Selülit için Mezoterapi

Selülit neden oluşur?
Selülite (bilimsel olarak gynoid lipodystrophy olarak bilinir) neden olduğu bilinen iki temel prensip vardır: mikro sirkülasyon ve augmentasyon ve dolaşım sisteminin bozukluğu. Bu iki durum mevcut olduğunda vücudumuz suyun düzgün şekilde dolaşımını sağlayamaz. Bu yağ dokularına aşırı su dolmasını sağlayarak selülit oluşumuna neden olur. Bu iki temel neden aslında çok hareketsiz bir hayat, dengesiz beslenme, hormonsal değişikliklerden kaynaklanırken bazı durumlarda da genetiktir.

Ne zaman selülit oluşmaya başlar?
Aslında doğum anında başlar! Hepimiz belirli sayıda yağ hücresi ile doğarız ve bazı kişilerde bu yağ hücrelerinin sayısı daha fazladır. Yağ alımımıza dikkat eder ve dolaşım veya lenf sistemimizin her zaman düzgün şekilde çalışmasını sağlarsak selülit oluşma riski de o kadar azalır. Örneğin çocuklarda, genellikle onlara düzgün yiyecekler verdiğimiz ve çok hareketli oldukları için selülit gelişme riski yoktur.

Selülit ne kadar kötüye gidebilir?
Bu sürekli ilerleyen bir durumdur. Mikro sirkülasyonun deaktivasyonu ile başlar ve daha sonra dokulara su girer. Buna ödem denir. Bunu takiben fibroliz aşamasına gelinir ve bu aşamada dokular sertleşmeye başlar. Son aşamada stasis yani dokuların pıhtılaştığı aşamadır. Selülitinizin hangi aşamada olduğunu belirlemenin çok basit bir yolu vardır: parmaklarınızla derinizi sıkın ve kasların ne kadar sıkıştığına bakın. Ne kadar sıkışıyorlarsa orada o kadar az selülit oluşumu vardır.

Kadınlarda selülit oluşumu erkeklerle karşılaştırıldığında neden daha fazladır?
Bu kadınların vücudundaki genetik yağ yapısından kaynaklanmaktadır çünkü kadınlarda zarlar çapraz bir rotaya sahiptir. Bu zarlar etrafında ve ortasında su biriktiğinde cilde yansıyacak ve "portakal görüntüsü" olarak adlandırdığımız görüntüyü oluşturacaktır. Erkeklerde yağ yapısı çapraz bir rotaya sahip olmadığı için bu sorunun erkeklerde görülme oranı daha azdır.

Beslenme
Beslenme ne kadar fazla tek yönlü olursa, selülite o kadar çabuk aday olursunuz. Özellikle de fast fooda ve hazır yemeklere karşı olan eğilimimiz dokuları kötü yönde etkiliyor.Hayvansal yağlar, şeker ve tuz da en kötü düşmanlarımız. Bunlar yağ hücrelerini şişiriyorlar, dokularda su yapıyorlar ve vücudun atıklardan temizlenmesini önlüyorlar. Özellikle de yağlar doyma hissini büyük ölçüde etkiliyor. Örneğin, mayonezli patates salatası veya kızartması yerken "doydum" sinyali karbonhidratlı bir öğünden (örneğin spagetti) çok daha geç gelir. Sonuçta daha fazla yeriz ve dokulardaki yağ depolarını aşırı derecede besleriz. Hücreler şekilsiz bir kütle haline gelir ve on kat daha büyür. Bu nedenle yemek listenizde taze, yağsız ve besleyici maddeleri fazla olan yiyecekler bulunmalıdır. Meyve, sebze, kepek, çavdar ürünleri ve baklagiller gibi. Bu besinlerde bir yanda dokuları atık maddelerden temizleyen, öte yanda hücrelere besleyici maddelerin naklini çabuklaştıran fazla miktarda potasyum vardır. Portakal, muz, karpuz, avokado, havuç, şalgam, fasülye, bezelye ve patates fazla miktarda potasyum içerirler.

Bakım
Günümüzün yeni antiselülit kremleri deriye hemen giriyor ve doğrudan doğruya yağ hücrelerini etkiliyor. Etkili maddelerin bazıları yağ depolarını bloke eder, bir kısmı trafik polisi gibi etki yapar, yağ alımını ve naklini ayarlar. Baş aktörlerin biri de kafeindir. Kafein yağıayrıştıran enzimleri harekete geçirir ve bununla birlikte lenf akışını kolaylaştırır. Su en iyi temizleyici maddedir. Bol su içmek dokuları zehirli ve atık maddelerden temizler. Ayrıca kalsiyum, potasyum, demir ve magnezyum gibi maddeler dokuları sıkılaştırırlar. Bunların etkisini dışarıdan kullanılan antiselülit ürünleri kuvvetlendirir. Aynı zamanda vücudun atıklardan temizlenmesinde de etkili olur.

Masaj
Selülitte özellikle de etkili olan insanın kendi yaptığı drenajdır. Bu nedenle kendi kendinize şu masajı yapın: Masaja okşama hareketleriyle başlayın. Üst uyluklara önce bir, sonra iki elinizle yumuşak bir şekilde aşağıdan yukarı doğru kalçalarınıza kadar masaj yapın. Daha sonra derinizi sıkıştırmadan baş ve işaret parmaklarınızın arasına alın ve yoğurur gibi masaj yapın ve bu arada dizlerin iç tarafını unutmayın. Antiselülit kremlerinin dokulara etkisi, daha önce masaj yapıldığı takdirde iki kat daha fazla olur. Nedeni, lenf ve kanın harekete geçmesidir.

Duruş
Yüksek topuklar, yanlış yürüme hareketleri, kambur oturma... Bunlar selülite yol açan nedenlerdir. Çünkü bu saydıklarımız toplardamarlarda ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını olumsuz yönde etkilerler.Özellikle de yanlış bir oturma şeklinde iç organlar sıkışır. Sonuçta zehirli maddeler vücuttan o kadar çabuk çıkmaz ve atık maddeler dokularda toplanır. Ve deri gevşer, çukurlar oluşur. Bu nedenle her zaman şunu düşünün: Karın içeri, göğüsler dışarı. Dik durma vücudu uzatır ve daha zayıf görünürsünüz. Oturuş için de aynı şey geçerlidir: Duruş hatalarını bilinçli olarak dengelemek için sırt egzersizlerinin yararı vardır. Haftada iki kere jogging ve bisiklete binmeyle buna yardımcı olun.

Enzimler
Enzimler tam bir yağ yiyicidirler. Bu enzimler elmada vardır ve yiyeceklerin hiçbir engelle karşılaşmadan değerlendirilmesini ve nakledilmesini sağlarlar. Böylelikle yağ depolarında daha az birikirler. Elmayı iyice çiğneyin, çünkü enzimlerin faaliyeti ağızda başlar.

Uzman Yardımıyla Tedavi
Çeşitli etkili yöntemlerle selülit artık kesinlikle tedavi ediliyor. Selülit tedavisinin tıbbii tedavi şekilleri

Tıbbi masajlar : Selülit tedavisinin en önemli ayağı masajdır. Çünkü masaj kan ve lenf dolaşımını harekete geçirir ve dokuların taze oksijen ile dolmasını sağlar. Selülit tedavisinde etkili olan iki tür masaj vardır. Dolaşım masajları: Kan ve lenfatik dolaşıma yöneliktir. Bu masaj deri altı kan dolaşımını aktive ederek, dokunun canlanmasını sağlar. Lenfatik drenaj masajları: Bu masajlar özellikle lenf dolaşımı üzerinde etkilidir. Masajın, hem elle, hem de aletle uygulanan şekilleri vardır. Elle olan daha yüzeysel olurken, aletli masajın derinlemesine bir etkisi vardır. Her iki masaj sonunda hücrelere bolca oksijen gider ve toksinlerin vücuttan atılması kolaylaşır.

Akupunktur: Organizmanın değişik fonksiyonlarının hepsinin kumandası kulakta bulunur. Akupunktur ile bu fonksiyonlar harekete geçirilir. Bu fonksiyonların arasında su birikmesine neden olanlar da aktive edilir.

Ozon terapi-Ozon banyosu: Ozon terapi, hücre oksijenlenmesini baz alarak, başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır. Artıklarla dolu olan selülit hücrelerini oksijen ile temizlemeye yönelik bir programdır. Ozon terapi bir kabın içerisinde gerçekleşir. Bu sırada ozon buharın epiderm tabakaya kadar girip o bölgenin oksijen ile dolmasını sağlayarak, dokusal kan dolaşımını aktive eder.

Lazer terapi: Lazer terapi ikiye ayrılır; soğuk lazer ve sıcak lazer. Soğuk lazer, helyum neon lazer olarak da anılır, selülitli bölgedeki hücreler üzerine uygulanır. Lazer, burada hücreleri geçerek değişimleri hızlandırıp, o bölgede su tutulmasını engeller. Sıcak lazer, selülitin oluştuğu hareketsiz bölgeye uygulanarak, orada bulunan dokuların dolaşımını sağlar.

Ultrason: Kadındaki hemen hemen farkedilemeyecek kadar küçük yağları bile derinliğine yakalayıp, parçalamayı başarır. Daha fazla yağlanmanın olduğu bölgelerde de daha derine gidilerek lenfleri uyarır ve yine parçalar.

Basınç terapisi: Bu metodda bacaklar sarılır. Hava basıncı ile çalışan bir odaya girilir. Çok dikkatlice yavaş yavaş, hava basıncı azaltılır. Bununla da lenfatik dolaşım ve kan dolaşımı harekete geçer. Tabi burada önemli olan kişiye özel bir programlama yaparak, herkesin ihtiyaçlarına uygun bir tedavi uygulamaktır.

Mezoterapi: Bu yöntemde, sıvı haldeki ilaçların şırınga darbeleriyle uygulanması esastır. Daha yeni bir versiyonu da homeopati yöntemini kullanarak, tahmin sistemini çalıştırmak ve öngörüden yararlanarak uygulama yapmaktır. Hiç yan etkisi olmayan naturel maddelerden faydalanılır. Bu yöntem, kan toplanmalarını da önler.

Lipoelektro: Bu, uzun iğnelerden yararlanmak suretiyle yapılan bir yöntemdir. Uzun, çok ince uçlu ve keskin iğnelerle uygulanır. Elektro ile yağlı bölge arasında bir bağlantı kurulur. Çok düşük düzeyde çalıştırılarak, selülitli bölge üzerinde çalışılır. Bu bölge üzerinde, düzenli ve sık aralıklarla işlem yapılır. İğne, selülitli bölgedeki yağları parçalar ve yağları ortaya çıkartır ve aşırıya kaçmadan bunlar boşaltılır

Türk kadınlarının neredeyse yüzde 80'inin sorunu olan selülit, kalçalarda, bacaklar, karın, hatta kollar ve dizlerde oluşabiliyor. Avrupalı doktorlar, selüliti daha ciddi yaklaşımla, tedavi edilmesi gereken tıbbi bir problem olarak görüyorlar. Tedavi yöntemleri ise 'Mezoterapi'. Bu yöntemde, deri altına belirli açılardan iğneler batırıldıktan sonra, sinir uçları harekete geçiyor ve damar açıcı bir reaksiyon meydana geliyor. Bu yöntem sayesinde, eskiden ağız yoluyla alınan ilaçlar doğrudan hastalıklı bölgeye enjekte edilmeye başlandı. Bu sebeple küçük dozlarda ilaçlarla bile daha etkin tedavi sağlanabiliyor.

Uzmanların belirttiğine göre, deri üzerinde biriken fazla miktarda toksin, yağ hücrelerine tuzak hazırlayarak bu hücrelerin şişmesine ve kan dolaşımının zayıflamasına sebep oluyor. Kan damarları hücreleri beslerken, lenf sisteminde vücuttaki fazla sıvı ve artık maddelerin atılmasını sağlıyor. Bu her iki sistemin zayıf çalışması halindeyse selülitler artarak ciltte sağlıksız görünüme yol açıyor.

Selülitin oluşmasının sebebi olarak östrojen hormonu gösteriliyor. Östrojen hormonu da kadınlara has bir hormon olduğu için selüliti 'kadın hastalığı' diye nitelemek yanlış değil. Östrojen, vücutta yağ ve şekerin depolanmasını sağlayan insülini artırıyor. Özellikle buluğ çağı, hamilelik ve doğum kontrol haplarının kullanıldığı dönemlerde, bu hormon en üst seviyeye ulaşıyor. Kadın vücudunda kalça, karın, alt ve üst bacak bölgeleri yağ depolamaya uygun yapıda olduğu için, selülit, deri altındaki yağ hücreleri gereğinden fazla yağ depoladıkları zaman oluşuyor. Şişen hücreler dışarı doğru çıkıntılar oluşturuyor ve sonuçta deri girintili çıkıntılı bir hal alıyor.

Avrupalı doktorların, selülitin tedavisinde kullandıkları yöntem ise 'Mezoterapi'. "Orta Deri Tedavisi" anlamına gelen bu yöntemde, deri altına belirli açılardan iğneler batırıldıktan sonra, sinir uçları harekete geçiyor ve damar açıcı bir reaksiyon meydana geliyor.

Mezoterapi, sadece selülit tedavisinde değil, akne, saç dökülmesi, bel ağrısından migrene kadar pek çok rahatsızlığa karşı uygulanıyor. İlk kez 1952 yılında Fransa da uygulanan mezoterapi, 1972'de uluslararası bir yöntem haline gelmiş. Mezoterapi halen İspanya, İtalya, İngiltere, Fransa, Belçika, İsveç, Danimarka ve Japonya'da çok yaygın.

NASIL UYGULANIYOR?
Önce ekografi (ultrason) ile selülitli bölgenin kalınlığı, mezoterapist doktorun çalışacağı derinlik ve o bölgeye giriş açıları tespit ediliyor. Sadece bir kez kullanılıp atılan, 4 milimetrelik özel steril iğnelerle, etkin ilaçlar cildin derm tabakasına birer santim arayla batırılıyor. Bu ilaçlar, kılcal damar dolaşım yoluyla selülitli bölgeye direkt etki ediyorlar. Böylece dokulardaki ödemi çözer, bozulmuş olan lenf ve kan dolaşımını düzeltiyorlar. Bozulmuş yağ hücreleri ile dolaşım arasındaki ilişki tekrar kuruluyor ve yağ hücrelerine depolanmış yağ yeniden çalışmaya başlıyor, şeker ve yağ asitlerine ayrılarak kullanılabilir hale geliyor. Mezoterapi süresince kişinin yapacağı düşük kalorili bir rejimle bu yağlar, vücut tarafından enerji olarak tüketiliyor. Tedavi sonunda, uzman doktor tarafından hastanın bitim ekografisi alınıyor. Böylece selülitin mezoterapi ile tedavisi ispatlanmış oluyor.

Süre, ekografi ile belirlenecek selülit miktarına, yerleşim bölgelerine ve selülit tipine bağlı. Genelde iki seans olmak üzere 15 günde 2 beden incelme kaydediliyor. Tedavi süresi 15 - 30 gün arasında değişiyor. Seanslar ilerledikçe o bölgedeki fazla santimler hızla azalıyor, sarkma olmadan kişi normalde sahip olması gereken vücut ölçülerine kavuşuyor.

Uzmanlar, aynı bölgelerde selülit oluşmaz diye bir şey olmadığını vurgulayarak, "Kişi beslenmesine dikkat etmezse, tedaviden sonra eski yeme alışkanlıklarına dönerse, egzersiz yapmayı ihmal ederse selülitler yeniden oluşur, ancak bunlar yüzeysel yağ olarak vücuda eşit olarak dağılır" diyorlar.