Yorgunluğun Nedenleri ve Başa Çıkmanın Yolları
Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr.Sunay Sandıkçı, aile yaşamını ve sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen yorgunluğun nedenleri ve başa çıkma yollarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Genel güçsüzlük, çabuk yorulma ve konsantrasyon güçlüğü olarak ifade edilen yorgunluğun, çok sık rastlanan bir semptom olduğunu belirten Prof.Dr. Sandıkçı, iş performansını, aile yaşamını ve sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen yorgunluğun nedenlerini ve yorgunlukla başa çıkma yollarını sıraladı.
Prof.Dr. Sandıkçı, yorgunluğun en sık nedenleri olarak aşırı egzersiz, uyku bozukluğu, beslenme yetersizliği, kondüsyon eksikliği, üst solunum yolu enfeksiyonları, kansızlık, tiroid hastalıkları (tiroidin az veya çok çalışması) akciğer hastalıkları, ilaçlar, viral hastalıklar, kanser ve depresyon olduğunu söyledi. İlaçların, özellikle de sakinleştiriciler, depresyon, allerji ve tansiyon ilaçları, kas gevşeticiler ve pek çok antibiyotiğin yorgunluğa neden olabildiğine dikkat çeken Prof.Dr. Sandıkçı,
"Altı aydan uzun sürmesi halinde kronik yorgunluktan bahsedilir. Kronik yorgunluğu olan olguların 2/3'ünden psikiyatrik hastalıklar, özellikle de depresyon (yüzde 58), panik bozukluk (yüzde 14) ve somatizasyon bozukluğu (yüzde 10) sorumludur. Kronik yorgunluğun yüzde 10'undan azını "kronik yorgunluk sendromu" oluşturur ki; bu durumda tıbben açıklanamamış mental ve fiziksel yorgunluk hali ile birlikte uykuda dinlenememe, konsantrasyon güçlüğü ve grip benzeri semptomlar (baş ağrısı, kas ağrısı, eklem ağrısı, boğaz ağrısı, halsizlik) mevcuttur. Kronik yorgunluk sendromu, çoktan beri bilinen, eskiden nevrasteni dediğimiz, fizik inceleme ve laboratuvar tetkiklerinde anormallik olmasa da gerçek bir hastalıktır. Fiziksel, mental veya duygusal aşırı yükün oluşturduğu stresi tolere edememe, stresle baş edememe söz konusudur" dedi.
Prof.Dr.Sunay Sandıkçı, kronik yorgunluğun değerlendirilmesinde öykünün çok önemli olduğunu söyledi. Fizik muayene ve laboratuvar testlerinin destekleyici veri sağladığına dikkat çeken Prof.Dr. Sandıkçı, "Öyküde yorgunluğun başlangıcı, seyri, süresi, günlük paterni, azaltan veya artıran faktörler, günlük yaşantıya etkisi, uyku miktarı, düzeni ve kalitesi, uykunun semptomları iyileştirip iyileştirmediği sorgulanmalı, kullanılan reçeteli ve reçetesiz ilaçların doz ve şemaları gözden geçirilmeli, organik hastalıklar yönünden karekteristik diğer belirtiler sorgulanmalıdır. Egzersiz-uyku-beslenme arasındaki dengesizlikten olan fizyolojik yorgunlukta altta yatan tıbbi bir sorun yoktur ve dinlenmekle düzelir. Organ hastalığına bağlı yorgunluk, genellikle aktivite ile ortaya çıkar. Depresyonda, kişi genel olarak hiçbirşey yapamayacağını tanımlar. Kronik yorgunluk sendromunda ise yorgunluğun egzersizle ilgisi yoktur, istirahatle de geçmez. Laboratuvar testleri, öykü ve fizik muayene spesifik hastalığı düşündürmedikçe sınırlı olmalı. Tam kan sayımı, sedimantasyon, kan şekeri, karaciğer ve böbrek fonksiyonları, elektrolitler, TSH, tam idrar tetkiki, ağrı veya kas zayıflığı varsa kreatinin kinaz bakılmalı. Öykü ve fizik muayenede pozitif bulgu olmadan yapılan ayrıntılı testlerin tanıda değeri az. Örneğin bir çalışmada ana yakınması en az 1 aydır yorgunluk olan 100 erişkin hastada laboratuvar testleri tedaviyi sadece yüzde 5 hastada etkilemiştir" diye konuştu.
Tedavinin kişiye göre düzenlenmesi gerektiğinin önemini de belirten Prof.Dr. Sandıkçı, açıklamasını şöyle tamamladı:
"Fizyolojik yorgunlukta yeterli (erişkinler için geceleri 7-8 saat) ve iyi uyku önemli. Düzenli egzersiz, enerji düzeyini artırır ve neden ne olursa olsun yorgunluğu azaltır. Düzenli orta düzeyde aerobik egzersizin (haftanın çoğu günü 30 dakika yürüyüş veya eşdeğeri) hastalıkla ilgili yorgunluğu istirahatten daha etkin olarak azalttığı gösterilmiştir. Depresyonu olanlarda antidepresif ilaç tedavisi önerilir. Antidepresanlar yorgunluğu artırabilmesine rağmen 6-8 hafta kullanmadan kesilmemeli.
Egzersizle kombine edildiğinde ise sonuçlar daha iyi. Kahvenin uyarıcı etkisi var ve geçici olarak performansı artırır. Kronik yorgunluk sendromunda 2 yaklaşımın (bilişsel davranıs terapisi ve kademeli egzersiz tedavisi) faydası kanıtlandı. Bilişsel davranış terapisi, iyileşmeyi geciktirecek inanç ve davranışlarını değiştirmeye yönelik olarak seanslar halinde düzenlenir. Düzeyi giderek artırılan egzersiz tedavisi yorgunluğu azaltır. Olguların yaklaşık yüzde 40-50'sinde bu tedavilerle yorgunluk azalmakta.
Gerek klinik deneyimler, gerek araştırmalar, kronik yorgunluk sendromu tedavisinin güç olduğunu göstermektedir."