Akciğer Sorunları
Plevral efüzyon: Akciğeri saran iki katmanlı zarın (plevra) arasına sıvı toplanmasıdır. Plevral efüzyon akciğerlere bası yaparak bebeğin solunumunu zorlaştırır ve solunum sıkıntısı yaratır.
Hematoraks: Plevra boşluğuna kan toplanmasıdır. Yeni doğan döneminde genellikle cerrahi girişimler veya göğüs tüpü takılması sırasında olur. Nadiren kanama hastalığına bağlı da olur.
Akciğer agenezisi: Akciğerin yokluğudur. Genellikle tek taraflıdır ve solda daha sıktır. Sağlam taraf normalden daha fazla gelişmiştir.
Akciğer hipoplazisi: Akciğerdeki hava yolları ve/veya hava keseciklerinin normalden az olmasıdır. Akciğerin oluşumu sırasında kendisinden kaynaklanan ve nedeni bilinmeyen olgular olduğu gibi, akciğerin olduğu bölgeye başka yapıların girmesi (diyafram fıtığı, akciğer zarları arasına sıvı girmesi, vb) veya göğüs kafesi anomalileri gibi nedenlerle olabilir. Her iki akciğer etkilenmiş ise solunum sıkıntısı doğumdan itibaren vardır ve bebek kaybedilebilir. Belirtilerin sıklığı ve ağırlığı hipoplaziye yol açan nedenlere ve bu nedenlerin etkileme derecesine bağlıdır.
Diyafram hernisi (diyafram fıtığı): Diyafram vücudun karın boşluğu ile göğüs boşluğunu birbirinden ayıran, kastan yapılmış bir organdır. Konjenital diyafram hernisi (KDH), karın içi organlarla göğüs boşluğunu ayıran bu yapının tam olmamasına bağlı olarak karın için organların göğüs boşluğuna geçerek akciğerlerin gelişimini önlemesidir.
Akciğerin gelişim derecesini belirleyen en önemli etken fıtıklaşmanın fetal hayattaki gelişim zamanıdır. Bulguların başlama zamanı ve akciğer hipoplazisinin (az gelişmesi) derecesine göre KDH'lar dört farklı gruba ayrılabilir.
Birinci grupta karın içi organların göğüs kafesine geçişi erken fetal hayatta olur. Akciğerlerin normal gelişimi engellenir, iki taraflı ve ağır hipoplazi vardır. Burada gelişimi önlenen sadece akciğer dokusu değil akciğerdeki hava değişim odalarına kirli kanı taşıyan kan damarlarıdır. Bunun bir sonucu olarak da pulmoner hipertansiyon denilen akciğer damarlarında yüksek tansiyon ortaya çıkar ki bunun sonucu olarak kirli kan temizlenemeden akciğere gidemeden sistemik dolaşıma geçer. Böylelikle de oksijen ihtiyacı içindeki dokulara oksijen taşınamaz. Doğar doğmaz bulgu vermiş bebeklerde yaşama şansı düşük olur. Ameliyat edilse bile bu yaşam şansını artırmak biraz sıkıntılıdır. Burada asıl olan iyi bir solunum makinesi tedavisi verilmesidir. Hastalar erken yeni doğan döneminde ağır solunum yetmezliği ile başvururlar ve mortalite oranları yüksektir.
İkinci grupta herniasyonun genellikle fetal hayatın geç dönemlerinde oluştuğu kabul edilir. Akciğer hipoplazisi genellikle tek taraflı ve hafif olup prognozları daha iyidir.
Üçüncü grupta herniasyon fetal hayatın son dönemlerinde oluşur. Akciğerlerde hipoplazi yok veya çok hafiftir. Genellikle yeni doğan döneminde hafif solunum sistemi şikâyetiyle başvururlar.
Dördüncü grup hastalar ise diyaframdaki küçük deliklerle doğarlar. Az miktarda karın içi organ göğüs boşluğuna geçmiş olabilir veya diyafram deliği karaciğer, dalak gibi organlarla kapatılmıştır. Genellikle doğumda bulgular yoktur. Karın içi basıncı arttığında göğüs kafesine fıtıklaşma oluşup bulgu oluşturur.
Herniasyon genellikle diyaframın arka yan bölgesinde (Bochdalek hernisi) ve sıklıkla sol tarafta oluşmaktadır. Daha seyrek olarak ise ön göğüs kemiğinin arkasında oluşur (Morgagni hernisi). Uygun cerrahi onarım ile özellikle gebeliğin geç döneminde gelişen KDH'lerinin uzun süreli izlemlerinde normal solunum fonksiyonları beklenebilir.
HAZIRLAYANLAR; Dr. Esin ALDEMİR, Dr. Sultan KAVUNCUOĞLU
KAYNAKLAR: Mac Donald MG, Mullett MD, Seshia MMK. Avery's Neonatology Pathophysiology & management of the Newborn. 6 th ed. Lippincott Williams&Wilkins comp. O. Neyzi, T. Ertuğrul. Pediatri. TürkanDağoğlu. Neonatoloji, 2000. Nobel Tıp Kitabevleri