Güncel

İklim değişikliğinin göller üzerindeki olası etkileri simülasyonla hesaplanıyor

ODTÜ'lü bilim insanları, Ankara ve Mersin'de kurdukları her biri 5 tonluk 24 tankta göllerdeki ekosistemin benzerini ve iklim değişikliği etkilerini oluşturarak değişimin göllere yansımasını inceliyor - ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi Korhan Özkan:
- "Bugüne kadar 2 deney gerçekleştirdik, genel gördüğümüz durum güncel olarak ekosistemler hem iklim değişikliği hem tuzlanmaya bağlı olarak büyük bir tehdit altında ve bu onların yapılarını, işlevlerini etkiliyor. Yapılarında tuzlanma ile birlikte ciddi bir biyoçeşitlilik düşüşü olacağını öngörebiliyoruz"

MERSİN - GÜLSELİ KENARLI - İklim değişikliğinin göller üzerindeki etkilerini, kurdukları simülasyon sistemiyle inceleyen Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden (ODTÜ) bilim insanlarının ilk bulgularına göre göllerde tuzlanmayla ciddi bir biyoçeşitlilik düşüşü olacağı öngörülüyor.

Anadolu göllerinin iklim değişikliği ve artan tuzlanma olaylarına verdiği tepkileri anlamak amacıyla 2020 yılı şubat ayında başlatılan simülasyon projesi ODTÜ Ankara ve Mersin kampüslerinde ortak yürütülüyor.

TÜBİTAK 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı, TÜBİTAK 2247 Ulusal Lider Araştırmacılar Programı ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Araştırma Üniversiteleri Destek Programı (ADEP) kapsamında desteklenen araştırmalar, Danimarkalı bilim insanı Prof. Dr. Erik Jeppesen, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi Korhan Özkan, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve ODTÜ Ekosistem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Meryem Beklioğlu, ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve ODTÜ Ekosistem Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Zuhal Akyürek liderliğinde gerçekleştiriliyor.

Proje kapsamında üniversitenin her iki kampüsüne de kurulan her biri 5 tonluk 24 tankta, içindeki canlılarla birlikte göller taklit ediliyor. Tanklar iklim değişikliği senaryolarına göre ısıtılarak göller üzerinde oluşabilecek etkiler hesaplanmaya çalışılıyor.

AA muhabirine proje hakkında değerlendirmelerde bulunan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi Korhan Özkan, çevre bilimlerinde deney yapmanın zor olduğunu, çözümün, "mezokozm" yani "ara evren" denilen bir ekosistemi, kontrollü şartlar altında taklit ederek doğaya açık deney sistemleri kurmak olduğunu, kendilerinin de bunu hayata geçirdiklerini söyledi.

Özkan, "Ülkemizde bu bir ilk. ODTÜ'nin her iki kampüsünde, iki ayrı iklim bölgesinde var. Sucul ekosistemleri anlamak için bu kontrollü deney sistemlerini kurduk." dedi.

İklim değişikliği çarpan etkisi oluşturuyor

Deneydeki temel amaçlarının özellikle sucul ekosistemlerde iklim değişimiyle beklenen ekosistem sonuçlarını anlayabilmek olduğunu aktaran Özkan, şu bilgileri paylaştı:

"Coğrafyamızda iklim değişikliğiyle birlikte tatlı su sistemlerinde tuzlanma bekliyoruz, bu tuzlanmanın ekosisteme olan etkileri neler? İklim değişikliyle bunu yönetmek daha mı kolay yoksa daha mı zor olacak? Bunları anlamaya yönelik deneyler yapıyoruz. Bu geniş bir ekibin işi. Ankara kampüsünde ve burada (Mersin'de) iki ayrı iklim bölgesinde deneylerimizi gerçekleştiriyoruz. Burada 24 farklı tank var. İçlerinde ayrı ortamları yaratabiliyoruz. Her biri Anadolu'da gördüğümüz bir göl ekosisteminin ufak bir replikası. Akvaryum gibi düşünebiliriz ama büyük boyutlu, her biri 5 tonluk. İçlerinde doğal bir ekosistemde beklediğimiz her şey var. Sediman, su kolonu, bitki, balık gibi, doğal bir ekosistemde ne varsa içinde var. Doğal ekosistemde deney yapamayız, etik değil, aynı zamanda makul değil çünkü bir gölden iki tane yok. Fakat burada bir gölden 24 tane var."

Özkan, iklim değişikliğiyle ısınmanın, tuzlanmanın ve kirlenmenin arttığını, deney tanklarında da bu etkileri oluşturarak ekosistemdeki sonuçlarını görme imkanı bulduklarını belirtti.

Bugüne kadar 2 deney gerçekleştirdiklerini ve ilk bulguları elde ettiklerini bildiren Özkan, "Genel gördüğümüz durum güncel olarak ekosistemler hem iklim değişikliği hem tuzlanmaya bağlı olarak büyük bir tehdit altında. Bu onların yapılarını, işlevlerini etkiliyor. Yapılarındaki tuzlanma ile birlikte ciddi bir biyoçeşitlilik düşüşü olacağını öngörebiliyoruz. İlk bulguların işaret ettiği her bir faktör kendi başına bir dert. Ama iklim değişikliğiyle birlikte bu dertler büyüyor yani bir çarpan etkisi oluşuyor. Normalde su kaynakları yönetiminde kuraklıkla, çoraklaşmayla ya da su varlığının yokluğuyla mücadele ederken bir de işin içine ısınma girdiğinde mücadele etmek çok daha zor hale gelecek" diye konuştu.

Uç olayların ekosisteme etkilerini de araştırıyoruz

Küresel olarak son 10 yılda neredeyse her yıl sıcaklık rekoru kırıldığına ve ısınmanın artık gözle görülür olduğuna dikkati çeken Özkan, şöyle devam etti:

"Burada ilk baktığımız faktörlerden birisi ısınmayı anlamak. Gelecek senaryosu için bu tankların bir kısmı ısıtılıyor. Bundan 50 yıl sonra göllerde beklediğimiz sıcaklık neyse, tankları doğal rejim içerisinde o sıcaklığa çıkarabiliyoruz. Burada 2 faktör var, iklim değişikliğiyle birlikte biz hem ortalama sıcaklığın artmasını bekliyoruz ama daha önemlisi uç olaylar, ekstrem olayların artmasını bekliyoruz. Şu an çok istisnai, sıcak bir kış dönemindeyiz. Bunlar ortalama sıcaklıktan farklı olarak ekstra etkisi olan konular. Biz aynı zamanda bu uç olayları, sıcak hava dalgalarının ekosisteme etkilerini de araştırıyoruz."

Küresel ısınmayla birlikte Türkiye coğrafyasında yoğun bir kuraklık, yağış rejimlerinde değişim, su varlığında eksilme, iç suların daha da tuzlanması gibi sorunlar beklediklerini kaydeden Özkan, bu tür etkileri de deneyde kullandıkları su tanklarında taklit etmeye çalıştıklarını anlattı.

Su varlığı konusunda yaşanan kriz nedeniyle bazı göllerin tamamen kuruduğunu, bazılarının da kuruma tehlikesiyle tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu ifade eden Özkan, bu durumun birçok olumsuz etkisi olduğunu işaret etti.

Korhan Özkan, şunları söyledi:

"Hem bizim refahımıza etkisi var hem de tarım yapmak daha pahalı hale geliyor, daha derinden su pompalamanız lazım. Bu ekonomik bir iş, bunların teknolojik çözümleri olabilir. Bunların dışında bütün su kaynakları sadece bizim değil, çevremizdeki tüm biyolojik çeşitliliğin yaşadığı yerler. Su kaybı büyük bir biyolojik çeşitlilik yok oluşu olarak bize yansıyor. Burdur Gölü'ndeki su seviyesi düşüşü sebebiyle tüm sığ alanlar yok oldu ve çok nadir bir ördeğimiz olan dik kuyruk ördeğinin yaşama alanıydı, Türkiye popülasyonu çöktü. Kıyı sulak alanlarımızda su rejimi tamamen değişti, bataklık alanlar tamamen yok oldu. Bunun sonucu olarak onlarca kuş türü üreme alanları kaybetti."

İyi senaryodan bahsetmek mümkün değil, kötü ve daha kötü senaryolar var

Suyun varlığının yanında kalitesinin de düştüğünden bahseden Özkan, "Akdeniz temiz suyu ile meşhurdur, bugün Doğu Akdeniz sahillerimizde temiz, berrak bir suya girmek çok mümkün değil. Bunun temel sebebi suyumuzun kalitesini yönetemememiz. İklim değişikliği ile birlikte bunu yönetmemiz daha da zor olacak." yorumunu yaptı.

Kurdukları deneysel sistemin su varlığı ve kalitesi anlamında karar alırken hangi eşik değerlerle çalışılması gerektiğini görmeye, alınan kararların sonuçlarının neler olacağı konusunda simülasyonlar yapmaya yaradığını vurgulayan Özkan, "Besin yükleri kıyılarımız için her zaman bir sorun ama acaba ne kadar indirirsek göllerde gördüğümüz bulanıklık, toksik alg patlamaları azalır ve ekosistem daha iyi bir duruma gider? Burada rakam vermek çok zor. Doğal gözlemler bazen bize yardımcı oluyor ama o da bir göle özgü olduğu için başka bir yere uygulayamıyorsunuz. Ama deneysel ekoloji çalışmalarıyla eşik değerlere cevap vermek mümkün oluyor." ifadelerini kullandı.

Özkan, sözlerini şöyle tamamladı:

"İklim değişikliğinde şu ana kadar en iyi senaryomuz bile çok ağır yönetim kararları almamızı gerektiriyor. Biz su zengini bir ülke değiliz, şu anda iklim değişikliği etkilerini tam olarak görmedik, yeni başlıyor. İklim değişikliğinin etkileri bugünden yarına bir bir değişmez, etkisi yığılır ve bir süre sonra çığ gibi gelir. Şu anda o aşamadayız, yaşadığımız su krizi büyük oranda bizim suyu yönetmemizle ilgili. Yakın zamanda bunun üzerine iklim değişikliğinin yükü de gelecek. O geldiği gün çok daha büyük ve afet boyutunda etkiler göreceğiz. Şu anda iyi senaryodan bahsetmek çok mümkün değil, kötü ve daha kötü senaryolarımız var. Tüm coğrafya olarak, kıta olarak, ülkeler olarak çok daha sıkı önlemler almamız lazım."

Kaynak: ANADOLU AJANSI