Hendek Savaşı
Hendek Savaşı 1 Mart 627 ile 24 Mart 627 tarihleri arasında 26 gün buyunca süren savaştır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in müşriklerle yaptığı büyük ve en önemli savaşlarından birisi. Uhud savaşından iki yıl sonra Medine önlerinde cereyan etmiştir.
Hendek Savaşı Neden Oldu?
Kureyş müşrikleri Uhud savaşında başarılı olmuşlardı ama Müslümanların gücünü kıramamışlardı. Tam tersine Müslümanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini sağlamlaştırmış askeri bakımdan daha güçlü bir duruma gelmişlerdi.
Medine'de sürekli problem çıkaran Yahudi Beni Nadir kabilesi sürülmüş; doğuda Zatu'r-Rika kuzeyde Dumetü'l-Cendele yapılan seferler kesin zaferle sonuçlanmış Müslümanların gücü ve etkinliği gün geçtikçe daha da büyümüştü.
Bunun sonucu olarak Mekke müşriklerinin Mısır Suriye ve Irak yönündeki kervan yolları tamamen kapatılmıştı.
Müslümanların bölgeye hakim bir güç olmaya başlaması İslam'a katılanların sayısını hızla artırmış geçen zaman Müslümanların sosyal hayatlarını düzenleme ve yerleştirme yolunda önemli adımlar atmasına fırsat tanımıştı.
İslam'ın bu gözle görülür güçlenişi karsısında Müslümanların başlıca düşmanlarından olan Yahudiler düşmanca faaliyetlerine hız verdiler.
Özellikle Medine'den sürülen Beni Nadir kabilesi bütün çevrede İslam aleyhinde sürekli propaganda yapıyor İslam'ın güçlenmesini önlemek için Müslümanlara kesin bir darbe vurmanın yollarını arıyordu.
Bu çalışmaları sonuçsuz kalmamış Yahudiler aralarında görüş birliği sağlanarak Kureyş ve diğer müşrik kabilelerle birleşmenin yolları aranmaya başlamıştı.
Hendek Savaşı Amacı Neydi?
Yahudilerden oluşan bir heyet Mekke'ye gelerek kışkırtıcı çalışmalardan sonra Kureyş'e ortak düşmanları olan Müslümanlara birlikte saldırmayı Resul Aleyhisselâm'i ve İslam'ı ortadan kaldırmayı teklif ettiler.
Ticaret yollarının kesilmesiyle ekonomik bir çıkmaza düşen ve içlerinde hala Bedir'in acısını taşıyan müşrikler bu teklifi olumlu karşıladı (Taberî Tarihu't-Taberi Misir1961 II 564-5).
Savaşın Başlangıcına Doğru
Yahudi heyeti ve Kureyş'ten seçilen elli adam Kâbe örtüsünün altına girip göğüslerini Kâbe duvarına dayayarak tek başlarına kalıncaya kadar Müslümanlarla savaşmaya yemin ettiler. Artık tek düşünceleri vardı. Bu savaşı mutlaka başarmak ve İslam'ı ebediyen yok etmek (Ibnü'l-Hisâm es-Siretü'n-Nebeviyye Beyrut 14I7/1987 II 254 255).
Savaştan Önce Düşman Faaliyetleri
Yahudiler Kureyş'le anlaştıktan sonra Necid'e giderek Benu Süleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dâhil etmeye çalıştılar. Gatafan kabilesini Hayber'in bir yıllık hurmasının yarısı karşılığında Müslümanlara karşı savaşmaya razı ettiler.
Arkasından diğer Arap kabilelerini dolaşarak putperestliğin İslam'dan üstün olduğunu fakat Müslümanlarla savaşılmadığı takdirde putperestliğin sonunun yaklaştığı propagandasıyla savaşa kışkırttılar. Bu çalışmaları sonunda Fezare Süleym Sa'd ve Esedogullari kabileleri de ittifaka dâhil oldu (Taberî a.g.e. II 566).
Hendek Savaşı Hazırlıkları
Savaş hazırlıklarına başlayan Kureyş üç yüz at bin beş yüz devenin bulunduğu dört bin kişilik bir ordu donattı. Buna Yahudi ve diğer Arap kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklaşık on bin kişilik bir ordu meydana geldi.
Bu büyük ordu İslam'a son ve öldürücü darbeyi vurmak Allah'ın nurunu boğmak niyet ve umuduyla Medine'ye yöneldi. Arap yarımadası belki de o güne kadar böyle büyük bir orduya şahit olmamıştı (Ibn Hisam es-Siretit'n-Nebeviyye Mısır 1375/1955 II 214 216 22I):
Müslümanların Hendek Savaş Hazırlıkları
Râsulullah (s.a.s) müttefiklerin girişimini haber alır almaz derhal bir savaş meclisi topladı. Mecliste düşmana karşı ne gibi tedbirler alınması nasıl bir savaş taktiği izlenmesi gerektiği konusunda istişare edildi.
Ashabın çoğunluğu Medine'yi içerden savunmanın uygun olacağı görüşünde idi. Bu görüş benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri "bizde bir şehir üstün kuvvetlerle kuşatıldığı zaman daima çevresine bir hendek kazılır ve şehir bu şekilde savunulur" seklinde görüş bildirince Resul aleyhisselam bunu uygun görerek savunma planının bu doğrultuda hazırlanmasını emretti.
Vakidî'nin Hendek Savaşı sırasında Rasûlullah'ın Kureyş lideri Ebû Süfyan'a yazdığını söylediği bir mektuba göre ise şehrin çevresine hendek kazılmasını doğrudan doğruya sanı yüce Allah Resulüne ilham etmiştir. Düşmanın geleceği yöne kazılacak hendekle şehrin koruması esas olmakla birlikte Selmân-i Farisî'nin teklifi içinde Medine'yi çevreleyen binalar arasına kapatmak da vardı zaten şehrin diğer tarafı dağ ve hurmalıklarla çevrili idi (Ibn Hisam a.g.e. II 255).
Hendek Savaşı için Hendek Kazılacak yerlerin tespiti
Rasûlullah vakit kaybetmeden ileri gelen sahabelerle birlikte keşfe çıkarak hendek kazılması gereken yerleri tespit etti. Düşmanın saldırısına açık bulunan yerlerin tespitinden sonra bütün Müslümanlar toplanarak hendek kazma çalışmalarına başladılar.
Medine'deki bütün araçlar toplandığı halde yine de birçok Müslüman araçsız kalmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah Müslümanlarla anlaşmalı bulunan Beni Kureyza kabilesinden ödünç aletler aldırdı.
Basta Resul aleyhisselam olmak üzere bütün Müslümanlar canla başla çalışıyorlardı. Mevsim kış olduğu için çalışmak oldukça güç ve yorucuydu. Buna rağmen Müslümanlar büyük bir coşkuyla çalışıyor hep bir ağızdan "bizler ömrümüz oldukça Muhammed'le birlikte savaşa devam etmek üzere bey'ât etmişizdir" anlamında mısralar okuyorlardı. Hendek kazarken Hz. Peygamberin birçok mucizesinin geldiğini yine İslam tarihçileri nakletmektedirler (Ibn Hisam a. g. e. II 217 219).
Rasûlullah da coşkuyla çalışan arkadaşları ile birlikte toprak kazıyor
Onlarla bir ağızdan su anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'ın lütfu ve hidayeti olmasaydı biz ne hidayete erer ne sadakalar verir ne de ibadet ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sükûna erdir. Düşmanla karşılaşırsak bize sebat ve metanet ver. Bize saldıranlar fitne çıkararak fesat pesinde koşuyorlar. Biz ise onlara karşı koyuyoruz." Münafıklar ise bu işi ağırdan alıyor ve çeşitli bahanelerle çalışmamak istiyorlardı (Ibn Hisam a.g.e. II 216; Taberî a.g.e. II 566 567).
Bu şekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli yerleri hendeklerle kuşatılmış hendeklerden çıkan topraklar iç tarafa yığılarak siperler oluşturulmuştu.
Hendek Kazma Çalışmaları Bitiyor
Hendek kazma çalışmaları biter bitmez Resul aleyhisselam savaşabilecek durumdaki bütün Müslümanları topladı. Müslüman mücahitlerin sayısı üç bindi ve otuz altı da at vardı. Müslüman savaşçılar gruplar halinde siperler gerisine yerleştirildi. Bu sırada Ebû Süfyan komutasındaki ordu Medine'nin Batısından Necid kabileleri de Doğudan Medine önlerine geldiler.
Kureyş ordusu Medine'nin kuzeyinden dolaşarak Uhud dağı civarına geldi. Ortalığı boş görünce evvelce Uhud savaşında aldıkları mevkie doğru yaklaştılar. Burada diğer kuvvetlerle birleşerek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye başladılar. Bir müddet sonra Rasûlullah'in hendekler gerisinde görülen çadırları karşısına geldiler ve onun karsısında yer aldılar (Taberî a.g.e. II 57I).
Müşrikler çevrede Müslümanları görmeyince hızla Medine üzerine atıldılar. Fakat Müslümanlar tarafından hendek savaşı öncesi kazılan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarını şaşırdılar. O zamanlar böylesi istihkâmlar inşa etmek Araplar tarafından bilinmiyordu.
Değişik Bir Savunma Yöntemi
Rasûlullah'in bu değişik savunma yöntemi müşrikleri hayret ve şaşkınlık içinde bıraktı. İçlerinde bazıları atlarını hendekler boyu sürerek bir geçit aradılar. Fakat hendek gayet derin kazılmış olduğu için geçmeyi başaramadılar.
Bu arada hendek gerisinde siperlenen Müslümanlar düşmanı ok ve taş yağmuruna tuttular. Düşman süvarileri de bu şekilde karşılık vermek zorunda kaldılar. Müşrikler uzun bir süre hendek gerisinde kaldılar. İki taraf arasında herhangi bir savaş olmadı. Bir kaçı mübareze ve karşılıklı ok atmaktan başka ciddi bir hareket olmadı (Taberî a.g.e. II 572).
Müslümanlar Savunma Süresini Uzatıyor
Müslümanlar arada sırada taarruz eden düşmanı bu şekilde karşılayarak savunma süresini uzatıyorlardı. Fakat bu sırada Müslümanlarla anlaşma içindeki Beni Kureyza kabilesinin anlaşmayı bozarak geceleyin Medine üzerinde baskın yapmak için hazırlandıkları söylentisi yayıldı.
Bu haber müttefik ordulara göre oldukça zayıf olan Müslümanlar arasında büyük bir endişeye neden oldu. Resul aleyhisselam durumun açıklığa kavuşturulması için Kurayza kabilesine birisini gönderdi.
Beni Kueryza Kabilesi Anlaşmayı Bozuyor
Beni Kureyza kabilesinin reisi Kaab b. Esed'in Beni Nadir kabilesi reisi Nayy b. Ahtab tarafından kandırılmış olduğu ve Kurayzalilarin gerçekten anlaşmayı bozmuş oldukları anlaşıldı. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasında dostluk bulunduğu için Evs'in lideri Sa'd b. Muaz ve bazı Evs ileri gelenleri özel olarak Beni Kureyza kabilesine gönderildi ise de hendek savaşı öncesi olumlu bir sonuç alınamadı.
Kur'an düşmanın gelişini ve durumun vahametini söyle dile getirir
"Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi. Gözler dönmüş yürekler ağızlara gelmişti. Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab 33/1I).
Rasûlullah zaman geçirmeden ortaya çıkan yeni duruma uygun tertibatı aldı.
Müslümanlara hitaben "emin olun ki bunun sonu hayırlıdır. Müslümanların yegâne koruyucusu Allah'tır" buyurarak Müslümanlara güven verdi.
Şehir içinde ve savunma hattı çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artırıldı. Geceleri düşmanın ani bir baskın yapmasını önlemek amacıyla devriye kolları çıkarılmaya başlandı.
Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dağılıyor Rasûlullah ise savunma hattının en zayıf noktasında bekliyordu. Geceleri çok soğuk olduğu için savaşın zorlukları kendisini daha ağır biçimde hissettiriyordu. Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabırla görevlerini yerine getiriyorlardı.
Münafıklar Boş Durmuyor
Bu arada münafıklar da boş durmuyor bir takım teşvikler ve aldatıcı sözlerle imanı zayıf kimseleri kandırmaya çalışıyorlardı.
Nitekim Kur'an bu duruma "Yine o zaman münafıklar ve kalplerinde bozukluk bulunanlar, "Allah ve resulünün vaadleri bizleri aldatmaktan ibaretmiş!" demişlerdi." diyorlardı (el-Ahzab 33/12). Ayetiyle işaret etmektedir.
Hendek Savaşı Kuşatmasında ilk 15 Gün
Kuşatma on beş günden fazla sürdüğü halde müşrikler hiçbir sonuç alma başarısını gösteremediler. Muhasaranın devamı sabahlara kadar siperlerde bekleyen Müslümanları oldukça kötü etkiliyordu. Şehrin dışarıyla bütün bağlarının kestirilmiş olması yiyecek sıkıntısının başlanmasına neden oldu.
Münafıklar bundan da güç alarak yersiz konuşmalarını çoğalttılar. Eskiden beri meydan savaşlarına alışmış olan Müslümanlar düşman karsısında hiçbir şey yapmadan beklemekten sıkılmaya başlamışlardı. Mevsimin şiddeti bu durumu daha da etkiliyordu.
Özellikle geceleri çıkan soğukta devriye görevini yapanlar fazlasıyla mustarip olmaya başladılar. Hatta hayvanlarına yedirecek bir şey bulamaz hale geldiler. Müslümanların direnci yavaş yavaş kırılmaya yüz tutmuştu. Kur'an'ın deyimiyle "İşte o zaman müminler büyük bir imtihan geçirdiler ve adamakıllı sarsıldılar." (el-Ahzab 33/11).
Anlaşma İsteniyor
Hendek Savaşı öncesi durumun vahameti karsısında Hz. Peygamber Müşriklerin birliğini bozabilmek için bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b. Hisn b. Huzeyfe ve el-Haris b. Avf b. Ebi harise el-Murriye haber göndererek dönüp gitmeleri karşılığında Medine hurmalarının üçte birini onlara vermek üzere anlaşmak istediyse de (hatta anlaşma metni bile hazırlanırken) Sa'd b. Mu'az ve Sa'd b. Ubâde ile istişaresi sonucu bu fikirden vazgeçti (Ibn Hisam a.g.e. II 223; Taberî a.g.e. II 572-3).
Diğer yandan düşman ordusu hendek savaşı baskısını giderek arttırıyordu. Değişik yönlerden peş peşe saldırılarda bulunuluyor hendeği aşamayarak çaresiz geri dönüyordu.
Müşrikler Hendeği Aşmaya Karar Veriyorlar
Muhasaranın olağanüstü şiddet kazandığı bir sırada müşrikler ne pahasına olursa olsun hendeği aşmaya karar verdiler. Savaşçılıktaki büyük ustalığı ve Kahramanlığıyla şöhret kazanmış olan Amr b. Abdived ile Ikrime b. Ebû Cehl Nevfel b. Abdullah Dirar b. Hattab Hübeyre b. Ebî Vehb hendeği geçmek üzere ileriye gönderildi. Ebû Süfyan ve Halid b. Velid de onun arkasından genel bir saldırı için kuvvetlerini ileriye doğru hareket ettirdiler. Amr ve yanındakiler bin bir güçlükle de olsa hendeği aşmayı başardılar.
Hendek Savaşı Meydan Okuma Sahnesi ve Hz. Ali
Amr b. Abdived atını ileriye sürerek Müslümanları kendisiyle savaşacak bir savaşçı talep etti. Amr birçok savaşlarda bulunmuş yiğitlik ve gözü pekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış gayet usta bir silahşor çevik bir süvari olduğundan onunla dövüşmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim Müslümanlardan da kimse onun isteğine cevap veremedi.
Bu durumu gören Hz. Ali Amr'a karşı çıkmak için izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi.
Amr tekrar ileriye atılarak Müslümanlara hitaben; "İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?" diye bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali'ye giydirdi beline Zülfikar'ı taktı ve ellerini açarak "Ya Rab amcam Übeyd Bedirde; Hamza Uhudda şehit oldular bu Ali ise kardeşimdir ve amcamın oğludur. Onu koru beni kimsesiz bırakma. Sen Varislerin en hayırlısısın" diye dua ederek uğurladı.
Amr'in karşısına çıkan Hz. Ali kendisini tanıttı. Amr Ali'nin gençliğini ve babasıyla olan dostluğunu ileri sürerek onunla savaşmak istemedi.
Hz. Ali ise kendisiyle savaşmayı ve onu öldürmeyi arzuladığını bildirdi. Kendisinin savaşa çıkanların üç tekliflerinden birini kabul ettiğini duyduğunu; eğer öyleyse üç teklifi olduğunu söyledi. Ya Müslüman olmasını ya savaşı bırakıp gitmesini ya da kendisiyle dövüşmesini teklif etti.
İlk ikisini reddeden Amr dövüşmeyi seçti.
İlk saldırı Amr'dan geldi. Vurduğu kılıç darbesi Ali'nin kalkanını parçalayarak başından yaralanmasına neden oldu. Sıra kendisine geldiğinde Ali indirdiği darbe ile Amr'i cansız yere yuvarladı. Müslümanlar sevinçle tekbir getirirken müşrikler büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.
Hz. Ali Amr'in işini bitirince Dirar ile Hübeyre Ali'nin üzerine yürüdüler. Dirar Hz. Ali'nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya başladı. Sonradan Dirar "ölüm meleği surete bürünmüş bana görünmüştü" diyecektir bu kaçış hakkında. Çarpışmaya yeltenen Hübeyre de Ali'nin bir kılıç vurusu ile zırhı delinince kurtuluşu kaçmakta buldu (Ibn Hisam a.g.e. II. 224-225).
Hz. Ömer kaçan kardeşi Dirar'in pesinden Zübeyr b. Avvam da Hübeyr'in arkasından koştular. Bu sırada Nevfel b. Abdullah hendeğe düşmüş yaralanmıştı. Müslümanlar onu tasa tuttular. Fakat Ali onları durdurdu hendeğe inerek boynu kırılmış Nevfel'in kafasını uçurdu.
Kötü sonuç karsısında Ebû Süfyan çaresiz ordugâhına döndü
Ertesi günü Beni Kureyza Kabilesi de düşman ordusuna katıldı.
Müttefikler böylece kuvvet kazanınca bir kat daha cesaretlenerek saldırılarını sıklaştırmaya tazyiklerini arttırmaya başladılar. Ok ve tas muharebeleri aksama kadar sürüp gitti. Karanlık basınca müşrikler ordugâhlarına çekildiler. Genel bir saldırı düşüncesi Müslümanlar arasındaki endişeyi bir kat daha artırdı.
Bu arada savaşın yönünü değiştirecek önemli bir olay oldu. Düşman saflarında iken Müslüman olan Nuaym b. Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'in ordusuna katildi.
Durumun kötülüğünü gören Nuaym müttefiklerle Beni Kureyza Kabilesinin arasını bozmak için iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Beni Kureyza ile müşriklerin arasını açması için talimat verdi. İslam'a girdiği bilinmediği için rahatça Beni Kureyza lideri Kaab b. Esed'in yanına gitti. Kaab'in yanında daha başka Yahudi liderleri de bulunuyordu.
Onlara Yahudilere bir iyilik etmek istediğini söyleyerek Kureyş ve Gatafan kabilelerinin artık savaştan usandığından söz etti "hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi bırakıp gidecekler. O zaman siz İslam ordusuna karşı koyamazsınız. Bu tehlikeyi önlemek için Kureyş ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kişiyi rehin alin" dedi. Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu.
Nuaym oradan Ebû Sufyan'in ordugâhına geldi. Ona Kurayzalilarin anlaşmayı bozduklarından dolayı pişmanlık duyduklarını ve anlaşmayı gizlice yenilediklerini hatta suçlarını affettirmek için Kureyş ve Gatafan liderlerinden birkaç kişiyi rehin alarak Müslümanlara teslim etmeyi düşündüklerini söyledi.
Bu haber Ebû Süfyan'i vesveseye düşürdü. Derhal kurayza liderine Ikrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla haber göndererek muhasaranın çok uzadığını askerin açlıktan şikâyet ettiğini bu nedenle ertesi günü genel bir saldırı ile bu duruma bir son verilmesi gerektiği arzusunda olduğunu söyledi.
Buna karşılık Kurayzalilar Kureyş ve Gatafan ileri gelenlerinden birkaç kişi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini bildirdiler. Kureyş ve Gatafan liderleri bu haberi işitince Nuaym'in sözüne hak vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabilesi ise onların tavrının Nuaym'i doğruladığını görünce müttefiklerden ayrılarak onları kendi başlarına bıraktılar (Ibn Hisam a.g.e. II. 23I) (Taberî a.g.e. II 578-9).
Hendek Savaşı esnasında kuşatma yine sürüyordu ama eski şiddetini kaybetmişti. Rasûlullah (s.a.s) bu günlerde bugün Ahzab Mescidinin bulunduğu yerde ayakta durup ellerini yukarıya kaldırarak müşrik kabileleri aleyhinde üç gün boyunca dua ettiler. Üçüncü gün öğle ile ikindi namazı arasında duasının kabul edildiği kendisine vahyedildi.
Ashab bunu Rasûlullah'in yüzünde dalgalanan sevinçten anladı.
Cebrail (a.s.) "sevininiz Allah onlara bir rüzgâr saldı." diyerek Allah'ın müşrikleri kasırga ile perişan edeceğini haber vermişti. Allah Resulü hemen iki dizi üzerine çöküp ellerini kaldırdı. Gözlerini yere indirdi. Ve "bana ve ashabıma acıdığın için sana şükranlarımı sunarım Allah'ım" dedi. Sonrada haberi ashabına o müjdeledi.
Beklenen rüzgâr birkaç gün sonra geldi. Bu soğuk dondurucu bir rüzgârdı. Tozları toprakları müşriklerin gözlerini dolduruyordu. Rüzgâr onları kendi başlarının derdine düşürmüş çekilmek zorunda birikmiştir. Çadırların bezlerini derilerini yırtıyor direklerini söküyor sergileri kumlara gömüyor yakılan ateşleri aşıkları söndürüyor develeri atları birbirine karıştırıyor hiç kimse kimsenin yanına gidemiyor.
Hendek Savaşı ve Müşrikler Panikte
Müşrikler ordugâhlarından devamlı tekbir sesleri silah şakırtıları duyuyorlardı. Kalplerine büyük bir korku düşmüş amansız bir paniğe kapılmışlardı.
Kur'an sonradan bu olayı müminlere söyle hatırlatmaktadır: "Ey iman edenler! Allah'ın size şu lutfunu hatırlayın: Üzerinize düşman ordusu gelmişti de onların üzerine şiddetli bir fırtına ve göremediğiniz bir ordu göndermiştik. Allah bütün yaptıklarınızı görmekte idi. "(ef-Ahzâb. 33/9)" "Allah inkârcıları, hiçbir şey elde edemeden, kin ve öfkeleri ile geri çevirdi, Allah müminlere savaş için yetip arttı. Allah güçlüdür, üstündür." (el-Ahzâb; 33/25).
Gece boyunca devam eden fırtına sabahleyin biraz sükûnet buldu. Allah Resulü Huzeyfe b. Yeman'i düşman ordusu hakkında bilgi alması için gönderdi. Huzeyfe düşman ordusunun perişan halini görerek geri döndü. Hz. Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye başladı. (Ibn Hisâm a.g.e. II. 231-2).
Ebû Süfyan hendek savaşı sonucunda ansızın uğradığı bu büyük felâket üzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrıldığı ve orduda ihtilaf çıktığı bahanesiyle kuşatmayı sona erdirerek geri çekilme emrini verdi. Amr Ibnû'l-âs ile Halid b. Velid iki yüz süvari ile müşriklerin geri çekilisini denetlediler. Müşrikler başarısızlıklarından doğan umutsuzluk ve sıkıntı içerisinde hızla ricat etmeye başladılar.
Kureyş ordusu Mekke'ye Gatafan kabileleri Necid'e doğru yol alırken Müslümanlar savunma hattından çıkarak düşman ordugâhına vardılar.
Düşmanın telaş ve heyecan içinde geri çekilirken birikmiş oldukları erzak ve zahirelere ve Ebû Sufyan'in Yahudi reislerinden Hayg'a gönderdiği yirmi deveye el koydular.
Develer kurban edildi hurma dolu sepetler boşaltıldı ve Müslümanlara dağıtıldı. Bu ganimet vasıtasıyla muhasaranın ortaya çıkardığı kitlik ortadan kalkmıştı. Rasûlullah (s.a.s.) Müslümanlara hitap ederek "Ey İslam mücahitleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir başarıdır. Bundan böyle Kureyş kabilesi size değil siz Kureyş'e taarruz edeceksiniz" buyurdu. Rasûlullah 'da bu sözleriyle müşriklerin bütün gücünün tükendiğini artık Müslümanların zafer yollarının açıldığını da müjdelemiş oluyordu.
O gün öğleye doğru Hz. Peygamber aldığı ilahi bir emir gereği Müslümanlara derhal bir ilan yaptırarak bu savaşta müşriklerle bir olup kendilerini arkadan vuran Beni Kureyzaya karşı savaşmak üzere su emri verdi: "Kim dinler ve itaat ediyorsa ikindi namazını Benû Kurayza önlerinden başka yerde kılmasın" Bu emri alan Müslümanlar derhal hareket ederek bu Yahudi belasını da ortadan kaldırdılar (bk. Benû Kurayza Savaşı). (Ibn Hisam a.g.e. II. 233-34)