Oyun Çocuk İçin Hayatı Öğrenme Yöntemi
İSTANBUL (İHA) - Oyun çocuk için sadece bir boş zaman etkinliği değil, düşünme, öğrenme ve kendini ifade etme aracı olarak görülüyor.
Yaşadığı dünyayı ve çevresindeki insanları oyunla tanıma imkanı bulan çocuk, kendi gücünün sınırlarını deneyerek becerilerini fark edip geliştirme fırsatına sahip oluyor.
Uzman Pedegog Belgin Temur, oyunun çocuk için yaşadığı dünyayı ve çevresindeki insanları tanıma yolu olduğunu belirterek, "Çocuk oyun yolu ile yaşam deneyimi edinir, düşünce geliştirmeyi öğrenir. Oyun ve oyuncaklar aracılığı ile hem maddenin özelliklerini öğrenir hem de kendi gücünün sınırlarını deneyerek becerilerini fark eder ve geliştirme fırsatı bulur" dedi. Oyunun çocuk için sadece bir boş zaman etkinliği olmadığını dile getiren Temur, "Oyun bir düşünme, öğrenme ve kendini ifade etme aracıdır. Bu nedenle çocuklar için seçilen oyuncakların da önemi büyüktür. Çocuk ilk aydan itibaren çevresindeki nesnelerle ilgilenmeye başlar. İlk aylarda görsel ve işitsel olarak ilgisini çekecek sesli ve parlak renkli, bebeğin parmaklarıyla kavrayabileceği ve kendi kendine hareket ettirdiğinde bebeğe zarar vermeyecek nitelikte (yumuşak ve yuvarlak hatlı) oyuncaklar tercih edilmelidir" diye konuştu.
İlk bir yılda bebeğin kendi hareket ve çabasına tepki veren (ses çıkaran, yuvarlanan, dönen) oyuncakların seçilmesini tavsiye eden Temur, "Çocuğun doku farklılığını kavrayabileceği değişik dokular içeren oyuncaklar tercih edilmelidir. Amaç çocuğun dokunarak farklılıkları hissetmesini sağlamak ve renk, şekil, boyut farklılığını çocuğa hissettirmeye başlamak olmalıdır. Bu aşamada çocuğun çevresindeki bir çok obje çocuğun ilgisini çekecektir. Evdeki parlak, değişik şekilli, hareket eden, ses çıkaran herşey ilgisini çeker" şeklinde konuştu.
Temur'un bildirdiğine göre, iki yaş civarında parmaklarını daha etkin kullanmaya başlayan çocuklar daha çok her iki ellerini de kullanarak hareket eden, her seferinde değişik şekle giren, büyük parçalı oyuncaklarla oynayabiliyor. Bu yaştan itibaren oyuncaklarda çok fonksiyonluluk önem kazanıyor. Bebek, araba gibi tek fonksiyonlu oyuncaklar da dramatizasyonun öğrenilmesi açısından önem taşısa da bu yaştan itibaren tek fonksiyonlu oyuncağa alıştırılan çocukların ileride zihinsel çaba gerektiren oyun ve oyuncaklardan kaçındıkları biliniyor. Bu nedenle iki yaştan itibaren çocukların değişik boy, biçim ve renklerdeki değişik türde blok, lego v.s gibi inşa oyuncaklarıyla tanıştırılmaları gerekiyor.
Üç yaşından itibaren oyunun çocuklar için tamamen bir sosyalleşme aracı olduğunu ifade eden Temur, "Artık mutfak eşyaları, kutular, masa, sandalye, giysiler oyun aracına dönüşebilir. Ya da çocuğun kendi kendine yeni şeyler üretebileceği malzemeler (su, hamur, kil, gazete kağıdı v.s) ilgi çeker. Doğal malzemeler her zaman en öğretici en geliştirici ve çocuğun kendini ifade etmesine en fazla olanak veren malzemelerdir" dedi.
OYUNCAKTA GÜVENLİK
Oyuncak alınırken dikkat edilmesi gereken hususun güvenlik olduğunu belirten Temur, "Bunun yanı sıra çocuğun uzun süre oynayabileceği, eğlendirici ve öğretici, oynayarak çocuğun rahatlamasına fırsat veren oyuncaklar seçilmeli. Özellikle ilk 6 yılın zihinsel ve psikolojik gelişim açısından en değerli yıllar olduğunu hatırlatan Temur, "Bu yıllarda çocukların gelişimlerini destekleyecek, yaratıcılık, hafıza, dikkat, muhakeme, görsel ve işitsel algı gibi bir çok yeteneklerini geliştirmeye fırsat veren oyuncakların önemi de görülebilir.
Kağıtlar, boyalar, bebek ve arabalar, boz-yaplar, eşleştirme ve muhakeme oyunları, şişe ve kutular vb gibi malzemeler zekanın bir çok yönünün gelişmesine fırsat verdiği gibi duygusal ve sosyal anlamda da gelişmeye ve yetişkin yaşantısını, sosyal sorumlulukları öğrenmeye fırsat veren malzemelerdir" şeklinde konuştu.
Anne-babaların çoğu kez oyuncak seçerken çocuğun taleplerini göz önünde bulundurduğunu söyleyen Temur, "Moda olan, reklamı yapılan, başka bir arkadaşta görülen oyuncaklar baş sıradadır.
Çünkü bu oyuncaklar talep edilen ve çocuğu mutlu edeceği düşünülen oyuncaklardır. Ancak bu düşünceyle alınan birçok oyuncağın yukarıda belirtilen amaçlara hiçbir katkısı olmadığı gibi uzun süreli ilgilenilme olasılıkları da çok düşüktür. Dikkat edilirse çocuğun uzun süreli oynadığı oyuncakların genellikle moda olan oyuncaklar değil, çok daha sade ve belki de ucuz oyuncaklar olduğu, çocuğun bu oyuncak aracılığı ile bir çok şeyi deneme ve yaratma olanağı bulduğu görülebilir" uyarısında bulunuyor. Temur'a göre, oyuncağın bir diğer fonksiyonu da özellikle 6 yaşından itibaren çocuğa sosyal kuralları ve paylaşımı öğretmek.
Kural içeren, bazen birden fazla kişiyle oynanabilecek grup oyunları bu yaşta ve ilkokul çağı boyunca daha fazla tercih edilmeli. Yine moda oyuncaklara bakılacak olursa bunların çoğunun çocuğun sosyalleşmesini hedeflemedikleri, çoğunlukla şiddetin ve karşı tarafı ezmenin teşvik edildiği oyunlar olduğu görülüyor.
"Oyuncak seçiminde elbette ki çocuğun kişiliği, istek ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır" diyen Temur, özel ilgi ve yeteneği olan çocuğun bu yönde desteklenmesi ve alınacak oyuncakların da benzer içerikte olması gerektiğini ifade ediyor.
Anne-babaların ve çocuğun çevresindeki diğer yetişkinlerin sıkça yaptıkları bir hata da çocuklarına gösteremedikleri ilgi ve veremedikleri zaman yerine onu oyuncağa boğmanın tercih edilmesi. Temur, şu tespitleri aktarıyor:
"Bu bakış açısıyla sürekli, belli bir amaca hizmet etmeyen, birbirinden pahalı oyuncaklar satın alınarak çocukla kurulamayan sevgiye ve yakınlığa dayalı bir iletişimin yerine oyuncaklar konulmaya çalışılıyor. Oysa çocuklar için anne ve babalarıyla geçirecekleri zaman birçok oyuncaktan daha doyurucudur. Ayrıca sürekli her istediği alınan çocukların okula başladıklarında sosyal yaşantıya uyum sağlamakta, sınır öğrenmekte güçlükleri olduğu bilinmektedir. Bunun yerine çocuk ihtiyaç duydukça ve zaman zaman çocuğu ödüllendirmek amaçlı olarak oyuncak alınması tercih edilmelidir".