Dalmak için nelere dikkat etmeli ?
Dalgıçlık, günümüzde 'dalma donanımı' ve bir ekiple yapılan gözde bir spor ve hatta bir meslek oldu. Ancak dalgıçlık dikkat edilmezse tehlikeli bir spor olabilir.
Denizlerin derinlikleri yüzyıllardan beri insanların ilgisini çekmiştir. Geçmişte daha çok nefes tutularak yapılan dalgıçlık, günümüzde 'dalma donanımı' ve bir ekiple yapılan gözde bir spor ve hatta bir meslek olmuştur.
İnsanlar hiç bir alet kullanmadan 20-40 metre derine dalabilmektedirler, ancak 30 metreden daha fazla derine inme ciddi tehlikeler de beraberinde getirir. Nefes almayı, görmeyi sağlayan ve vücut ısısının düşmesini önleyen dalma donanımı ile çok daha derinlere inmek mümkündür, ama bu dalışların ölüme kadar gidebilen çok ciddi tehlikeleri olduğu unutulmamalıdır.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim küçükusta, son yıllarda giderek daha çok insan tarafından yaygın olarak yapılan bir uğraş haline gelen dalgıçlık, dalma ile ilgili sağlık problemleri ve kazaların da armasına yol açtığına dikkat çekiyor.
Bunların çoğu, dalgıçlık konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan acemi kişilerde görüldüğünü ifade eden Küçükusta, "İyi eğitim almış tecrübeli dalgıçlarda da zaman zaman çeşitli problemler ortaya çıkabilmektedir' dedi.
Dalmaya bağlı sağlık sorunlarının çoğu panik, yorgunluk, alkollü olarak dalma ve dalma donanımının yetersizliğinden kaynaklanır.
Dalmaya bağlı sağlık sorunlarını 5 başlık altında toplayabiliriz:
-Mekanik hasarlar
-Azot narkozu
-Akciğer yırtılması
-Hava embolisi
-Dekompresyon hastalığı
MEKANİK HASARLAR
Derine inildikçe çevre basıncı artar ve bu basınç değişikliği vücut dokuları ve sıvılarına da yansır. Üst solunum yolları infeksiyonu, sinüzit ve orta kulak iltihabı olanlarda, hava içeren kulak ve sinüs boşluklarında negatif basınç gelişerek burada kan ve sıvı toplanmasına neden olur. Şiddetli ağrıya neden olan bu durum, deneyimsiz bir dalgıçta şaşkınlık ve paniğe neden olur.Bundan dolayı, kulak hastalıkları ve sinüzüti olanlar bu rahatsızlıklarını tedavi ettirmeden asla dalmamalıdırlar.
Dış kulak yolundaki hava sıkıştıkça, soğuk su kulak yoluna girerek kulak zarını etkiler ve baş dönmesine neden olur.
Orta kulaktaki havanın sıkışması durumunda ise, kulak zarı içeri doğru çöker, ağrı, işitme kaybı ve huzursuzluğa yol açar. Bu şikayetler, kapalı gırtlağa karşı nefes verme çabası (ıkınır gibi yaparak) ile düzeltilebilir.
Dalgıçlarda en sık rastlanan tablo orta kulak baro-travmasıdır. Belirtileri, basınç hissi, giderek artan işitme kaybı ve baş dönmesidir. Kulak zarı birden yırtılabilir ki, o zaman da ağrı tamamen geçer.
Her iki kulaktaki basınç artışlarının farklı olması ise, bulantı, kusma ve şaşkınlık haline neden olur. Bu durum, suyun akciğerlere kaçması ve boğulmaya kadar gidebilir.
AZOT NARKOZU
Derinlere indikçe akciğerlerdeki azot gazı basıncı artar ve azot akciğer damarlarına geçerek kanla tüm vücuda dağılır. Azot daha çok yağlı dokularda depolanır. Azot depolanan dokunun hacmi hafifçe artar. Bu artış sinir zarlarında olduğunda çok önemlidir, çünkü buradaki azot miktarı fazlalaştıkça sinir iletisi de bozulmaya başlar ve giderek de tamamen kesilir.
Komprese edilmiş hava ile dalanlarda, sinir iletisindeki bozulma 20 metreden itibaren kendini gösterir ve 45 metrenin altında da tehlike başlar. Azot narkozu birkaç dakika içinde gelişir ve dalgıç tarafından her zaman farkedilmeyebilir.Dalan kişide sarhoşluk, dalgınlık, umursamazlık hali vardır ve giderek şuur kaybı gelişir.
Böyle bir durum hissedildiği zaman, dalgıç hemen 45 metrenin üzerine getirilmeli ve hava yerine helyum-oksijen gazları karışımı solutulması gerekir. Böyle kişilerin doğrudan hemen su yüzeyine çıkarılması sakıncalıdır.
AKCİĞER YIRTILMASI
Dalmanın en ciddi ve en sık rastlanan zararlarından biridir ve birkaç metrelik derinliklerde bile meydana gelebilir. Daha çok, panikleyen ve hızla yukarı çıkarken nefeslerini tutan deneyimsiz dalgıçlarda rastlanan bir durumdur. Tüm deneyimli dalgıçlar, serbest çıkışlarda sürekli olarak nefes verirler.
Akciğer yırtılmasının belirtileri öksürük, nefes darlığı ve solunum yollatı kanamsıdır. Ses kısıklığı, yutma güçlüğü, ensede veya göğüs kemiği arkasında dolgunluk da olabilir. Bu belirtiler, yukarı çıkarken veya su üstüne çıktıktan sonra da gelişebilir.
Akciğer yırtılmasıyla ortaya çıkan hava akciğer zarları arasında birikebeileceği gibi (pnömotoraks), deri veya deri altı dokularda da toplanabilir (ciltaltı amfizemi).
Tedavi, 2-3 gün sürekli oksijen verilmesidir. Akciğerlerdeki yırtık kendiliğinden tamir olur. Akciğer zarları arasındaki hava fazla ise, göğüs boşluğuna tüp takılması gerekir.
HAVA EMBOLİSİ
Zedlenen akciğerlerden çıkan hava, kan dolaşımına karışırsa, hava embolisi meydana gelir. Yetersiz eğitim, uygunsuz araç kullanımı, su altında gelişen ani durumlar veya dalma sırasında dalgıcın havayı korumak amacıyla soluğunu tutması sonucu oluşur.
Hava embolisi oldukça hızlı gelişir ve beyin damarlarının hava kabarcıkları ile tıkanması sonucu çeşitli belirtiler oluşur: Sarhoşluk hali, el ve ayaklarda karncalanma ve uyuşukluk, kişilik değişiklikleri, konuşma bozuklukları, güçsüzlük ve felçler, kas kasılmaları, şuur kaybı. Böyle bir durumda kişi derhal sol tarafı üzerine baş aşağı gelecek şekilde yatırılır, kalça yukarı kaldırılır. Bu pozisyon, gaz kabarcıklarının beyine gitmesini güçleştirir. Aynı zamanda hemen oksijen de verilmelidir.
DEKOMPRESYON HASTALIĞI
Bu hastalık halk arasında vurgun adıyla bilinir. Dalan kişi su latında uzun süre kaldığında, vücudunda fazla miktarda azot çözünür. Bu kişi, aniden su yüzeyine çıkarsa, hücre içi veya hücre dışı vücut sıvılarında önemli miktarda azot kabarcıkları oluşur ve bunların miktarına göre vücudun hemen her yerinde hafif veya ağır zaralar ortaya çıkar.
Dalgıç denizin derinliklerinde kaldığı sürece vücudun dışındaki basınç, çözünmüş gazları sıvı şekilde tutmaya yetecek bir şekilde bütün vücut dokularını sıkıştırır. Dalgıç aniden su yüzeyine çıkarsa, vücudun dışındaki basınç sadece 1 atmosfer olur ve bu sırada vücut sıvılarının içindeki basınç vücudun dışındaki basınçtan daha fazladır. Bu yüzden çözünmüş durumdaki gazlar kabarcık hailine gelirler.
Vurgunun belirtileri, çıkıştan sonraki birkaç dakika ile birkaç saat içinde ortaya çıkar. Nadiren de belirtilerin görülmesi için 6 saatten fazla zaman geçmesi gerekir.
Vurgunun belirtileri şunlardır: Deride kaşıntılı lekeler, kas ve eklemlerde şiddetli ağrılar, duyu bozuklukları ya da felçler, şiddetli yorgunluk, göğüste rahatsızlık, öksürük, nefes darlığı, şok ve şuur kaybıdır.
Vurgunun tedavisi 'basınç odası' adı verilen özel bir odada yapılır. Dalgıç deniz dibinde çok derinde ve uzun süre kalmış ise, basınç odasında saatlerce kalması gerekir. Tedaviye belirtilerin görülmesinden sonraki ilk 6 saat içinde başlanmalıdır. Önce, 2.5-3 atmosfer basıncındaki oksijen 2-4 saat süreyle verilir ve daha sonra belirtiler giderilinceye kadar tedaviye devam edilir.
Daldıktan sonraki 12 saat içinde uçağa binenlerde vurgun ihtimali çok yüksek olduğundan, dalgıçların 12 saat geçmeden uçağa binmeleri son derecede sakıncalıdır.