Dinar Tarihi Dinarın Tarihi Dinarın Tarihçesi
Dinar Tarihi Dinarın Tarihi Dinarın Tarihçesi
İLK ÇAĞLAR VE HİTİT DÖNEMİ
Anadolu'nun yerli halklarından olan Dinar'ın eski bir yerleşim bölgesi olduğu görülmektedir. Dinar Hitit İmparatorluğu döneminde Seha ırmağı (Büyük Menderes) Beyliğine bağlı olduğu tarih kitaplarımızdan anlaşılmaktadır.
Yontma taş çağı insanları en çok, av hayvanları bol orman, ırmak göl kıyılarında bulunan natürel mağaralarda yaşarlardı. İlçemiz bölgelerini araştırırsak bu mağaralardan ve benzerlerinden çoğuna rastlamak mümkündür.
İlçemizde, Cilalı taş (Neolitik) çağı dönemine ve Bakırtaş (Kalkolitik) çağı devirlerine ait birçok höyükler mevcuttur. Ne var ki buralarda henüz bilimsel bir araştırma yapılmamıştır. Yapılan hafriyatlarda bu çağlara ait çömlek çanak kırıkları çıkmaktadır. Halen Üçlerce ve Suçıkan tepelerinde bu parçalar yanı sıra sık sık da mızrak uçlarına rastlanmaktadır. İlçemiz Avşar köyü tren yarması höyüğünden çıkan eserler bugün Afyon müzemizde yer almaktadır.
Eti (Hitit) çağı imparatorluğunun Kral Yolu da ilçemizden, Çöl ovasından Haydarlı Bel kavak yolu ile Dinar-Kızılören-Daracasuderesine girerek Düzbel geçidini aşmakta ve Homa yönünden Selçuk'a ulaşmaktadır. Ortaçağda Türk Selçuk ve Bizans orduları arasında Düzbel'de yapılan savaşı anlatan Bizanslı tarih yazarları bu geçidin adını Miriyokefalis olarak yazmışlardır.
b) FİRİK DÖNEMİ
Dinar adı tarih boyunca birkaç kez kurulmuş ve batmış şehirlerden sonra gelmiştir. Başlıca, KELAİNAİ, CELAİNAİ, APEMEİA, KİBOYOS,GEYİKLER,DİNAR isimleri ile anılmaktadır.
CELAİNAİ (Celenae, Gelene) M.Ö. 1200
Seha krallığı Akalar tarafından ortadan kaldırıldıktan sonra bir yarışma yapılmıştı, suların bolluğu doğal güzelliği ile başkent olmaya pek elverişli olan, eski bir ünlü ticaret yolunun üzerinde bulunan Celainai (ilçemizin doğu kısmında) şehrini barajlar, saraylarla süsleyen Kral Midas burada bir zamanlar ferah ve bolluk içinde yaşamıştı. Bir müzik yarışması sırasında bir meşe ağacına astırılıp derisi yüzülerek ölüsü Celeinai (Dinar) şehri içinden geçen nehre attırmıştı. Halk bu anıyı yaşatmış paralarında onu kaval çalan ve harmaniyesini savura savura dolaşan bir genç olarak göstermişlerdir. Büyük tarihçi HEREDOT Marsiyas (Suçıkan) kaynağında bulunan bir mağarada asılı olarak görüldüğünü yazar. (Marsiyas Efsanesi Efsaneler bölümünde anlatılmıştır.) Seha Beyi hangi yıllarda ortadan kalktığı belli değilse de M.Ö. 1200 yıllarında sanılmaktadır. Seha krallığı Dina ve Dazkırı civarında ancak 40-50 yıl kadar yönetimde kalmıştır.
CELAİNAİ'da şehrin içinde geçen Marsiyas (Suçıkan) ırmağından sonra efsanelere adı geçen önemli su Menderes nehridir. Dinar'dan doğan Menderes ırmağı 5 büyük sudan meydana gelmiştir. ANABENON, kaynağına dolaşıp gelen anlamında olan bu su, Dinar, ilçemizin güneydoğusunu kapsayan dağın yamaçlarında Karakuyu gölünden yeraltı yarıkları yolu ile beslenen kaynakların hemen altında gölcük yaparak taşar. Bu Anabenon suyu sonradan Menderes ırmağı adını almıştır. Adını mitolojik bir olaydan alır. M.Ö. 660 yılarında 4. Midas gününde yine doğudan Anadolu'ya giren Kimmeriler arabalarına yükledikleri evleriyle kona göçe gelerek Phrygia'lılara saldırdılar ve Phrygia devletini yıktılar.
c) PERSLER ZAMANI
Persler, M.Ö. 585 yılında Kızılırmak yanında yapılan savaşa güneş tutulmasını sebep göstererek ara vermişlerdir. Persler geri çekilir gibi yaparak Lidya ordusu üzerine çullanıp, Lidyalıları yenerler. Böylece Afyon ili Perslerin eline geçmiş oldu. Persler Anadolu'ya bir satraplık merkezi Sardes olmakla beraber Celeinai'da (Dinar) yazlık merkezi oldu. Pers kralları Darivs ve Xerves Celeinai'yi İyonlar üs olarak kullandılar. Burada av bahçeleri ün saldı. Kral yolu Phrygi'lılar zamanında olduğu gibi Lidyalılar ve Pesler zamanında da önemini yitirmedi. Pers İmparatorluğu zamanında Kral Eldeşir ve kardeşi Prens Keyhüsrev'le araları açılınca kendisine ücretli askerler topladı. Celeinai üs olarak hazırladı. Ülkesini dolaşır gibi yaptı, Bolvadin ilçesinde önceden anlaştığı Kilikya Kraliçesinden yardım gördüyse de, ancak askerlerinin maaşını dağıtabildi ama neticede savaş Prens Keyhüsrev'in yenmesi ile sonuçlandı.
Celeinai kalesi önünde yepyeni bir şehir doğmuştur. Nüfus artmış, özellikle Hitit Krallığı devrindeki ticaret yolu Celeinai'den geçirilmek suretiyle zengin bir ticaret ve sanat hayatının doğması sağlanmıştır. Bu yeni şehir, Dinar'ın Suçıkan deresinin güneyinde ve kale olan Toptepe (Tekke) Mahallesi altında kurulmuştur. Bu şehirde Literses zengin bir hayat sürmüştür. Şehirde yerleşen yabancıların çift ve harman işlerinde kendisine yardımdan kaçanları idam edecek kadar şiddet gösteren Literses, bir efsaneye göre Akanların kuvvet ve seyahat tanrısı Herkül tarafından öldürülerek yabancıların öcü alınmıştır. Diğer bir söylentiye göre, Frikya büyük kralına karşı baş kaldırdığı için cezalandırılmış ve ölüsü Menderes'e atılmıştır. Şehir hayli gelişmiş tüccar, sanatkar, kervancıların önemli bir merkezi olmuştur. (M.Ö. 1050)
M.Ö. 8.'nci yüzyıllarda kral Gordius ölünce yerine oğlu 3. Midas geçmiş bu kralın çağı Frikya'nın altın çağı olmuştur. Kral Midas ilk iş olarak o gün, dünya ticaretinin ana yolu eski kral yolu üzerinde Litersesin geliştirdiği, suların bolluğu, mevkiinin güzelliği ve topraklarının bereketi ile ün salan Celeinai'ye başkenti taşıdı. Gelene'de terleştikten bir süre sonra şehirde büyük bir deprem oldu, yerler yarılarak sular fışkırdı. Sonra kral en kıymetli varlığını suya atarak şehri kurtardı ve tamir ettirdi. (Bakınız Efsanelerimiz Anhoros Efsanesi)
d) İRANLILAR YÖNETİMİ
Keyhüsrev'in ölümünden sonra ayaklanmayı bastıran komutan Darios (Dara) yönetimi ele aldı. Anadolu Ege limanları, Ege limanlarından İç Asya'ya doğru giden ünlü kervan ve kral yolunu izledi Gelene bu kervanların, tüccarların konak yeri olarak önemini sürdürmekteydi. Dara bu yolu uzak bularak yeni bir yol yaptırdı. 700 bin kişilik ordusuyla Gelene'de bekledi. Dara'ya Gelene'li tüccar prens olan Pythios altından yapılmış bir meşe ağacı ve üzümlü asma hediye etti. Dara savaşlar yaparak geri dönüyordu. Yerine oğlu Serhas geçti.
(M.Ö. 480)
Serhas Yunan savaşlarını yönetmek üzere geldiği zaman ordu merkezi olarak Gelene'de kalıyordu. Gelene Lidya sartaplığının yazlığı konumunda idi. Burada, Pythios, Serhas ve komutanlarını karşılamış onlara ziyafetler vermişti, Serhas'a savaş gideri olarak 4 milyon Darik altını vereceğini ancak 7 bin altın eksik olduğunu söyledi. Serhas şaşırarak kimdir bu kadar para veren kimse diye sordu ve yanındakiler: "Bu zat sizden sonra gelen en zengin kişidir. Babanıza da altından iki hediye vermiştir" dediler.
Serhas bunun üzerine kendi hazinesinden 7 bin altın çıkardı ve 4 milyonu tamamlayarak orduya dağıttı. Serhas Gelene'de ordusunun araç ve gereçlerini tamamladıktan sonra Ege kıyılarına doğru sefere çıktı. Dönüşte kendisine Marsiyas kaynağının karşısında bir saray yaptırdı. Eski kaleyi de yeniledi. Gelene böylece çok güçlü bir kale ile bezenmiş oldu. Sarayın ve yeni iç kalenin olduğu tepenin Üçlerce tepesi olduğu sanılmaktadır. Saray bu tepenin ovaya bakan ılıcası yönünde ve çok güzel görüntülü yerinde idi. Serhas'ın ölümünden sonra oğlu ERDEŞİR ve sonra
2. DARİUS başa geçti. M.Ö. 407 de genç oğlu Prens Kurus'u (Keyhüsrev)Anadolu Satrabı yaptı ve Kayseri civarını Büyük Frikya adı ile Keyhüsrev'e verdi. Keyhüsrev, Satraplık(Valilik) merkezini Sard şehrinden Gelene'ye kaydırdı. Gelene'de Menderes kaynakları (Arap ışık, şimdiki Bülüçalan köyü) üzerinde büyük bir saray yaptırdı. Bu saray çevresindeki ormanı, av bahçesi yaptı. Bu av bahçesi geniş bir alanı kaplıyordu. Genç Keyhüsrev, atlı av gezintilerini burada yapardı. Park, av kuşları ve vahşi hayvanlarla doluydu. Keyhüsrev bu parkta kendisine katılan orduları da sayarak 33 bin savaşçı olduğunu gördü ve bu ordu ile batıya doğru hareket etti. Keyhüsrev M.Ö. 401 yılarında öldü.
e) İRAN YÖNETİMİNİN SONU VE İSKENDER ZAMANI
Genç Keyhüsrev'in kardeşi üzerine ayaklanması geniş Satraplığın kötülüğünü ortaya koymuştu. Satraplığı, 4 satraplığa ayırarak Büyük Frikya'nın yalnız bir satraplık olması uygun görüldü. Erdeşir'in Helospont Satrabı olan general Tisafernes, bu atamayı tanımlayarak Gelene'yi ele geçirdi. Yeni satrap Titheros, bunun üzerine gelerek Tisafernes'i Gelene'den çıkardı ve Kolos(Honaz) civarında yakalayarak boynunu vurdurdu. M.Ö. 396 Titheros böylece Gelene'ye yerleşti. Büyük Serhas'ın çok sağlam yaptırdığı kale önünde durdu. Gelene kalesini 1000 Karyalı ve 100 Yunanlı ücretli asker korumakta idi.
Gelene'nin en son derebeyi Alisyas, İskender gelmeden şehri terk etti. İskender Gelene önünde 60 gün bekledi. Kaleyi bekleyenler İran'dan iki ay içinde yardım gelmeyecek olursa kaleyi vereceklerini bildirdiler. Kan dökülmemesi için bir anlaşma yapıldı ve yolar kesilmekle yetinildi. İskender M.Ö. 333 yılı baharında şehre girmiş ve İran yönetimi sona ermiştir. İran (Pers) yönetimi böylece 213 yıl sürmüştür.
f) HELENİSTİK ÇAĞ
İskender, İran İmparatorluğunu yıkmakla kalmadı Hindistan'ın bir kısmını, Mısır'ı, Mezopotamya'yı da aldı. Buralarda birer Satrap atadı. Babil'de hummaya tutulan İskender M.Ö. 13 Haziran 323 tarihinde öldü. İskender zamanında 34 Satraplık vardı. Bu sırada Bergama'da İskender'in hazinelerini korumakla görevli Ömen, Frikya'ya saldırdı ve Gelene bölgesini ele geçirdi. Synnada kalesi koruyucuları Antigon'un generalleri Dokimas, Alketos ve Pelemon, Ömen'i Gelene'den atmak için savaştılar. Ömen'in Gelene'deki bir yıllık saltanatı sona erdi. Gelene'ye Antigon yerleşerek burayı krallığının başkenti yaptı.
Ömen, Gelene'de bir yıllık saltanatı sırasında askere geçim ödeneği olarak bölgedeki çiftlikleri satmış ve ücret ödemden asker beslemenin kolayını bulmuştu. Bu çiftlikler dört duvar içinde evler ve ahırdan kurulu birer kale gibi idi. M.Ö. 314
Antigon, İskender'in yerine geçmek için sağa sola saldırdı durdu. İpsos meydan savaşına 70 bin piyade, 10 bin süvari ve 70 adet harp fili ile katıldı. 84 yaşındaki Antigon kazanacağını ummaksızın bu savaşa girmişti. Ordusu dağılınca Gelene'ye kaçtı ve orada öldü. Birleşik krallar aralarında ülkeyi paylaştılar. Antigon'un mezarının şimdiki yeni hükümet binasının önünde olduğu sanılmaktadır. Çünkü daha önce kabartmalı Temülüs kapı üstü taşı burada bulunmuştur. (Bu taş şimdi Suçıkan Parkta açık hava müzesi olarak düşünülüp tüm eski yazılı taşların toplandığı yüzme havuzunun üst kısmındadır.) Antigon yönetimi Gelene'de 20 yıl hüküm sürmüştü, bu sıralarda yeni bir deprem olmuş birçok binalar yıkılmıştı.
g) KELEİNAİ (Celene-Gelene)
KYROS, Phirygia'nın şehri olan Keleinai'ye kardeşi kral Artakserkes ile babaları öldükten sonra münakaşa etmiş ve Helen ücretli askerleri gönüllü olarak Kyros'a yardım etmişti. Kyros ordusu ile birlikte hareket etti, Lidya içinde birçok Hoplit olduğu halde üç gün yürüyüşle yol alarak Miandros (Menderes) nehri boyunca Phrygia içinden bir günlük yürüyüşle yol aldı. Saray hisarın alt tarafında Marsiyas nehrinin kaynağı yakınında kuruldu.
h) APAMEİA KİBOTOS
Anadolu Frigya bölgesinde Moiandoros nehri çıkış noktasında Selavkos Nikator'un kurduğu şehirdir. Nikator, Büyük İskender'in generallerinden biridir. Buhara hanedanlarından birinin kızı olan Apameia ile M.Ö. 125'de evlenmiş ve buraya karısının ismini vermiştir. Gelene şehrinin yanı başında ovada Marsiyas (Suçıkan) ile Menderes'in birleştiği yerde ve Marsiyas'ın iki yanında şehrin genel yapılarını yaptırdı. Aniyohos'un kurduğu diğer Apameia'lardan ayırt edilmesi için buna APAMEİA KİBOTOS adı verilmiştir.
i) ROMA ÇAĞI (M.Ö. 72 - M.S. 395)
Roma çağında şehirler çoğalmış, nüfus artmıştır. Roma Cumhuriyeti zamanında 3 il olarak SYNADİK, APAMEİA, FİRİKYA, EPİKTET illeri kurulmuştur.
Afyon ilimizin güney bölgesinde yer alan bu eski il merkezi Apameia (Dinar) şehridir. İlçe merkezi Metropolis ilçesidir. (Şimdiki Tatarlı) Bütün Çölovasını içine alır. AKARİDOSKOME (Şimdiki Akça köyünün bulunduğu yerdir. Daha önceleri izah ettiğimiz gbi Helenistik çağda A.Sorter tarafından Firik başkenti yanında kurulmuş ve iki şehrin birleşmesiyle önemli bir merkez haline gelmiştir.
Eski çağlarda olduğu gibi Roma çağında da çok şiddetli bir deprem olmuştur. İmparator Aleksandr gününde M.S. 225-235 yılları arasında olan bu depreme birçok binalar yıkılmış, yarıklar açılmış, sular fışkırmış ve yeni göller oluşmuştur. Dinar, Anadolu yarımadasının batıdan doğuya uzanan bir yarığı (fay) ve aynı zamanda yeraltı sularının akıntıları üzerinde kurulmuş olduğundan çok şiddetli depremler olagelmiştir.