Obezite Nedir Şişmanlık Tedavisi Kilo Verme Diet
Obezite Nedir Şişmanlık Tedavisi Kilo Verme Diet
Şişmanlık vücutta olması gerekenden fazla yağ dokusu birikmesi halidir. Fazla kilolu olmaktan farklı bir kavramdır ve bugün için estetik bir sorun olmaktan çok bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Örneğin sporcu bir kişinin kas ve kemik kitleleri daha fazla olduğu için ideal kilosundan fazla ağırlıkta olsa bile şişman sayılmaması gerekir. Çünkü yağ dokusu fazla değildir. Tam tersine boyuna göre ideal kiloya sahip olan bir kişide kas ve kemik dokusu az vücut yağ kitlesi fazla ise bu kişinin kilosu fazla değil ama yine de şişman sayılabilmektedir.
Şişmanlık tanımlamasında kullanılan bazı ölçüm yöntemleri mevcuttur. Bunlardan biri “İdeal Kilo”dur. Kabaca kişinin boyundan 100 çıkarmakla o kişinin ideal kilosunu hesaplamak mümkündür. Örneğin 170 cm boyundaki bir kişinin kilosunun 70 olması gerekmektedir.
Şişmanlık sınırlarını saptamakta kullanılan bir formül de “Vücut Kitle İndeksi (VKI)”dır. Ağırlığın metre cinsinden boyun karesine oranı ile hesaplanır. Örneğin yine 170 cm boyunda ve 70 kg ağırlığındaki bir hastanın VKI = 70/1.72 = 24.2’dir. VKI 19-25 arasında olan kişiler normal kilolu kişilerdir. 25-30 arası balık eti veya toplu, 30-40 arası şişman ve 40’in üzeri ise bazı hastalıkların ortaya çıkmasına elverişli şişmanlık durumu olarak ifade edilir.
Bel çevresinin erkekte 102 cm, kadında 88 cm.yi geçmesi, ya da bel çevresinin kalça çevresine oranının erkekte 0.9, kadında ise 0.8’den fazla olması yine şişmanlık olarak değerlendirilmektedir. Bu son iki ölçüm ayni zamanda fazla olduğunu anladığımız yağ dokusunun vücudun neresine biriktiğini de anlamamıza yarar. Eğer yağ dokusu karında ve dolayısı ile iç organların çevresinde birikmişse bu durumda o şişman kişide kilo fazlalığına bağlı olarak ortaya çıkma ihtimali olan bazı ek hastalıkların görülme oranı çok daha fazla artar. Örneğin bu kişilerde tansiyon yüksekliği, seker hastalığı, kalp ve beyin damarlarında tıkanma ve buna bağlı olarak kalp krizi ve felç geçirme ihtimali, şişman olmayan veya şişman olup da yağ dokusu karin dışındaki bölgelerde (örneğin bacak, kol gibi) biriken kişilere göre çok daha fazladır.
Şişmanlık Gerçekten Bir Sorun Mudur
Dünya Sağlık Örgütünün 1997 yılı verilerine göre dünya nüfusunun % 25’inin VKI’i 30’dan fazla, yani şişmandır. % 25’i ise balık eti veya topludur. % 25’lik kısmi su anda şişman değil ancak genetik olarak şişmanlığa yatkın durumdadır. Sadece % 25’i ne su anda ne de gelecekte şişman olmayacak grubu oluşturur. Görüldüğü gibi dünya nüfusunun % 75’i bu sorunla ya baş başadır ya da hastalık için adaydır. Son on yıl içinde dünya üzerindeki hemen bütün ülkelerde şişmanlıkta belirgin bir artış olmuştur.
Vücut Kitle İndeksi Nasıl Değerlendirilir
VKI DEGERI DURUM
18.5 kg/m2’nin altında ise zayıf
18.5-24.9 kg/m2 arasında ise normal kilolu
25-29.9 kg/m2 arasında ise hafif şişman (fazla kilolu)
30-34.9 kg/m2 arasında ise orta derecede şişman (I.Derece)
35-39.9 kg/m2 arasında ise ağır derecede şişman (II.Derece)
40 kg/m2 üzerinde ise çok ağır derecede şişman (III.Derece)
Artmış risk Yüksek risk
Erkek > 94 cm > 102 cm
Kadın > 80 cm > 88 cm
Şişmanlık Nedenleri
Şişmanlığın artışına neden olan etkenler arasında yaşlılık, beslenme alışkanlığının hazır yiyecek türüne kayması ve ayaküstü yenilen tost, sandviç, hamburger, pizza, patates kızartması gibi yiyeceklerin fazla tüketilmeye başlanması, kadınlarda çok doğum yapma, daha az hareketli bir yasam, sanayileşmiş bir toplumda yasama, evlilik, alkol tüketimindeki artış ve en önemli nedenlerden biri olarak genetik sayılabilir. Yas ilerledikçe metabolizma hızı azalacağından kilo vermek zorlaşmaktadır. Toplum olarak beslenme tarzının özellikleri de şişmanlık için belirleyicidir.
Çok yağlı yemek türleri fazlaca tüketiliyorsa, ya da özellikle sanayileşmekte olan ülkelerde daha çok hazır ve ayaküstü hızlı yenilen ancak hamur ve yağdan çok zengin gıdaların tüketimi, yöresel ev yemeklerinin yerini almaya başlamışsa şişmanlık kapıda demektir. kadınlarda her geçirilen gebelik vücutta fazladan kilo bırakabilir. Özellikle kadın, gebelik sırasında gereğinden fazla kilo aldıysa ya da doğum sonrasında bu fazla kiloları atmak için gayret göstermediyse ve çok sayıda doğum yaptıysa yine şişmanlık adayıdır.
kişinin hayatında oluşan bir değişiklik nedeniyle aktivitesi azaldıysa, örneğin bedensel olarak aktif olduğu bir isten masa bası bir ise geçim, is bırakma veya emeklilik, araba kullanmaya başlamak gibi nedenlerle enerji tüketimi azalabilir. Evlilik de şişmanlığın ortaya çıkması için bir etken olabilir. Gerek erkekte gerekse kadında, özellikle de şişmanlığa eğilimi olan kişilerde evlilik öncesinde kilo almamak ve formda kalmak için gösterilen çaba evlilik sonrasında pek kalmadığı için daha kolay kilo alınabilmektedir.
Alkol kullanımı da bos enerji olduğu için ve genellikle beraberinde kalorili yiyeceklerin de tüketilmesi nedeniyle şişmanlık için hazırlayıcı bir nedendir. Bunların yanısıra şişmanlığın ortaya çıkmasında en önemli faktörlerden biri de genetiktir. bazı ailelerde çocuklar da ebeveynler gibi şişmanlığa eğilimlidir.
Bu faktörlerden bir ya da daha fazlasının bir kişide bulunması ile şişmanlık ortaya çıkmaktadır. Ancak su da unutulmamalıdır ki bir kişi ancak ve ancak harcadığından daha fazla gıda veya kalori alırsa ya da tersinden söylersek aldığı gıda veya kaloriden daha az harcarsa şişmanlar. Ayrıca yapısı nedeniyle şişmanlığa yol açan bazı hastalıkların olduğunu ve bir neden yokken sonradan ortaya çıkan şişmanlık hallerinde öncelikle bir doktora gidip, şişmanlığa bir hastalığın mi neden olduğunu anlamak gerekmektedir.
Ne Gibi Hastalıklara Neden Olmaktadır
Şişmanlık, önlem alınmaması ve uzun süre devam etmesi halinde vücutta birçok sistemi olumsuz etkilemektedir. En çok etkilenen sistemler kalp-damar, hormon, solunum, sindirim, genital ve idrar, kas-iskelet, deri ve psikolojik sistemlerdir. Görüldüğü gibi etkilemediği yer yok gibidir.
Kalp-damar sisteminde damar sertliği, kalp damar hastalıkları ve kalp krizi, kalp yetmezliği, tansiyon yüksekliği, beyin kanamaları ve felç gelişmesine yardımcı olmaktadır. Yine şişman kişilerin kan kolesterol ve trigliserid denilen yağlarının genellikle yüksek olduğu görülür. Bu da damar sertliğini arttırıcı bir etkiye sahiptir.
Ailesinde seker hastalığı olanlarda şişmanlık olması, o kişide de ve daha erkenden seker hastalığı ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Ailede seker hastalığı olmayanlarda ise yine gizli ya da açık seker hastalığı ortaya çıkabilmektedir.
şişman kız çocuklarında erken ergenlik ortaya çıkabilir. Erişkin kadınlarda ise şişmanlık tüylenme, adet düzeninde bozulma oluşabilir. Erişkin erkeklerde de cinsel istekte azalma, iktidarsızlık ve kısırlığa kadar giden bozukluklar yapar.
şişman gebelerin bebekleri büyük olabilir. Bebekler gerek anne karnında gerekse doğduktan sonra başka sorunlarla da karsılaşabilirler. Sindirim sisteminde yemek borusunun alt ucunda gevşeme ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda yemek borusu alt ucunda ülserler gelişebilir. Ayrıca şişmanlığın uzun sürmesi halinde mide fıtığı gelişebilir. şişman kişilerde safra kesesi taşları daha çok görülür. Karaciğerde yağlanma da şişmanlığın bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.
Kanser ile şişmanlık arasındaki ilişki hep konuşulmuştur. kadınlarda rahim ve meme kanseri, erkeklerde ise prostat kanseri, şişman olmayanlara göre daha fazla görülmektedir. Ayrıca prostat büyümesi de şişman erkeklerde daha siktir.
Solunum sisteminde kapasite azalması ve vücuttan kirli havayı (karbondioksit) atamamak gibi bir sorun yaşanmaktadır. Gerek bu nedenle ve gerekse de kilo almaya bağlı olarak dilde ve diğer boyun dokularında büyüme ve uykuda sırtüstü yatarken dilin arkaya doğru giderek nefes borusunu tıkamasına bağlı olarak kişide gece iyi uyuyamama, gece yerine gündüz uyuklamaları, yaptığı ise konsantre olamama gibi yakınmalar ortaya çıkar. Hem göğüs çevresindeki yağ dokusunun hem de karındaki yağ dokusunun göğüs kafesine doğru baskı yapması ile akciğer yeterince genişleyemez ve yetersiz havalanma ve akciğer sahalarında kolay enfeksiyon gelişmesi olur. Özellikle karin derisinde gerilmeye bağlı çatlakların yanısıra sivilce ve kolayca gelişebilen iltihabı cilt hastalıkları görülebilir. Kemik ve eklemlerde kireçlenme, eklem iltihapları, topuk dikeni, bel fıtığı ve gut hastalığı, kilo arttıkça ortaya çıkma ihtimali artan durumlardır.
Şişman kişilerde psikososyal değişiklikler olabilmekte, sosyal yasamdan izole olmak isteyebilmektedirler. Aşağılık duygusu, alkol alışkanlığında artma, fiziksel aktivitede azalma ve issizlikte artma görülebilmektedir. Kilo vermenin ne gibi yararları vardır?
Yapılan çalışmalarda vücut kitle indeksinin 30’un üzerine çıktığı kişilerde beraberinde bulunan hastalık ve ölüm oranlarında artış görülür. dolayısı ile kilo vererek vücut kitle indeksini bu kritik oranın altına düşürerek bu sayılan zararlar azaltılmış olur. Kilo vermekle kalp-damar sistem hastalıklarının oluşma riski azalır. Kan yağları düşer. İyi huylu kolesterol düzeyleri artar. Kalp krizi geçirme ihtimali azalır. Yüksek olan kan basıncı düşer. Kaybedilen her % 1’lik kilo ile kan basıncı 1 mmHg düşer. Bir çalışmada 11 kg kayıp ile kan basıncında % 20 azalma sağlanmıştır. Ayrıca zayıflama yoluyla kişinin kullandığı tansiyon ilaçlarına ihtiyacı ya azalır ya da tamamen biter.
Seker hastalarında kan sekeri kontrolü şişman kişilerde zor yapılabilirken, kilo verme ile bu ayar çok daha kolay sağlanabilir ve belki de kullanılan ilaçların dozlarını azaltmak mümkün olabilir. şişman kişilerde mevcut olan kanın kolay pıhtılaşması ve dolayısı ile damarı tıkayabilmesi sorunu kilo verme ile azalır ya da ortadan kalkar. Üreme ve adet düzeni ile ilgili yaşanan sorunlar da kilo verme ile azalacaktır. Safra kesesi hastalığı ortaya çıkma ihtimali, kilo vererek azaltılabilir. Ayrıca safra kesesi operasyonu geçirecek kişiye cerrahi işlemin daha kolay uygulanmasını sağlar. Kilo verme ile kas ve iskelet sistemi üzerine binen yükün bir kısmi kalkacağı için kireçlenme, eklem ilthapları ve bel fıtıklarında düzelme veya rahatlama görülebilir. Karaciğer yağlanması geriler ve mide barsak sistemine ait yakınmalar azalır.
Nefes alıp verme ile ilgili yakınmalar ve uykusuzlukta azalma olduğu, akciğerde sıkça görülen enfeksiyonların azaldığı gözlenir. Ayni akciğer çok daha fazla bir vücut kitlesine hizmet etmeye çalışırken simdi çok daha az vücut kitlesine rahatça oksijen sağlayabilmektedir. kadınlarda özellikle karındaki aşırı şişmanlığa bağlı gülmek veya öksürüp hapşırmakla idrar kaçırma sorunu azalır ya da ortadan kalkar.
Kilo vermekle hem iyi bir is basarmış olmanın verdiği öz güven nedeniyle hem de görsel olarak daha düzelme olduğundan kişi kendini psikolojik açıdan daha rahat hisseder.
Tedavide Diyet
Şişmanlık tedavisindeki en önemli basamaktır. Burada bahsedilen diyet, kısa sürede çok az hatta hiç yememekle, ya da bir cins besin maddesine ağırlık verilerek yapılan diyetler değildir. Bu şekilde diyet yapmanın yarardan çok zararı olacak ve sonuç alınması da son derece zorlaşacaktır. kısa süreli diyet yapan bir kişi istediği 3-5 kiloyu hemen verebilmektedir. Ancak çoğu kilolu kişinin de yasayarak tecrübe ettiği gibi, diyeti bıraktığı ve normal yeme düzenine geçtiği anda ayni kiloları hatta daha fazlasını geri almaktadır. Tek yönlü gıda maddeleriyle, yani sadece sebze veya sadece makarna, et ile uygulanan diyetler de vücudun ihtiyacı olan bazı maddeleri kişiye sağlayamaması nedeniyle bir süre sonra bazı gıda maddelerinin eksikliğine bağlı belirtiler ve hatta hastalıklar ortaya çıkabilmektedir.
Bu eğer kısa süreli bir tek yönlü diyet olacaksa o zaman da daha önce bahsedilen verilen kilonun aynen geri alınması söz konusu olacaktır. Öyleyse kilo vermede en ideal diyet hangisidir? Bu soruya cevap vermek kolaydır ancak uygulamak sabır ister. Çünkü ideal bir diyet, içerik olarak herseli içinde bulunduran ancak miktar olarak az, kalori olarak düşük düzenlenmiş bir diyettir. Yani kişi herselden yiyebilir ancak az miktarda ve günlük olarak belli bir kaloriyi gedmemek şartıyla. Cani çok istediyse kişi hamurlu bir tatlı da yiyebilir.
Ancak buna karşılık gelecek diğer gıda maddelerinden o gün için yememesi gerekmektedir. Hasta, doktoru ve diyetisyeni ile oturup bir hedef kilo tespit eder. Bu kiloya ne kadar zamanda ulaşacağını kararlaştırır. Bu hedef kilo başlangıçta hiçbir zaman ideal kilo değildir. Genellikle başlangıç kilosunun % 5-10’u civarında olur. Bu hedefe ulaşmak için hastanın uygulayabileceği bir diyetin kalori miktarı saptanır. Fazla miktarda yemek yediğini belirten birinin bir günde tükettiği gıdaların toplam kalorisi hesaplanır ve 600-800 kalori çıkarılarak kişinin alması gereken günlük kalori hesaplanır. Ancak günlük kalori çok özel durumlarda ve hastanede yatarak yapılan diyetler hariç 1000 kalorinin altına düşmemelidir.
Kilosuna ve yasına göre zaten az miktarda yemek yiyen ancak aralarda abur cubur atıştıranlar için kalori miktarını pek de değiştirmeye gerek olmayabilir. Bu kişilerde abur cuburu kesmenin ve aktivitesini arttırmanın yollarını araştırmak gerekir. Eğer alınan miktar zaten az ve aralarda atıştırma da olmuyorsa o zaman enerji harcamayla ilgili bir problem var demektir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi kilo vermek ancak alınan gıdadan daha fazlasını yakmakla, ya da yakılan enerjiden daha azını almakla mümkündür. kişi bu programa baslarken bunun ara hedeflerle adim adim ilerleyeceğini ve ortalama 1,5 yıl gibi uzun bir zaman süreceğini bilmelidir.
Ancak böylece uygulanan diyet, kişide bir yeme tarzı haline gelir ve doktor ve diyetisyenle olan takibi bittiğinde hala bu yeme tarzına devam edip, verdiği kiloları geri almayabilir. Aksi takdirde belli bir süre için uygulanan diyetten sonra bu şekildeki yemek yeme, bir alışkanlık haline gelmediyse kiloları geri almak kaçınılmazdır. İlk hedeflenen kiloya beklenen süre içinde ulaşıldıktan sonra oturup yeni hedef ve yeni süre saptanır ve bu is, kişi ideal kilosuna ya da kabul edilebilir kiloya gelene kadar devam ettirilir.
Egzersizin Önemi
Egzersiz, kilo vermenin ikinci en önemli çaresidir. Egzersizin yer almadığı bir zayıflama programı düşünülemez ve zaten basarili olma ihtimali de yoktur. Egzersiz tek basına bile orta derecede kilo verdirdiği görülmüştür. Ancak fazla kilo vermek isteyen bir kişide egzersiz tek basına arzu edilen kiloya ulaşılmasında yeterli değildir. Fakat arzu edilen kiloya ulaştıktan sonra bu düzeyin korunmasında en etkili yöntemdir. Kilo verdirici egzersiz türü izotonik (aerobik) olanıdır. Izometrik egzersizler ise vücutta kas gelişimini sağlar yağ oranını azaltır ancak kilo verdirmede pek yararı yoktur.
Düzenli egzersiz yapan kişilerde istirahat sırasında da metabolizma hızının yüksek olduğu gösterilmiştir. Egzersizin enerji harcatıcı etkisi sadece hareket sırasında değil egzersizin sona erdirilmesinden sonra da devam etmektedir. Yine egzersizin bir diğer etkisi de hareketlilik sırasında ve sonrasındaki 15 dakika boyunca yemek yeme ihtiyacı duyulmamasını sağlamasıdır. Ayrıca düzenli egzersiz yapınca kişinin yağlı yemek yeme ihtiyacı ya da arzusu azalmaktadır.
Kilo ve yemek yeme üzerine olan bu yararlı etkilerinin yanı sıra, egzersizin, seker hastalarında kan sekerini düşürmek, kolesterol ve trigliserid gibi kan yağlarını azaltmak, yüksek olan kan basıncını düşürmek, kanın pıhtılaşmasını önlemek ve kişinin psikolojik durumunu düzelterek kendine olan güvenini sağlamak gibi birçok ek faydaları da mevcuttur. şişman bir kişinin kilo vermek için uygulayacağı egzersizin türü izotonik (aerobik) yani ağırlık kaldırmayı gerektirmeyen, birçok kas grubunu çalıştıran, yürüyüş, bisiklete binme, yüzme gibi aktiviteler olmalıdır. Egzersiz süresi azdan başlanmalıdır.
Sonuçta ulaşılması gereken ideal egzersiz süresi haftada 2-3 gün 45-60 dakika veya haftada 4-5 kez 20-30 dakikadır. Bu egzersizi yaparken zarar görmemek için yasa göre bazı sınırları asmamak gerekmektedir. Normal kilolu bireylerde egzersiz sırasında ulaşılması gereken maksimum kalp hızının (220-yas) olması gerekmektedir. Şişmanlarda ise bu hız 200- (yas X 0,5) formülü ile hesaplanır. Ortalama olarak yukarıda bahsedilen sürede ve yas için maksimum olarak hesaplanan kalp hızının % 60-70’ine ulaştıran bir egzersiz idealdir.
Davranış Değişiklikleri
Kilo almada önemli rol oynayan ve zayıflarken de yapılması ya da yapılmaması önem kazanan bazı davranışlardan bahsetmek gerekecektir. Bu davranışların kontrol altına alınmasını sağlayacak gruplar halindeki tedavi yöntemlerinin yanı sıra, kişinin kendi kendine dikkat edeceği bazı konular da mevcuttur. Özellikle yemek yemeyi uyaracak uyaranlardan uzak durmak (gıda satan dükkanların vitrinlerini seyretmemek gibi), alınacak gıda miktarının kontrolünü kaybetmemize yol açacak ortamlarda yemek yememek (televizyon karsısında yemek yememek gibi), daha küçük porsiyonlar alıp gerekirse tekrar almak, küçük tabak kullanmak bunlardan bazılarıdır. kişinin bu çabalarına aile bireylerinin, arkadaş ve is çevresinin de destek vermesi, hastanın isini kolaylaştıracak önemli bir faktördür.
İlaç Tedavisi Kimlere Ve Nasıl Uygulanır?
Bugüne kadar pek çok ilaç, şişmanlığın tedavisinde kullanılmıştır.
Ancak şişmanlık uzun süreli, tedavi edilmezse ömür boyu sürecek bir hastalık olduğuna göre, tıpkı yüksek tansiyon veya seker hastalığı gibi şişmanlığın da tedavisinin ömür boyu sürmesi gerekebilir. O zaman ilaç kullanılması halinde kullanılacak ilacın da ideal olarak yan etkilerinin az olması ya da hiç olmaması, çok etkili olması, ucuz olması gerekmektedir Şişmanlık tedavisinde henüz böyle bir ilaç bulunmamıştır Durum böyle olunca ilaç tedavisi ancak gerçekten gereken kişilere ve belirli sürelerle uygulanmalıdır. Kilo verilmemesi halinde ortaya çıkacak olan problemlerin kullanılacak ilacın yan etkilerinden daha önemli olduğu kişilerde ilaç kullanımı diğer tedavi şekillerine eklenmelidir.
Önemli olan bir diğer konu da ilacın mutlaka diyet ve egzersize ilaveten yardımcı bir tedavi yöntemi olduğunu bilmektir. Diyet ve egzersiz yapmadan ilaç kullanmanın kilo vermeye bir yararının olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle ilaç kullanımı ancak diyet ve egzersizi uygulamış ve kilo vermesi durmuş olanlarda tekrar kilo vermek için kullanılabilir. Ayrıca kısa sürede çok fazla kilo vermesi gereken çok şişman kişilerde(VKI’i 40’in üzerinde olan), şişmanlığının yanı sıra bazı ek hastalıkları olan (seker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve geçirilmiş kalp hastalığı, akciğer hastalığı gibi) kişilerde de ilaç tedavisi diğer yöntemlere ek olarak hemen kullanılmaya başlanabilir.
Bir kişinin VKI’i 30’un üzerinde ise ya da VKI’i 27’nin üzerindeyse ancak şişmanlığın beraberinde fazla kilodan olumsuz etkilenecek ek bir veya birkaç hastalık ta bulunuyorsa ancak o zaman şişmanlık için ilaç kullanılır. Halen ülkemizde bu amaçla kullanılan iki grup ilaç vardır. Bunlardan ilki gıdalarla alınan yağın % 30’unun emilmeden barçaktan atılmasını sağlayan orlistat maddesi içeren ilaçtır. Yemeklerden 30-45 dakika önce alınır. Özellikle yemek içeriğinde fazla yağ olursa hafiften çok şiddetliye kadar yağlı ishal yapabilir. Gıdadaki yağ azaltılabilirse bu yakınma da azalabilir.
yağ emilimini engellediği için uzun süreli kullanımda yağda eriyerek vücuda alınan A,D,E,K gibi bazı vitaminlerin eksikliğine yol açabilir. Sonuçta da buna bağlı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle beraberinde belli dozlarda vitamin takviyesi gerekebilir. İkinci grup ilaç ise beyin ve sinirler yoluyla etki eden ve daha çok iştah kesen, yağlı gıda ihtiyacını azaltan, yemek aralarındaki atıştırmaları engelleyen ve metabolizmayı hızlandırıp enerji harcanmasını arttıran sibutramindir. Bu ilacın da bazen kan basıncını arttırıcı, kalp hızını arttırıcı ve depresyon gibi bazı psikolojik bozukluklar türünde yan etkileri olabilmektedir.
Günde bir kez kullanılır.
Şişmanlıkta Cerrahi Tedavinin Yeri Nedir?
Yası 16-65 arasında olan VKI’i 40’in üzerinde olan veya 35’in üzerinde olup ek hastalığı bulunan, operasyonu kabul eden, operasyon riski kabul edilebilir derecede olan, alkolik olmayan ve yapılacak operasyona uyum gösterebilecek yapıda olanlara diğer yöntemlerle kilo verdirilemediyse operasyon tedavisi düşünülebilir. Bu amaca yönelik olarak midenin bir kısmini dikerek devre dişi bırakmak, mide girişine halka takarak mideye gıda girişini zorlaştırmak ve miktarı azaltmak, mideden ince barsala bağlantı yaparak gıdaların emilmeden barsala atılmasını sağlamak gibi yöntemler ihtiyaç duyulan hastalara uygulanabilmektedir. Bu işlemlerin uygulanacağı hastaların seçimi özel bir titizlik gerektirmektedir. Ayrıca cilt altı yağ dokusunun değişik yöntemlerle alınması seklinde bir cerrahi tedavi de uygulanmaktadır.
Obezitenin Değerlendirilmesinde Hangi Ölçüm Yöntemleri Kullanılır ve Kimler Şişmandır?
Erişkin bir kadında beden yağ oranı %20-25, erkekte ise %15-18 civarındadır. Obezitenin en hassas göstergesi beden yağ oranının ölçümüdür. Ancak bu son derece güç bir yöntemdir. Bu nedenle vücut ağırlığı değerlendirilirken daha kolay bir değerlendirme yöntemi olan beden kitle indeksi (BKİ) kullanılır. Beden kitle indeksi, kilogram cinsinden ağırlığın, metre cinsinden boyun karesine bölünerek elde edilir.
Örneğin
1.60m boyunda ve 78 kg ağırlığında olan bir kişinin beden kitle indeksi:
78 / 1.6 x 1.6 = 30.4
TKİ’nin 20-25 kg/m2 olması ideal kabul edilir. BKİ 25'in üzerinde ama 30'un altında olanlar fazla kilolu, 30'un üzerinde olanlar ise bezdir. BKİ 40'ın üzerine çıktığında morbid obeziteden söz edilir (BKİ tablosuna bakınız).
Şişmanlık takibinde beden kitle indeksinin yanı sıra, ideal kilo da kullanılabilir. İdeal kilo hesabı için geliştirilmiş çeşitli formüller bulunmaktadır. Aşağıdaki
Formül Bu Formüllerden Birisidir
İdeal kilo = Boy - 100 x Boy-150/4
Mevcut kilosu ideal kilonun % 10-20 üzerinde ise fazla kiloluktan söz edilir. İdeal kiloyu %20'den fazla aşmış olanlar ise obez olarak tanımlanır.
Deri kıvrımlarının kalınlığı, bel ve kalça çevreleri ölçümleri de yine beden yağ oranının ve yağ dağılımının değerlendirilmesinde kullanılan yöntemlerdir. Beden yağının hangi bölgede dağılmış olduğu, Obezitenin neden olabileceği riskler açısından büyük önem taşır.
Yağ dağılımına göre obezite 2 tipe ayrılır: Erkek ve kadın tipi şişmanlık.
Erkek tipi obezitede yağlar daha çok karın ve göğüste birikmiştir.
Kadın tipi obezitede ise kalça ve uyluktaki yağlar çok artmıştır.
Yalnızca bel çevresi ölçümü veya bel/kalça çevresi oranı iki tip obezitenin ayrılmasına yardımcı olur. Bel/kalça oranının erkekte 0.9'un, kadında 0.8'in üzerine çıkmaması gereklidir. Benzer şekilde bel çevresi erkeklerde 94 cm, kadınlarda ise 80 cm.yi aşmamalıdır.
Bu değerlerin üzerine çıkıldığında, erkek tipi şişmanlıktan söz edilir.
Obezitenin Riskleri Nelerdir
Obezite artık basit bir estetik sorun değil, ciddi sonuçlara yol açabilen bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Obezite sıklığı giderek artmakta ve beraberinde getirdiği sorunlara da giderek daha sıklıkla rastlanmaktadır. Beden kitle indeksi arttıkça obeziteye eşlik eden hastalıkların riski artmaktadır. Erkek tipi, yani yağların karında toplandığı tipte obeziteye, kadın tipi obeziteye göre daha risklidir.
Öyleyse, şişmanlık derecesi arttıkça sağlığı tehdit eden bir sorun haline dönüşmektedir.
Şişmanlığın ortaya çıkarabileceği hastalıklar şunlardır:
1.Diyabet
2.VHipertansiyon
3.Aterosklerotik damar hastalığı, yani damar sertliği
4. Adet bozuklukları, kısırlık, gebelikte hipertansiyon, doğum sırasında sorunlar
5.Sindirim sistemi hastalıkları: safra taşları, yağlı karaciğer, fıtıklar, sindirim sorunları
6.Solunum sistemi hastalıkları: Şişmanlığa bağlı solunum sıkıntısı, uyku apneleri
7.Eklem hastalıkları: Gut, osteoartrit (diz ve kalça eklemlerinde)
8.Deride çatlaklar, kıllanma artışı, renk koyulaşması
9.Psikolojik sorunlar: Uyumsuzluk, depresyon
Kolayca anlaşılabileceği gibi obezite derhal tedavi edilmesi ve ciddiyetle üzerinde durulması gereken ciddi bir sağlık problemidir.
Diyabet İle Obezite Arasındaki İlişki Nedir
Toplumumuzun yaklaşık %7'si diabetlidir, ve diabetli bireylerin %80'i şişman kişilerdir. Erişkin tipi diyabet ile şişmanlık arasında çok net bir bağlantı bulunur. Kan şekerini düşüren hormon hepimizin çok iyi bildiği insulindir. Obezite, pankreasta yapılan insulinin etkisini zayıflatır, insuline karşı bir direnç gelişimine neden olur. Bu dirence karşı gelmeye çalışan pankreas zaman içinde yorulur ve insulin yapımında çeşitli bozukluklar ortaya çıkar. Giderek bu tablo daha bariz bir hal alır, kan şekeri yükselmeye başlar ve diyabet ortaya çıkar. Obezite derecesi arttıkça, diyabet gelişme riski de artar.
Obezler Diyabetten Nasıl Korunmalıdır
Obez bireyin diyabetten korunmasının en iyi yolu kilo vermenin sağlanmasıdır. Verilen her kilo diyabet riskinin azaltacağı gibi, az önce sözü edilen diğer hastalıkların gelişimini de önleyebilecektir. Bir diğer korunma yolu ise yaşam boyu düzenli olarak egzersiz yapılmasıdır. Ancak kilo verme oldukça zahmetli bir süreçtir. Gerek kilo vermek, gerekse egzersizi alışkanlık haline getirmek, yaşam tarzında kalıcı değişiklikler yapılmasını gerektirir. Kilo verdikten sonra o kiloda kalmayı sürdürebilmek de önemlidir ve bu ancak yaşam boyu düzenli beslenmek ve beden hareketliliğini sürdürebilmek ile mümkündür.
Obez Diyabetliler Nasıl Beslenmelidir
Obez diyabetlinin alması gereken günlük kalori miktarı kalori gereksiniminin 500-1.000 kcal altında olmalıdır. Örnek verecek olursak, masa başında çalışan 80 kg ağırlığında ve 1.70 cm boyundaki bir diabetlinin günlük kalori gereksinimi 80 x 25 kcal = 2.000 kcal düzeyindedir. Günlük diyet 1.500 kcal'lik olacak şekilde planlanırsa, ayda 4 kg'lık bir kilo kaybı sağlanabilir. Bu kalorinin %55'ı kompleks karbonhidrat dediğimiz lif ve nişasta içeren gıdalardan karşılanmalıdır. Yağlar günlük kalorinin %30'unu aşmamalı ve doymamış yağ asitlerinden zengin olmalıdır. Proteinler ise total kalorinin %15'i olacak şekilde planlanmalıdır. Günlük kalori 3 ana ve 3 ara öğüne bölünerek verilmelidir. Diyetteki yağlar kalori içeriği en yüksek olan besin maddeleridir. 1 gr yağ yandığında, 9 kcal eneji verir. Bu nedenle diyetteki yağların kısıtlanmasına özellikle dikkat edilmelidir.
Zayıflama sürecinde ulaşılması güç nedefler belirlenmemelidir. Zayıflama hekim ve diyetisyen kontrolünde olmalıdır. Uygun görülen kiloya ulaşıldıktan sonra o kiloda kalmayı sağlayacak yeni bir diyet tedavisi planlanır.
Obez Diyabetlilerde Zayıflama İlaçları Kullanılabilir mi?
Zayıflama ilaçları hekim kontrolünde verildiğinde kilo verme sürecini kolaylaştıran, diyet tedavisine yardımcı olan ilaçlardır. Günümüzde 2 ayrı tip zayıflama ilacı bulunmaktadır. Diyetteki yağların emilimini engelleyen orlistat ve iştahı azaltan sibutramin. Bu ilaçların diyabetiklerde kilo vermeyi sağlayarak kan şekeri ayarını kolaylaştırdığı gösterilmiştir. Ancak hekim kontrolü olmadan herhangi bir ilaç kullanımı kesinlikle tehlikeli ve sakıncalıdır.
Zayıflama Sırasında Diyabet İlaçlarının Dozları Değiştirilmeli midir?
Obezite diyabet kontrolünü zorlaştıran bir hastalıktır. Obez diyabetlilerde istenen kan şekeri düzeylerine ulaşabilmek ancak şeker ilaçlarının yüksek dozlarda kullanımı ile mümkündür. Hapları uzun yıllar yüksek dozda kullanmak, zaman içinde bu ilaçlara cevapsızlığı ortaya çıkarır ve diyabet tedavisi güçleşir. Oysa, kilo vermek vücuttaki insülinin etkilerini arttırır ve hap gereksinimi azalır. Zayıflayan diyabetliye kullandığı ilaçların dozu fazla gelir ve şeker düşürücü ilaçlarının dozlarında değişiklikler yapılması gerekir. Şeker düşüklüklerinin önlenmesi için şeker ilaçlarının dozu zaman içinde azaltılır veya tamamen kesilir. İlaç tedavisine gerek kalmadan kan şekerinin ayarlanması, diyabetli için çok olumlu bir gelişmedir ve ancak zayıflama ile mümkün olur.