Atatürk ün Spora Verdiği Önem
Atatürk ün Spora Verdigi Önem
Atatürk'ün Spor Politikası
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil dünyanın en güçlü günlük spor gazetesi olan ve Fransa'da yayınlanan "L'Auto" yayınladığı geniş bir makalede Atatürk'ün spora verdiği büyük önemi uzun uzun överken şu satırlara da yer verdi:
Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kağıt üzerinde ve nutuklarda değil bunu bilfiil yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti ve milletin mukadderatına hakim olduğu günden itibaren Türkiye'de spor gittikçe artan bir önem ve değer kazandı..."
Atatürk gerçekten dünyada beden eğitimini ülkesinde mecburi kılan ilk devlet adamıydı. Hiç kuşkusuz onun "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü de oluşturduğu genç Türkiye devletinin geleceği için düşündüğü ana esaslardan biriydi. Nitekim daha Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde hazırlanan hükümet programlarında da bunu bulmak ve görmek mümkündür.
18 Ağustos 1923 Tarihli Hükümet Programında Bu Konuda Şu Satırların Yeraldığı Dikkati Çeker
Maarifin terbiyevi vazifelerinden birincisi çocukların terbiye ve talimi ikincisi terbiye ve talibi üçüncüsü milli güzidelerin yetiştirilmesi için lazım gelen vasıtaların izhar ve teminidir. çocukların terbiye ve talimi bittabil mektepler vasıtasıyla temin edilecek ve mekteplerin asri tekemmulata mazhar olabilmeleri için muallimlerin daha iyi yetiştirilmesine ve tatil zamanında açılacak derslerle tevsi-i malımat etmelerine binaların islahına alat-ı dersiyenin ikmaline çalışılacaktır.
Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tahsis olunacak halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milli güzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa'daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir. Muhtelif şuabat-ı ilmiye ferdin bedeni ve fikri kabiliyetleri gibi ahlaki ve içtimati kabiliyetleri de inkişaf ettirilecektir. Bu maksada vusul için bir Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini açılacak izcilik teşkilatına ehemmiyet-i mahsusa verilecek programlar ile mektepler teşkilatı tedricen içtimai esasata tevcih olunacaktır..."
Nitekim hükümet programında bahsi geçen "Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini" çok geçmeden kurulup "Gazi Terbiye Enstitüsü" adı altında Ankara'da hizmete girmişti.
Atatürk Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele göstermişti. Beden Eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önde Çapa Muallim Mektebi'nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa'da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç'ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş bunlar da Çapa Muallim Mektebi'ndeki özel kurslarda görev alarak kız öğrencileri yetiştirmişlerdi.
Atatürk bu konunun üzerinde büyük bir titizlikle durduğundan bunu da yeterli görmedi. Öğretmen adayları arasında dokuz aylık kursta başarı gösterenler ihtisasta bulunmak üzere Avrupa'ya gönderildiler. Atatürk bu kurslara subayların da katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylar da askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için Avrupa'ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı.
8 Ocak 1925 tarihli "Vatan" gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan bir haber fotoğraf bu konuda değerli bir kanıttır. "Avrupa'ya Tahsile Gidecek Gençlerimiz" başlığı altında yayınlanan bu haberin sadeleştirilmiş hali şöyledir:
"Maarif Vekaleti tarafından muallimlik tahsil edilmek üzere birkaç gencin Avrupa'ya gönderilmesinin kararlaştırıldığını yazmıştık. Yapılan müsabaka imtihanında muvaffak olan gençlere dün yollukları verilmiştir. Bunlar üç güne kadar Avrupa'nın muhtelif şehirlerine gideceklerdir. Bu gençlerden Vildan Aşir ve Suad Hayri Beyler BedenEğitimi tahsili için Belçika'nın Gand şehrine; Ulvi Cemal ve Cezmi Rıfkı Beyler Musiki tahsili için Paris'e Sadi Bey Ulum-u Tabiiye Tabii Bilimler tahsili için Berlin'e Muhiddin Sebati ve Refik Bey'ler de Resim tahsili için Paris'e gideceklerdir."
Bu gençlerden Sadi Irmak ve Suad Hayri Ürgüplü daha sonra tarafsız Başbakan olarak devlet hizmetinde bulunan kişiler olacaklardı; Vildan Aşir Savaşır da uzun yıllar Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yapacaktı... Ankara'da kurulan "Gazi Terbiye Enstitüsü"nün beden eğitimi bölümü için Almanya'dan Kurt Dainas adına bir uzman öğretmen getirilmişti. Kurt enstitünün Beden Eğitimi bölümünü faaliyete geçirdi. Bu sırada ihtisas için Avrupa'ya gönderilmiş bulunan asker ve sivil beden eğitimi öğretmenleri de yurda döndüklerinden genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Beden Eğitimi öğretim kadrosu oluşmuş oldu.
Türk sporunun temelini oluşturacak bu beden eğitimi ve spor uzmanları konusunun bu yolla halline çalışırken Türk sporu da ciddi olarak ele alınmıştı. "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak faaliyete geçmiş durumdaydı. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu'nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey (Yen) tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki Bakanlar Kurulu 170 sayılı kararıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nı "Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette İdman Cemiyetleri'nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle" kaydı ile "menafii umumiyeye hadim cemiyet (kamu yararı dernek)" kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye'de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu.
Böylece Başvekil İsmet Paşa'nın kısa bir süre önce Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Reisi Ali Sami Bey'e: "Hükümete güvenin bütçeye spor için tahsisat konulacaktır" şeklinde verdiği sözün ilk bölümü de yerine getirilmiş oluyordu.
Türk sporunun iki büyük örgütünün "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" ile "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi"nin başında bulunan iki değerli spor adamı İttifak Başkanı Ali Sami (Yen) ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin Türkiye Temsilcisi Selim Sırrı (Tarcan) biraraya gelip Türkiye'nin 1924 Paris Olimpiyat Oyunları'na katılmasının gerektiğine karar verdikleri zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa'nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaştan yeni çıkmış muzaffer Türkiye'nin spor dünyasının bu en büyük gösterisine katılmasında yalnız sportif açıdan değil politik bakımından da büyük yarar olacağı muhakkaktı.
Ancak ne İttifak ne de Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce asla ve asla sahip değillerdi. İkisi biraraya gelseler bile bu masrafın altından kalkabilmelerine imkan yoktu. Bu konuda hükümetten yardım istenmesini uygun gördüler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk'ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi (16 Ocak 1924) taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve "şimdilik" kaydıyla 17 bin lira Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi. Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal'in imzası bulunuyordu.
Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları atletizm bisiklet eskrim futbol güreş ve halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular.
Atatürk Ve Yarışları
Türk sporunda Atatürk'ün adına düzenlenen yarışmalar ve futbol maçları ayrı bir anlam önem ve değer taşır. Bunların arasında en eskisi 1927 yılından beri yapıla gelmekte olan "Gazi Koşusu" at yarışıdır: Ve "Gazi Koşusu" bugün de Türk at yarışı dünyasının en büyük ve en önemli yarışı niteliğini korumaktadır.
Büyük Atatürk'ün Ankara'ya ilk gelişinin yıldönümüne rastlayan 27 Aralık günleri Ankara'da yapılmakta olan "Atatürk Koşusu" yarışması da en eski organizasyonlardan biridir.
Her iki yarışmanın Atatürk zamanından beri yapılmakta olması da bunlara ayrı bir önem ve tarihi bir değer katar. Yarışçılık dünyamızdaki "Gazi Koşusu" ile Türk atletizmindeki "Atatürk Koşusu" Büyük Atatürk'ün izniyle yapılmaya başlandı ve onun ölümünden sonra da hiç aksamadan sürdürüldü. Bunların dışında uzun bir aradan sonra futbolda son iki yıldır "Atatürk Kupası" düzenlenmeye başlandı. Atatürk'ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'larda oynanan ilk turnuvada Fenerbahahçe Beşiktaş'ı 2-0 mağlup ederek kupanın sahibi olurken son turnuvada Beşiktaş Galatasaray'ı 2-1 yenerek kupayı müzesine götürdü.
Atatürk Koşusu
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıktıktan sonra Anadolu içlerine doğru yolunadevam ederek "Milli Mücadele" için çalışmaya başladı. Atatürk Sivas üzerinden Ankara'ya geldiği zaman takvimler 27 Aralık 1919'u gösteriyordu . Mustafa Kemal o gün saat tam 15.05'de Dikmen sırtlarındaki Kekliktepe mevkiinden aşağıda uzanıp giden tipik bir bozkır kasabası olan Ankara'yı ilk kez görmüştü. Mustafa Kemal bu bozkır kasabasını başlattığı "Milli Mücadele" nin merkezi olarak seçmişti . Vatanın kurtuluşuna gidecek yol buradan çıkacaktı...
İstanbul'dan ve yurdun dört bir yanından gelen millet temsilcileri burada Mustafa Kemal'in etrafında toplandılar. Mustafa Kemal burada Büyük Millet Meclisi'ni kurdu. Milli Mücadele bu fakir bozkır kasabasından yönetildi. Sakarya'larda İnönü'lerde ve düşmana son darbeyi indiren Büyük Taarruz'da Ankara hep çarpan kalp ve düşünen beyin oldu....
Büyük kurtarıcının Ankara'ya ilk gelişi de anılarda ve gönüllerde apayrı bir anlam ve değer taşır. Bu yüzden Türk Spor Kurumu Atatürk'ün Ankara'ya ilk gelişinin 17. yıldönümüne rastlayan 27 Aralık 1936 günü bu tarihi olayı canlandıracak bir "Atatürk Koşusu" düzenlemişti. Bu koşu içinde Atatürk'ten özel olarak izin alınmıştı. Yarışma O'nun Ankara'yı ilk gördüğü yer olan Dikmen sırtlarındaki Keklikpınarı mevkii ile Ulus Meydanı'ndaki Vilayet Konağı arasında olacaktı. Bu mesafe 10.800 metreydi.
27 Aralık 1936 günü yapılan ilk "Atatürk Koşusu" nu Ankara Demirspor kulübü atletlerinden Galip Darılmaz 41 dk. 08 sn'lik derecesiyle kazandı. Bu ilk koşu o gün başlayan bir geleneğin başlangıcı oldu . O günden sonra 27 Aralık günleri Ankara'da yapılan "Atatürk Koşusu" Türk atletizminde ve Türk sporunda güzel bir gelenek halini aldı. O tarihten beri Atatürk'ün ankara'ya gelişinin her yıldönümünde törenlerin yanısıra Atatürk Koşusu da yapılmaktadır.
1936-1938 Yılları Arasında Bu Kupayı Kazananların Listesi ise Şöyle
1936 : Galip Darılmaz (Demirspor) 41.08
1937 : Şevki Koru (Ankaragücü) 38.12
1938 : Mustafa Kaplan (Demirspor) 36.49
Gazi Koşusu
Atatürk adına bir de Gazi Koşusu düzenlenmektedir. Atatürk'ün Hipodruma gelerek at yarışlarını izlemesi ülkemizde yarışçılığın gelişmesine büyük katkılar sağladı. Ünlü İtalyan mimarı Viotti Violli tarafından yapılan modern "Ankara Hipodromu" da Atatürk'ün emir ve direktifleriyle inşa edilmişti.
Türkiye'de atçılığı ve yarışçılığı teşvik amacıyla kurulan "Yarış Islah Encümeni" de Atatürk'ün büyük desteğini görmüştü. Bu encümenin ricası üzerine adına bir "Gazi Koşusu" nun yapılmasına severek izin verdi (1926). Böylece Türk yarışçılık dünyasının en önemli klasik koşusu halini almış bulunan "Gazi Koşusu" 1927 yılından bu yana Türk yarışçılığına renk katmaya başladı.
İngiltere yarışçılık aleminde "Derby" ne ise bugün Türk Yarışçılığında da "Gazi Koşusu" odur. "Gazi Koşusu" bugün Türk yarışçılığının en büyük ve en önemli klasiğidir. 1927 yılından bu yana aralıksız gerçekleştirilmektedir. Yarış dünyamızın en büyük klasiği olan Gazi Koşusu'nun armağanı Atatürk'ün at üzerindeki gümüş heykelidir. Ünlü heykeltraş Şadi Çalık'ın eseri olan bu heykel 1970 yılından beri "Gazi Koşusu" galiplerine verilmektedir.
Atatürk son olarak 18 Ekim 1936 günü Ankara'da at yarışlarını izledi. Beraberinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Abdülhak Renda Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu Maarif Vekili Saffet Arıkan Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp ve Prof. Afet İnanoğlu olduğu halde modern Ankara Hipodrumu'na gelen Büyük Atatürk şeref tribününden Sonbahar Yarışları'nın üçüncü hafta koşularını ilgiyle takip etmişti.
Modern Ankara Hipodrumu'nu dolduran büyük halk kalabalığı gelişlerinde olduğu gibi gidişlerindede Ata'ya karşı içten kopup gelen büyük sevgi gösterilerinde bulunmuştu.
1927 - 1938 yılları arasında bu kupayı kazananların listesi şöyle:
1927 : Ali Muhiddin Hacıbekir'in "Neriman"ı jokeyi : İhsan Atçı
1928 : Atıf Esenbel'in "Primerol"u jokeyi : Yula
1929 : Celal Bayar'ın "Cap Griz Nez"i jokeyi : Clark
1930 : İsmet İnönü'nün "Olga" sı jokeyi : N. Horwath
1931 : Mr. Yantes'in "Young Turc"u jokeyi : Schenelly
1932 : Akif Akson'un "Lale"si jokeyi: N. Horwath
1933 : Karacabey Harasi'nin "Özdemir"i jokeyi : Yunus
1934 : Salih Temel'in "Ece"si jokeyi : Paul
1935 : Ahmet Atman'ın "Tomru"su jokeyi : N. Horwath
1936 : Memduh Alan'ın "Slem"i jokeyi : Paul
1937 : Salih Temel'in "Taşpınar"ı jokeyi : Davut Aktı
1938 : Said Halimin "Romance" jokeyi : N. Horwath
Futbol Maçları
Türk Futbolunda Büyük Atatürk'ün adına düzenlenen 1 büst ve 2 kupaya rastlanır. Bunlardan ilki 1928 ikincisi 1955 üçüncüsü ise 1964 yıllarındadır. Çeşitli tarihlere rastlayan bu üç büyük ve anlamlı kupanın ortak bir yanı vardır. O da her üçününde Türk Futbolunun iki ezeli rakibi Fenerbahçe ile Galatasaray'ın var oluşlarıdır.
Atatürk Büstü
1928 yılında Büyük Atatürk tarafından 1925 yılında kurulmuş bulunan "Tayyare Cemiyeti" (bugünkü Türk Hava Kurumu) Atatürk'ün izniyle Fenerbahçe ile Galatasaray takımları arasında bir "Gazi Büstü" maçı tertiplemişti. Hasılatı "Tayyare Cemiyeti"ne ait olacak bu maçın galibine verilmek üzere ortaya bir de "Gazi Büstü" konulmuştu.
10 Mayıs 1928 günü Taksim Stadında yapılan ve Beşiktaş'lı Şeref Bey'in yönettiği maçta taraflar zorlu bir mücadeleden sonra 3-3 berabere kaldılar. Daha sonra yapılan maçı Galatasaray takımı kazandı. Bugün Galatasaray'ın binbir şan ve şerefle dolu müzesinin en değerli zafer anıllarından biri olarak yer almaktadır.
İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt'taki merkez binasının bahçesine dikilecek Atatürk Anıtı'na bir katkıda bulunmak üzere Milli Türk Talebe Birliği'nin de önayak oluşuyla İstanbul'un en güçlü beş takımı; Fenerbahçe Galatasaray Beşiktaş Adalet ve Vefa arasında bir turnuva düzenlenmişti. Hasılatı bu anıtın hazırlanmasına bırakılan bu turnuvanın armağanı olarak da anıtın dev bir maketi ortaya konulmuştu.
1955 yılı Mayıs ayında yapılan "Atatürk Kupası" maçları olağanüstü bir ilgi uyandırdı. 78141518 ve 19 Mayıs günleri İnönü Stadın'nı tamamen dolduran büyük seyirci kalabalığı önünde yapılan maçlarda şu sonuçlar alındı:
Adalet - Vefa 4-1
Beşiktaş - Galatasaray 1-0
Fenerbahçe - Vefa 3-2
Adalet - Beşiktaş 2-0
Fenerbahçe - Adalet 1-0
Galatasaray - Vefa 2-2
Galatasaray - Fenerbahçe 3-2
Beşiktaş - Vefa 5-2
Adalet - Galatasaray 3-1
Fenerbahçe - Beşiktaş 4-4
Bu maçlar sonunda Adalet takımı birinci Fenerbahçe ikinci oldular Adalet takımı tarihe karışmış bulunmaktadır. Bu anlamlı anıt maketi ise Adalet Fabrikasının şeref köşesinde yer almaktadır.
Atatürk Kupası
Futbolda Büyük Atatürk'ün adına üçüncü kupa 1964 yılında düzenlendi. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Türkiye Ligi şampiyonu ile Türkiye Kupası sahibinin oynayacakları maçın galibine verilmek üzere bir "Atatürk Kupası" ortaya konuldu. Bu anlamlı kupa beş yıl içinde en fazla kazanan takımın olacaktı.
1963-1964 sezonunun Türkiye Ligi şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye kupası galibi Galatasaray 2 Temmuz 1964 gecesi İstanbul İnönü Stadı'nda karşı karşıya geldiler.
29.933 seyircinin izlediği bu önemli ve anlamlı maçı Romen hakem Mihailescu yönetti . Galatasaray ilk yarıyı Metin Oktay'ın attığı golle 1-0 önde kapadı. ikinci yarıda çok güzel ve üstün bir oyun çıkaran Fenerbahçe ikisi Ogün'ün ve biri Şeref 'in golleriyle ezeli rakibini 3-1 yenerek "Atatürk Kupası" nı kazandı.
Maçın en ilginç yanlarından biri Fenerbahçe'ye "Atatürk Kupası"nı kazandıran gollerden ikisini Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu 10 Kasım 1938 günü dünyaya gelen Ogün Altıparmak'ın atmış olmasıydı. Fenerbahçe ve Türk Milli Futbol Takımının bu gözde oyuncusunu Büyük Atatürk'ün öldüğü gün doğduğu için babası o günün anısına hürmeten Ogün adını vermişti.
Fenerbahçeli Ogün Altıparmak maçtan sonra gazetecilere: " - Hayatımı yaşadım bu gece!" demekle duyduğu tarifsiz mutlulğu dile getirmişti.
Ulu Gazi Güreşleri
Öte yandan 19 Eylül 1933 Çarşamba akşamı İstanbul'da Maksim Salonu'nda İtalyanlarla yapılan güreş müsabakası Büyük Gazi'nin huzurunda gerçekleşti. Güreşçiler Atatürk'ün önünde mücadele etmeyi büyük bir mutluluk olarak kabul etmiş ve en tarihi günlerini yaşamışlardır. Şimdiye kadar hiçbir spor şubesinin ulaşamadığı bu büyük zafere güreşçiler erişmiştir. Müsabaka sonunda Türk güreşçiler Atatürk'ün yanına giderek şöyle konuştular: "Sporumuzun erdiği şerefli günü hersene kutlamak amacıyla 19 Eylül günleri bütün güreş bölgelerinde ULU GAZİ GÜREŞLERİ adı altında müsabakalar yapmak istiyoruz. Bu bayramm büyük kongremizce kabul ve tasdik edilmesini teklif ve rica ediyoruz"
Güreş Federasyonu'nun bu teklifi Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nın VII. Genel Kongresi tarafından kabul ve tasdik edilmiş olmasına rağmen "Ulu Gazi Güreşleri" gerçekleşememiştir.
Spor Ve Kadın
Atatürk'ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de bayan sporculardır. Türk kadını Atatürk'ün devrimleri ve kesin direktifleriyle Türk sporunun içineki yerini aldı. Sporcuların kızları kız kardeşleri ve hatta eşleriyle başlayan bu girişimler kısa zamanda geniş kitlelere yayıldı. Bunda da Atatürk'ün emir ve direktiflerinin büyük katkısı olmuştur.
Atletizm ve tenisle spor alanlarında görülmeye başlayan Türk kızları daha sonra kürek eskrim ve yüzme dallarında da kendilerini göstermeye başladılar.
Türk kadını 1926 yılında Ömer Rasim Koşalay'ın girişimleri ve çalışmalarıyla ilk kez atletizm pistlerinde göründü ki Dünya kadınlarının Olimpiyat Oyunlarında ilk kez 1928 yılında piste çıkmaları göz önüne alınacak olursa bu Türk sporu nam ve hesabına sevindirici bir olaydır
Atatürk'ün Emriyle Kurulan Spor Kulübü
Türk spor tarihinde Atatürk'ün emriyle “Muhafızgücü” adında bir de spor kulübü kurulmuştur. 18 Temmuz 1920 günü Atatürk'ün emriyle kurulan Muhafız Takımı ve bu birliğin başına getirilen Mülazım İsmail Hakkı Bey'in spora olan büyük merakı Atatürk'ün de bu konudaki olumlu görüşleriyle birleşince Muhafız Alayı adını alan birlik 1 Haziran 1923 günü Muhafız gücü adını almıştır. Muhafız gücü Atatürk zamanında spor alanlarındaki büyük başarılarıyla dikkati çekmeye başlamış futbol atletizm binicilik bisiklet polo gibi spor dallarında büyük başarılar göstermiş pek çok şampiyonluklar kazanmıştır. Ayrıca bünyesinde birçok ünlü asker sporcu da yetiştirmiştir. Milli takımlarımıza kadar yükselen bu sporcular arasında askerlik alanında da en yüksek rütbelere erişmiş bulunanlar mevcuttur. Atatürk döneminde Muhafız gücü takımlarının genç sporcuları arasında bugünün nice emekli generalleri mevcuttur.