumları da şiddete neden olan, yol açan etkenler olarak kabul edilebilir." ifadelerini kullandı.
Coşkun, her türlü şiddetin erken yaşlardan itibaren izleyicisi olmanın, doğruyla yanlışı ayırt etme potansiyelinin gelişimini zedelediğinden çocukların ve gençlerin bu anlamda en riskli gruplardan olduğunu aktardı.
Aile içi şiddet ve akran zorbalığı durumlarında çocukların şiddetin doğrudan bir parçası olduğuna işaret eden Coşkun, çocukların dijital ortam araçları etkisiyle şiddet öğelerine erken yaşlarda maruz kaldığını belirtti.
Bu araçların etkisiyle çocukların bir süre sonra şiddete karşı duyarsızlaştığı ya da izlediklerini taklit ederek sorunları çözmede şiddeti bir araç olarak kullandığını kaydeden Coşkun, "Kısacası şiddete elverişli bir psikososyal yapının varlığı söz konusu. Bu nedenle bireysel mücadeleden ziyade, eğitim yoluyla toplumsal mücadeleye yönelmek en kapsamlı çözümdür." değerlendirmesinde bulundu.
Eğitimin, farkındalığı artırdığı, anlayışı geliştirdiği ve proaktif önlemleri teşvik ettiği için her türlü şiddeti önlemede güçlü bir araç olarak görüldüğünü belirten Coşkun, şunları kaydetti:
"Eğitim ortamlarında, şiddetle ilgili tüm çalışmalar çocuğun yüksek yararı gözetilerek yapılmalıdır. Bu nedenle şiddetle mücadeleye ilişkin değer ve beceriler okul öncesi dönemden başlayarak her kademede öğrencilere kazandırılmalıdır. Eğitim kurumlarında farkındalık çalışmaları ve eğitim materyalleri, insanların şiddete ilişkin davranışları belirlemesine, şiddetin kurbanlar üzerindeki etkisini anlamasına ve şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu fark etmesine yardımcı olabilir."
Çocukların kendileri ve akranlarıyla sağlıklı zaman geçirmeleri teşvik edilmeli
Amerika'da yapılan araştırmaların, okullarda yapılan kimi düzenlemelerin şiddete ilişkin farkındalığı artırdığını vurgulayan Coşkun, ailelerin çocuklarına cinsiyetçi ve akran baskısına neden olabilecek zarar verici davranışların neler olduğunu anlatması önerisinde bulundu.
Bu davranışların neden onaylanmadığını ve kendisini bu davranışlardan nasıl koruyabileceğini açıklamanın çok önemli olduğunun altını çizen Coşkun, çocuklar ve gençlerin gelişim dönemlerinin özelliklerine uygun olarak benmerkezci düşünce yapısına sahip olabileceğini, bu nedenle empati duygusunun aile içinde desteklenmesi gerektiğinin önemine vurgu yaptı.
Çocukların oynadıkları oyunlarda şiddet ögeleri varsa ailelerin bunlar hakkında konuşması gerektiğini, bu tür durumlarda yasaklamanın da her zaman etkili bir çözüm olmayabileceğini kaydeden Coşkun, şu önerilerde bulundu:
"Yaşına uygun, olumlu beceriler kazanabileceği bilgisayar oyunları oynatılması sağlanmalıdır. Ebeveynler, çocuk ve gençlerin izledikleri programlara kimi zaman eşlik edebilir. Bu her zaman mümkün olmasa da sıkmayan, sınırları belirli açık bir iletişimin çocuk ve gençlerin her zaman ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır. Çocukların kendileri ve akranlarıyla sağlıklı zaman geçirmeleri teşvik edilmelidir. Beslenme, oyun, uyku, ders çalışma, spor ya da farklı aktivitelerin haftalık bir düzen içerisinde olması çocukları riskli davranışlardan uzaklaştırır. Eğer çocuklarında şiddet eğilimi olduğunu düşünüyorlarsa mutlaka okul rehberlik servisiyle iletişime geçip gözlemlerini ve endişelerini aktarmalıdır. Uzman desteği almaları, istenmeyen davranışları ortadan kaldırma konusunda yardımcı olacaktır."