Trabzonun Coğrafyası Ve Coğrafi Konumu Yapısı
Trabzonun Coğrafyası Ve Coğrafi Konumu Yapısı
4.664 km2 yüzölçüme sahip Trabzon ili Doğu Karadeniz Dağlarının oluşturduğu yayın ortasındaki Kalkanlı dağlık kütlesinin kuzeye bakan yamaçlarında 38° 30' - 40° 30' doğu meridyenleri ile 40° 30' - 41° 30' kuzey paralelleri arasında yer almakta olup kuzeyinde Karadeniz güneyinde Gümüşhane ve Bayburt doğusunda Rize batısında Giresun ili bulunmaktadır.
Jeomorfolojik Özelikller
Trabzon ilinin başlıça yeryüzü şekilleri güneyde su bölümü çizgisi boyunca Doğu-Batı doğrultusunda uzanan dağlık alanlar bunların ana akarsuyun kolları arasına Kuzeye doğru sokulan ve gittikçe alçalan tepelik sahalar ile sahadaki mevcut şekillenlenmeyi sağlayan önemli dış etmen olan Solaklı Yomra Değirmendere Sera Kalenima Foldere gibi akarsuların oluşturduğu vadiler ve deltalardır.
Jeolojik oluşumu; stratigrafi bakımından alttan üste doğru üst kretase yaşlı tortul ara katkılı volkanik seriler konglomera kumaşı marn kil ve kireç taşlı denizsel üst miosen ve serileri; çakıllı kumlu siltli ve killi kuaterner yaşlı taraça dolguları ile çakıllı kumlu siltli killi killi akarsu ve kıyı alüvyonları şeklindedir.
Vadiler Yamaçlar Akarsu Ve Göller
Akarsuların oluşturduğu vadiler özellikle ikinci dereceden kolların ve onlara karışan yan derelerin bulundukları kısımlarda oldukça dardırlar. Bu özellik sahanın büyük kısmında hakimdir. Yörenin nemli iklim karakteri havzaların hızlı akışlı olması ve fazla yük taşımaları derine aşındırmada başlıça rolü oynamıştır. Aşınmaya karşı dayanıksız olan tüf aglomera ve kalkerli yapılarda derine aşındırma hızlanarak bir taraftan konsekant kollar gelişirken dik "V" şekilli vadiler oluşmuş diğer taraftan da bu vadilerin yamaçlarında meydana gelen tali kollar arttırdıkları aşındırma faaliyetleri ile yamaçları iyice parçalamışlardır. Böylece sahada bugün görülen dantritik drenaj ağının oturduğu muntazam denize doğru alçalan vadi sistemi meydana gelmiştir. Dar bir alana sahip olsa bile erozyonla taşınan molozların vadi tabanına yakın alçak yamaçlarda birikmesiyle düşük eğimli kısmi düzlükler oluşmuştur. Aynı zamanda bu tür alanlar taşıma elverişlidir.
Trabzon ilindeki en gelişmiş vadiler batıda güney-kuzey yönünde uzanan Foldere Vadisi Değirmendere akarsuyunun kurulu olduğu güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda Karadere Vadisi ve doğudaki güney-kuzey uzanış gösteren Solaklı Deresi vadisidir.
Güneyde 1.900 m. yükseltisindeki Horos ve Kalkanlı dağlarının su bölümü çizgisine yakın kuzeye bakan yamaçlarından başlayan Değirmendere Vadisi giderek derinleşerek Maçka'ya kadar uzanır. Burada vadi tabanı yaklaşık 270 m.'ye kurulmuş ve 30 km. mesafede 1.630 m.'lik yükselti farkını kat eden yüksek eğimi ortaya çıkmıştır. Maçka'da aniden daralan vadi buradan kuzeye doğru hem yana hem de derine doğru genişler Esiroğlu yakınlarında ortadan kalkarak aşağı çığıra geçer.
Trabzon ilinin batısındaki Foldere ve Değirmendere'nin doğusunda kalan Karadere ve Solaklı dereleri kaynaklarını Horos Soğanlı ve Haldizen Dağları'ndan almaktadır. Foldere Değirmendere Karadere ve Solaklı Deresi'nin yukarı havzaları güneyde birbirleriyle kavuşurken daha küçük havzalar halindeki Kalenima Deresi Yanbolu Deresi Küçükdere ve Manahos Deresi kısa boyları ve hızlı akışlarıyla oldukça dar vadiler meydaa getirirler. Yamaçların farklı kayaçlardan meydana gelmesi de engebeyi kuvvetlendiren diğer bir faktördür. Tortul ve volkanik sediman karakteri taşıyan yüzeyler kolay aşınırken volkanik kayaçlar yamaç boyunca yer yer ortaya çıkarak normal yamaç seviyesinden yüksek satıhları oluşturmuşlardır.
İlimizdeki göller Uzungöl heyelan seti gölü Balıklı Göl Aygır Gölü Kara Göl ve Haldizen Dağları'ndaki büyüklü küçüklü diğer buzul gölleri ile Sera heyelan seti gölüdür.
Deltalar
Karadeniz'e dökülen akarsular Pleistosen esnasında deniz seviyesinin alçalıp yükselmesi dolayısıyla kıyılardaki aşındırma ve biriktirme faaliyetleri üzerinde de önemli etkilerde bulunmuşlardır. Yataklarını 90 m. kadar yarmışlar son post-glasyal dönemde deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak aktıkları vadiler boğulmuş deniz vadi ağızlarında karaya doğru girinti yapmıştır. Daha sonra akarsuların getirdiği alüvyonlar dolu bir vadi şeklinin gelişmesine neden olmuştur. Bunlardan en önemlisi olan Değirmendere Deltası'nın günümüzdeki kıyı uzunluğu yaklaşık 4 km. vadi içine uzantısı 35 km. ve alanı 7 km2 civarındadır. Diğer deltalar ise Fol Deresi'nin Vakfıkebir Sera Deresi'nin Yıldızlı Kalenima Deresi'nin Söğütlü Yomra Deresi'nin Yomra Yanbolu Deresi'nin Yalıboyu Karadere'nin Araklı Küçük Dere'nin Aşağı Çavuşlu Manahos Deresi'nin Sürmene ve Solaklı Deresi'nin Of yakınlarında oluşturdukları daha dar alüvyal düzlüklerdir.
İklim
Trabzon ili kuzeydeki kutbi hava kütleleriyle güneydeki tropikal hava kütlelerinin geçiş sahası üzerinde yer alır. Kışın güneşim zahiri hareketlerine bağlı olarak Tropikal Yüksel Basınç'ın güneye inmesiyle genellikle kuzeyden gelip Anadolu yüksek kara parçası üzerine yerleşmiş bulunan Sibirya Antisiklonu'nun ve kuzeyde Doğu Avrupa üzerinde yer alan kutbi kava kütlelerinin etkisindeki bir konverjans sahası özelliği taşır. Ancak yeryüzüne yakın kısımlarda kış sıcaklıkları kuzeyde Karadeniz'in varlığı ve kıyıya yakın mesafede set gibi uzanan Doğu Karadeniz Dağları'nın bulunuşu nedeniyle aynı enlemlerdeki diğer sahalara göre oldukça ılıman hale gelir. Yağışlar kıyıya yakın alanlarda yağmur orta ve yüksek kesimlerde ise genellikle kar şeklindedir.
Yazın ise yeryüzüne yakın atmosfer bölümlerinde Azor Yüksek Basınç Alanı'nın uzantıları ve Basra Alçak Basınç Merkezi arasında gelişen kuzey sektörlü hava akımları ile Karadeniz üzerinden taşınan nemli kara kütleleri kıyı kesiminde orografk yağışlara yol açmakta zaman zaman yine kuzeyden sokulan serin hava baskınları ile soğuk cephe sağanak yağışları da sık sık görülmekte yüksek seviyelerin soğuk hava damla durumlarında büyük kararsızlık ve önceden kestirilemeyen gelişmeleri ile bol yağışlar düşmektedir. Bölgede bu mevsimde ortalama sıcaklık 188°C civarındadır
Bahar mevsimleri kış ve yaz arasında yumuşak bir geçişi sağlamakta ve bol yağmurlarıyla dikkati çekmekte özellikle kıyıya yakın alanlar bu aylarda yoğun ekip-dikme faaliyetlerine sahne olmaktadır (Tablo-2). İlkbahar mevsimi Mart ayından itibaren kendini göstermeye başlar Nisan ve Mayıs aylarını içine alır. Bu mevsimde aylık ortalama sıcaklıklar 15 °C'nin üzerine çıkar. Sonbahar mevsimi ise yaklaşık üç aylık bir dönemi kapsar ancak Eylül ayı kısmen yaz Kasım ayı da nispeten kış mevsimi özelliklerini taşır.
Aktüel basınç değerlerinin Trabzon için yıllık gidişine bakıldığında toplam 10111 mb'lık bir değerin olduğu görülür. Yaz aylarında basınç diğer aylara göre düşüktür oysa kış aylarında yıllık ortalamanın üzerine çok az çıkar.
İlimizde rüzgar yönü frekansları sahada etkili olan basınç merkezlerinin yıl içindeki hareketleri yer şekli özellikleri ve Karadeniz'in etkisi altındadır. Karadan ve denizden esen meltem rüzgarları kuzey ve güney yönlü rüzgarların hakimiyetini hissetmektedir. Deniz kıyısına yakın kesimlerde güney ve güneybatıdan esen rüzgarlar daha etkilidir. Fön rüzgarları Şubat Mart ve Nisan aylarında görülmekte ve yılda ortalama on iki günü bulabilmektedir.
Trabzon ilinde yıllık yağış miktarı ve yıl içindeki gidişi sahanın Karadeniz'e cephe olması nedeniyle yağış şartlarının oluşumunda hemen kıyıdan itibaren artan bir eğimle yükselen kara sathı ile Karadeniz'in sıcaklığa bağlı ilişkisi etkili temel faktördür. Yağış şartlarının kısa mesafelerde değişiklik göstermesi (mikroklima alanları) yöremizin önemli bir özelliğidir. Bu nedenle İlimizde gerek kıyı boyu ve gerekse iç kesimler arasında farklılıklar gösterir.
Yörede nisbi nem oranlarının yaz mevsiminde yüksek olduğu ve özellikle iç kısımlara doğru arttığı görülmektedir. Bu mevsimde Karadeniz kuzeyinden olan buharlaşmanın havanın sakin olduğu zamanlarda kıyıya yakın kesimleri etki altında bulundurması ve zamanla güneydeki yüksek alanlarda oluşan alçak basınç merkezine doğru yönelen Meltem rüzgarları sayesinde nemin doğrudan buralara taşınması nedeniyle yayla alanlarında çoğu zaman öğleye kadar devam eden açık-berrak bir hava hali ardından vadiler boyunca yükselen su buharı sahayı tamamen kaplamakta ve bazen günlerce çekilmemektedir.
Dağlık Alanlar
Dağlık alanlar Doğu-Batı doğrultusunda uzanmakta olup Kuzeyinde Karadeniz kıyılarını gören yay gibi bir antiklinal ekseni oluştururlar. Bölgenin yüksek dağ karakteri permiyen sonundan itibaren oluşan ve üst kretase sonuna kadar süren kara rejiminde ve üst Pliyosen'deki vertikal hareketler sonucunda teşekkül etmiş Pleistosen'de son şeklini almıştır.
Doğu-Batı yönünde uzanan su bölümü hattının en yüksek bölümü doğudaki Haldizen Dağları'dır. Bu dağlar aynı zamanda Doğu Karadeniz Dağları'nın en yüksek bölümü olan Kaçkarlar'ın batıya doğru olan son uzantılarıdır. Üst Kretase yaşlı kayaçlardan meydana gelirler. Önemli yükseltileri; Demirkapı (3.376 m.) Kayışkıran (3.156 m.) ve Karakaya (3.139 m.) tepeleridir.
Buzul vadilerinden zirvelere doğru çıkıldıkça hemen her vadide dağılış gösteren yirmiye yakın bazıları peş peşe birer gideğenle birbirine bağlı alanları 100-1900 m2 genişliğinde değişen buzul gölleri yer almaktadır. Karagöl Sarıgöl Balıklı Göl ve Aygır gölleri en önemlileri olarak sayılabilir. Demirkapı Sağ ve Multat dereleri kaynaklarını bu dağların Kuzey yamaçlarından alırlar. Her biri buzul vadilerine kurulu cılız akarsulardır. Yan dereleri almaya başladıkları yaklaşık 2000 m. seviyelerinden itibaren taşıma güçlerinin artmasıyla birlikte Kuzeye doğru flüviyal topoğrafya kendini iyice belli etmeye başlar. Solaklı Deresi'nin doğudaki önemli kolu olan Haldizen Deresi Demirkapı Sağ ve Multat derelerinin katılımıyla Kuzeyde 1.150 m. Seviyelerinde Uzungöl'e ulaşır. Buradan itibaren Solaklı Deresi adı altında devam ederek Karadeniz'e karışır.
Daha batıda yer alan Soğanlı dağlık kütlesi bir bindirme fayından itibaren aralarına üst kretase –eosen yaşlı riyolit ve porfiridasitlerin sokulduğu dasitik lavlardan meydana gelmiştir. Solaklı Deresi'ni oluşturan Büyük Dere ile Haldizen Deresi arasında ortalama 2.500 m. Yüksekliğinde çok geniş bir plato düzlüğü yer almakta Soğanlı Dağları'nın alçaldığı bu kesimlerde kıyıyı iç kesimlere bağlayan Of-Çaykara-Bayburt karayolu geçidi bulunmaktadır. Su bölümü hattı batıya doğru Kemerlik Dağı (2.746 m.) ve Ziyaret Tepesi (2.850 m.) ile devam eder. Bu hat aynı zamanda Karadere'nin güneyindeki su bölümü çizgisini de teşkil etmektedir. Karadere'nin Yağmurdere koluyla birleştiği kesime doğru kuzeye girinti yapan su bölümü çizgisi bu kolu içine alacak şekilde güneybatıya doğru uzanarak Değirmendere Havzası su bölümü hattına ulaşır. Karadeniz sahil yolundan güneye Karadere boyunca ayrılan Araklı-Dağbaşı karayolu bu bölgede Taşköprü civarında alçalan su bölümü hattından güneye doğru Gümüşhane'ye ulaşır.
Su bölümü çizgisi Değirmendere Havzası güneyi boyunca Kostan Dağı ( 2.582 m .) üzerinden Deveboynu (3.082 m .) ve Kolat Dağları'nı alçalan bir şekilde aşarak Zigana Dağları'nda bir omuz oluşturur. Burası 2.000 m . Seviyesi Karadeniz kıyılarını iç bölgelere bağlayan önemli bir jeo-stratejik geçit olan Trabzon-İran transit karayoluna zemin oluşturur. Trabzon ili sınırları bu bölümde dağ zirvelerinden güneye doğru girinti yapmıştır.
Dağlık alanların batı kısmını Kalkanlı ve Horos Dağları oluşturmakta ve genel yükselti seviyesi giderek düşmektedir. Viran Kilise Tepesi (1.784 m.) Taşoluk Tepesi (2.420 m.) Ayeser Tepesi (2.423 m.) yayın batı kanadını Kalkanlı Tepesi (2.193 m.) ise doğu kanadını meydana getirir. Bu yaya bütünüyle Kalkanlı Dağları adı verilir. Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan Horos Dağları 10° - 15° lik eğime sahiptir.
Değirmendere ana akarsuyuna güneybatıdan karışan Maçka Deresi Çeşmeler Deresi adı ile kaynağını Taşoluk Tepesi'nin güney eteklerinden alırken Ayeser Deresi Horos Dağları'nın su bölümü hattından doğarak kuzeye doğru derin olmayan "V" şeklindeki bir vadi ile Uçurum (2.349 m.) ve Ayeser tepelerini birbirinden ayırır. Bu dağlık kütlenin tamamı 2.000 m.'nin üzerindedir. Zirvelere yakın kısımlardan itibaren etkili olan akarsuların mekanik aşındırması dışında özellikle 2.400 m.'nin üzerinde yer alan konjelifraksiyon hakimiyeti vardır. Uçurum Tepesi'nin kuzey yamaçlarında eğimin yükselmesi dolayısıyla akarsuların mekanik tesirleri de artmıştır. İl sınırları bu bölgede yaklaşık 2.000 m. seviyelerinden geçer. Horos Dağları zirvelerinden batıya doğru giderek alçalan bu bölümü hattı Erikbeli Yaylası'na kadar devam eder.
Tepelik Alanlar
Dağlık kütlenin kuzeye doğru devam eden vadiler arası bölümleri giderek daralmış ve yan derelerle önemli ölçüde parçalanmışlardır. Bu nedenle tepelik alanlar yükseltileri güneyden kuzeye doğru giderek alçalan komşu havzalarla olan su bölümü çizgilerini takip eder.
Doğudan batıya doğru başlıça tepeler olan Haldizen ile Karadere akarsuları arasındaki Mador Tepesi (2.742 m.) Polot Tepesi (2.880 m.) Ziyaret Tepesi (2.829 m.) Seslikaya Tepesi (2.117 m.) Gümüşki Tepesi (2.375 m.) Karadağ (1.946 m.) Oba Tepesi (1.951 m.) Güzelyayla Tepesi (1.945 m.) ve Yankaya Tepesi (1.410 m.) havzaların iç kısımlarında akarsu kolları aralarına doğru sokulan bir dağılış göstermektedirler. Batıdaki akarsu kollarının az oluşu bu alanın daha az parçalanmasına neden olmuştur
Kütle Hareketleri
Trabzon ilinin Jeomorfolojik unsurlarından birisi de kütle hareketleridir. Bunlar büyüklüklerine göre heyelanlar toprak akması ve soliflüksiyondur. Trabzon ilinin şekillenmesinde son derece önem taşıyan kütle hareketlerinin oluşmasının temel nedeni zeminin yapısıdır. Hakim materyaller olan lavlar ve tüfler bünyelerindeki yarık ve çatlaklarından dolayı az çok su geçirme özelliğine sahiptir. Yine yaygın halde bulunan tüfler büyük ölçüde gözenekler ihtiva ederler. Yörenin oldukça fazla yağış alması sıcak ve nemli oluşu kayaçların derinliklerine kadar ayrışmasına sebep olurken genel yamaç eğimlerinin 25° - 30° nin üzerinde oluşu ve yıl içerisindeki belli aylarda alınan toplam yağışın uç değerlere yakın miktarlara ulaşması da kütle hareketlerini teşvik etmektedir. Günümüze kadar meydana gelmiş olan heyelanların en önemlileri; Çaykara-Ulucami (1929 146 ölü) Sera (1949) Maçka-Çatak (1988 63 ölü) Sındıran (1990) ile Karakaş ve Kavak heyelanlarıdır.
Toprak akmalarında örnek olarak Maçka'nın kuzeybatısındaki Ormanüstü Köyü'nün Maçka Deresi'ne bakan yamaçlarının eteklerindeki ve biraz daha güneyindeki sahaları verilebilir.
Yamaç Soliflüksiyonu ise en çok yüksek eğimli ve vadi yamaçları ile yayla ve mezralardır
Bitki Örtüsü
Sahanın dikey boyutta değişken olan ılıman ve her mevsim yağışlı iklim şartları farklı türlerden oluşan bitki örtüsü farklı türlerden oluşan bitki örtüsü kuşaklarını meydana getirmiştir. Buna göre; 0-300 m. yükseltilerinden Akdeniz bitki türlerinin sokulduğu psöudomaki (Trabzon hurması akçaağaç şimşir karayemiş defne prekanta muşmula katran ardıcı kocayemiş ... gibi) elemanları dağılış gösterirken kıyıya yakın kesimlerden itibaren geniş yapraklı etek ormanları yer almakta (kızılağaç kestane meşe türleri dışbudak ıhlamur adi fındık beyaz söğüt kavak doğu çınarı gibi) bu katın üzerinde geniş yapraklıların hakimiyetindeki geniş-iğne yapraklı karışık ormanlar (Avrupa kestanesi adi kızılağaç adi gürgen adi fındık doğu gürgeni meşe akçaağaç üvez çitlenbik defne mor çiçekli ormangülü kayın ladin ve köknar) ve daha yukarıda da iğne yapraklıların hakimiyetindeki ormanlar (sarıçam ladin mor çiçekli ormangülü ve bazı çalı türleri) dağılış göstermektedir.
Aşağı kuşağın kıyı kesimlerinde orman örtüsünün tamamına yakınında daha üst yükselti seviyelerde ise yer yer yerleşim ve tarım alanı açmalarıyla oluşan kesintilere rağmen 500-1850 m. yükseltileri arasında hala zengin ve sık bir orman örtüsü varlığını sürdürmektedir. Daha yukarı seviyeler ise fizyolojik bakımdan ağaç yetişmesine müsait olmayan Alpin çayır alanlarıdır. Kış mevsiminde sert iklim şartları nedeniyle hiçbir ekonomik faaliyetin yapılamadığı daimi yerleşim merkezlerine pek uzak olmayan bu geniş saha yöre insanlarına hayvancılık bakımından son derece elverişli bir potansiyel sunar.
Bu kattaki hayvacılığın diğer alanlardakinden ayrılmasının en önemli nedeni otların yz mevsimi boyunca yeşil kalabilmesidir. Çünkü denizden gelen su buharı sayesinde otlar canlılığını yitirmemekte ve hatta korunmaya alındığında çayır haline gelebilmektedir. Böylece yöre hayvancılığı içerisinde büyükbaş hayvan (sığır) besleyiciliği önem kazanmış ve daimi yerleşim alanlarının yetersiz ekip-biçme fonksiyonunu destekleyerek çoğunda alternatif geçim kaynağı haline gelmiştir.