TSKB Ekonomik Araştırmalar yeni deprem raporunu yayımladı
2024-2026 döneminde her yıl deprem bölgesindeki toparlanmayı izleyen raporlar yayımlama kararı alan TSKB Ekonomik Araştırmalar, bu raporlarla Türkiye'nin stratejik kalkınma alanlarına, afet dayanıklılığına ve yeniden yapılanma üzerine odaklanmayı hedefliyor
İSTANBUL - Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Ekonomik Araştırmalar, depremin uzun vadeli etkilerini ele alan "Virgül-Deprem Yılı Tek Bir Yıl Değildir" adlı yeni deprem raporunu paylaştı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, TSKB Ekonomik Araştırmaların, geçen yıl yayımladığı ilk raporunda depremin olumsuz etkilerinin sadece doğal afetin yaşandığı kentlerle sınırlı olmadığının altı çizilirken yeni raporunda afetlerin uzun yıllara dayanan etkilerine yakından bakılıyor.
2024-2026 döneminde her yıl deprem bölgesindeki toparlanmayı izleyen rapor yayımlama kararı alan TSKB Ekonomik Araştırmalar, bu raporlarla Türkiye'nin stratejik kalkınma alanlarına, afet dayanıklılığına ve yeniden yapılanma üzerine odaklanmayı amaçlıyor.
Raporlarda yer alacak makroekonomik değerlendirmelerde, deprem bölgesindeki toparlanmanın ilerleyişi ve afet riski dikkate alınarak hazırlanan içerikler paydaşlara aktarılarak yapıcı bir işbirliği ortamının oluşturulması için çalışmalar gerçekleştirilecek.
Deprem bölgesindeki toparlanma sürecine ilişkin değerlendirmelere yer verilen raporda, bazı kentlerde barınma koşullarının yetersizliğine dikkat çekiliyor.
Toparlanma sürecinde, fiziki imkanların onarılması öncelikli olurken ifade edilen raporda, çalışanların işlerine ve öğrencilerin okullara dönüşünün sadece fiziki onarımla sağlanamayacağı kaydediliyor. Kentlerin, kurulu bina stokunun ötesinde yaşayan bir sosyal ilişkiler ağı olduğuna işaret edilirken, gerçek anlamda toparlanmanın bu ağların onarılmasından geçtiği ve yeni ağlar kurulması gerekliliğine değiniliyor.
- Afetler cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor
Raporda, afet sonrası dönemde kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımının toplumun afetlerle baş etme kabiliyetini artırması bakımından ciddi bir öneme sahip olduğuna vurgu yapılırken, halihazırda deprem bölgesinde kadın istihdam oranının ve göreli ücretlerinin azaldığının altı çiziliyor.
Bu durum cinsiyet eşitsizliğini derinleştirirken deprem bölgelerinde kadınların ekonomik hayata katılımının özel bir gündem maddesi olarak ele alınması gerektiği kaydediliyor.
Küresel ticaret eğilimlerindeki değişimin itici güçlerinden birinin yeşil dönüşüm olduğuna işaret edilerek yer verilen öneriler arasında, çevresel ürünlerin, deprem bölgesinin yeniden yapılandırılması önceliklendirilecek bir yaklaşımla seçilebilmesi yer alıyor.
İlgili ürünlerde yeni oluşturulacak kapasitenin deprem bölgesinde planlanması, girdi-çıktı ve lojistik bağlantıları da dikkate alınarak bölgeyi bir yeşil üs haline getirmeye katkı sunacağı öngörülürken, böylesine bir strateji kurgulanması, hem Türkiye'nin bu ürünlerdeki üstünlüğünü güçlendirebilir hem de deprem bölgesinin kalkınmasında kaldıraç olabilir.
Deprem bölgesi, yeşil dönüşüme odaklı bir ekonomik alan olarak kurgulanabilir
Yeşil dönüşüm, küresel üretim, tüketim, yatırım kararlarında ve rekabet gücünde, verimlilik arayışında büyük değişimleri beraberinde getirdiğine işaret edilen raporda, şu önerilere yer verildi:
"Deprem bölgesi, yeşil dönüşüme odaklı bir ekonomik alan olarak kurgulanabilir. Burada Yeşil Organize Sanayi Bölgesi değil de 'Yeşil Ekonomik Alan' şeklinde bir yapılanma oluşturulabilir. Coğrafi bir tanımlamayı da içeren bu özel ekonomik alan, küresel yeşil dönüşüm sürecinde Türkiye'nin rol almak istediği alanlar ve ürünler için bir üretim üssü haline gelebilir.
Tarımsal faaliyetlerde sürdürülebilir pratikler yaygınlaştırılarak toprağın karbon depolama kapasitesi artırılabilir.
Kadın, genç ve engelli istihdamından, dijitalleşmeye, yeşil dönüşüm ve düşük emisyonlu üretimden, ekosistem dostu, doğa pozitif projelere kadar pek çok alanda yatırımlar için bu bölge bir üs olarak belirlenebilir.
Sanayide düşük emisyonlu üretimden, tarımda doğa temelli karbon depolama yöntemlerine kadar pek çok alanda sağlanabilecek ilerlemede ve afet sonrası toparlanma arayışında yurt dışı fonlama imkanlarından da faydalanılabilir."