Hidrobotanik Nedir
Hidrobotanik Nedir
Dünyamızın üzerindeki dengeye dayalı düzen içinde canlı veya cansız her varlığın kendine has bir rolü ve her rolün de bir önemi vardır. Bir varlığın rolünün insanların gözündeki öneminin, o insanların benimsediği kriterlere göre değişmesini bekleyebiliriz. Nitekim varlıklarla ilgili kriterlerimiz insanlık tarihi içinde zamana göre değiştikçe aynı varlığa verilen önem de değişmiştir. Örneğin çok uzun zaman önce değil, sadece yüzyıl öncesinde, medeniyet kavramı, vahşi tabiatı tarımla ilgili veya endüstriyel faaliyetler için dümdüz edebilmekle eşken, bugün dünya üzerinde insan varlığını tehdit eden olaylar peşpeşe gelmeye başlayınca yeryüzündeki bitkilerin kapladığı alanlar insanlara daha önemli gelmeye başlamıştır
Atmosferde, ozon tabakasının delinmesi, karbondioksitin ve sera etkisinin artması, yeryüzünde ise suların canlıların barınamayacağı nitelikte kirletilmesi gibi insanın ihtiyaç duyduğu en önemli kaynakları önemli derecede tehdit eden ve dünyanın iklimini değiştiren büyük ölçekli olayların çözümlerinde her geçen gün bitkilerin anahtar rolü oynadıkları idrak edilmektedir. Bu sitede de, dünyadaki büyük ölçekli dengenin minik bir parçası olan tatlı su alanları ve bu alanlarda dengenin yürümesine önemli katkıları olan su bitkileri konu edilmektedir. Su bitkilerini inceleyen bilim dalına Biyolojinin bir alt dalı olan Hidrobotanik denmektedir.
BİTKİLERİN EVRİMİ
Dünyamızın 4.5 milyar yıl yaşında olduğunu tahmin ediyoruz. Gezegenimiz üzerinde bulabildiğimiz canlı izi taşıyan en eski fosil ise 3.5 milyar yıl önce yaşadığı tahmin edilen zincirleme basit hücrelerden oluşmuş bir bakteriye aittir. Bu bakteri ve benzerleri, su içinde ve anaerobik (oksijensiz) ortamda hayat buldular ve hayatlarını devam ettirebilmek için dışarıdan bir enerji kaynağına bir başka deyişle besinlere ihtiyaç duydular. Besin ihtiyaçlarını gene suda oluşmuş organik moleküllerden karşıladılar. Organik besinlerle gelişen ve sonrasında üreyip çoğalan canlılar, ortamdaki besinin yetmemeye başlaması ile rekabet ortamı içine girdiler. Dünya üzerindeki ilk canlı formlarından günümüze kadar gelen rekabet ortamı içinde, komplex canlı formlarının yeryüzündeki hayatlarının devamını mümkün kılan en önemli olay fotosentez yapan ototropik (kendi kendini besleyen) canlıların ortaya çıkması oldu. Ototropik canlılar fotosentezle bol miktarda bulunan güneş enerjisini diğer heterotropik (başkaları ile beslenen) canlılar için sentezleyip kendi yapılarında besine dönüştürdüler. Bu canlılar diğerleri tarafından tüketilmeye başlanınca enerji diğer canlılara doğru yönlenmiş oldu.
Fotosentez yapabilen canlıların ortaya çıkmasından bu yana, ilk zamanlarda nitrojen, karbondioksit ve su buharından ibaret ince atmosfer üzerinde ve dolayısıyla dünya üzerinde büyük değişiklikler gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz. Bu değişiklikler şunlardır:
Ototropik bakterilerin fotosentez faaliyetleri sırasında su moleküllerini parçaladıklarında açığa çıkan oksijen, atmosferdeki oksijen gazı (O2)oranını önemli ölçüde arttırdı
Atmosferin üst tabakasında oksijen moleküllerinden (O3) meydana gelen ozon katmanı, güneşin bugünkü canlı formları için zararlı mor ötesi ışınlarını geri yansıtmaya başladı
Oksijenin artması ile aerobik ortam oluştu ve bu ortamda daha komplex yapıdaki ilk canlılar oluşmaya başladı
Anaerobik ortamda üretilen enerjiye kıyasla aerobik ortamda karbona dayalı üretilen enerji miktarı kat ve kat arttı. Böylece gelişmekte olan komplex canlı formlarının sayılarının artmasını sağlayan daha bol miktarda besin ortama girmiş oldu.
Fotosentez yapabilen ilk bakteriler mikroskopik ölçülerdeydi. Su yüzeyinin hemen altında güneş ışığı ile aydınlanabilen derinlikte serbest yüzmekteydiler. Açık okyanusta bulunan mineraller giderek azalınca ve çoğalan bakteri sayılarına yeterli olmamaya başlayınca nitrat ve minareller açısından daha zengin olan kıyı şeridi daha cazip olmaya başladı. Bununla birlikte suda serbest yüzen bakteriler için kıyı şeridi oldukça hareketli bir ortam oluşturuyordu. Bundan 650 milyon yıl önce birçok değişik hücre yanyana gelerek birbirleri ile yardımlaşıp kıyı şeridinin hareketli durumuna rağmen yaşayabildiler. Kıyı şeridinde dalgaların etkisini azaltabilmek için kayalara tutunabilmeyi sağlayabilen organellerle, yüzeye daha yakın yerde dolayısıyla daha fazla ışık alan organeller arasında iş bölümü gerçekleşti. Biri besin üreterek, diğeri dalgalara karşı koyarak tek başlarına olduklarından daha güçlü yapılar oluşturdular. Böylece gittikçe daha büyük ölçeklerde ve kompleksleşen yapıda canlılar gelişmeye başladı. Yaklaşık 400 milyon yıl önceye ait ilk bitki fosilinde spor üreten organların bağlı olduğu ince bir sapa ve kayalara tutunmaya yarayan bir organa rastlıyoruz. Bu ilk bitki fosili 9 mm civarındadır.
EKOSİSTEM
Bitkilerin yaşayabilmek için suda ihtiyaç duydukları ışık, karada daha direkt ve daha kuvvetli bir şekilde bulunuyordu. Keza sudaki minerallerin de kaynağı, üzerlerinden su akan toprak ve kayalardı. Üstelik CO2 ve O2 karada daha kolay kullanılabilir haldeyken karaya çıkmanın tek dezavantajı karada suya ulaşımın kolay olmayışıydı. Ancak bitkiler bunu da toprağın derinliklerine inebilen kökler geliştirerek aştılar. Yapraklar fotosentez yaparken kökler tutunmayı, mineralleri ve suyu sağladılar. Yaprak ve kök arasında maddelerin iletişimini vasküler sistem yoluyla geliştirdiler. Böylelikle karadaki iklim ve coğrafi koşullara uyum sağlayan koloniler halinde gelişen bitkiler karada, suda ve atmosferde dengelerin kurulması ve korunmasında rol aldılar. İklim, coğrafya ve bitki örtüsünün aralarındaki etkileşimleriyle zamanla denge içine giren ekosistemler oluşmaya başladı.
Yağmur ormanları, savanlar, koruluklar, tundralar gibi sistemler kendi içlerinde bir dengeyi tutturmuşlardır. Bununla beraber işin ilginç tarafı dengede duran sistem içinde yer alan türler arasında kıyasıya bir yaşam savaşı verilir ve bu savaş rekabet üzerine dayalıdır. Yaşamı dakikalarla sınırlı bakterilerden binlerce yıl yaşayabilen ağaçlara kadar her tür, besin bulma mücadelesinde bir besin kaynağı tüketirken, bir başka türe de besin kaynağı olabilir. Birbirleri üzerinden beslenen canlılar bir besin zinciri oluştururlar ve canlıları meydana getiren elementlerin devamlı şekilde bir ortamdan diğer ortama aktarılmasını sağlarlar. Böylelikle ekosistem kalıcı hale gelirken sistemi oluşturan canlı üyeler devamlı şekilde ölür ve yenilenirler. Ekosistemin kalıcılığının arkasındaki büyük dinamizmin işleyebilmesi için içeriye sürekli şekilde enerji girmesi gerekir. Enerji, besin zincirini harekete geçirerek elementlerin içeride devamlı bir devri daim içerisinde olmalarını sağlar. Bu enerji güneş enerjisidir ve ancak fotosentez yoluyla sistem tarafından kullanılabilir hale gelir.
HİDROBOTANİK VE AKVARİSTLİK
Dünyanın varoluşundan bu güne gelen zaman içinde insanın ortaya çıkması ve yerleşik hayata geçip toprağı işlemesi ile kendi seçtiği bitkileri ve hayvanları üretmeye ve gene kendi seçtiklerini yoketmeye başlaması ve bu özelliklerdeki insan sayısının önemli miktarda artması ile kurulu dengeler değişmeye zorlandı. Bununla beraber dünyadaki besin kaynakları her zaman kısıtlı olduğu için, çoğalan insanların değişmeye zorladığı dünya, insanın yeryüzünde yaşamını devam ettirebilmesi için kendi yaşayışında da değişiklikler yapılmasını zorunlu kıldı. Ancak insanların kendi yaşamlarını kolayca tehdit edebilecek zorunluluklar hakkında bilinçleri kolay kolay uyanmamakta
Ortada korkutucu bilimsel gerçekler dururken insanların bu gerçeklere fazla önem vermemesi, örneğin Türkiyemizde sulak alanların yanlış sulama nedeni ile yavaş yavaş yok olması veya endüstriyel atıkların ve kanalizasyonların tehdidinde olmayan bir su kaynağına sahip olamayışımız, bilinçsizliğimizin ardında çok kuvvetli sosyal ve psikolojik faktörlerin bulunduğunu göstermekte. Hidrobotanik sitesinin kurulmasını bir felsefeye bağlayacak olursak sosyal ve psikolojik faktörler nedeni ile kolay uyanmayan Hidrobotanik bilincinin geliştirilmesini amaçladığımı söyleyebilirim. İnsanların gerçeklerle yüzleşmesini zorlayarak, onları korkutarak veya zorlamadan bilimsel gerçekleri sadece önlerine serip bu gerçeklere inanmalarını ve daha bilinçli hareket etmelerini beklemek uzun vadede pek etkili olmayan yollar. Kuru bir felsefe ile insanların değişmesini beklemektense pratik ve eğlenceli uygulamalara yönelip insanlara bu uygulamalar sırasında kendi felsefelerini kendilerinin geliştirerek bilinçlenmelerini sağlamak çok daha uygun bir yol olabilir
Akvaryumda bitki yetiştiriciliği ve peyzajı, Hidrobotaniğin Fizik, Kimya ve Biyoloji ile ilgili tüm sıkıcı detaylarını insanlara hobi ile uğraşırken kolayca ve büyük bir zevkle öğretebilecek nitelikte bir uğraştır. Hobi ile uğraşan insanın psikolojisi dünyanın ve insan ırkının yüz yüze kaldığı gerçeklerin altında kendini sorumlu hisseden bir insanın karamsar psikolojisinden bambaşka olacaktır. İşte bu hobinin güzel örneklerini başarılı olmanın detaylarını bu sitede sunarak sanıyoruz ki sıkıcı, karamsar ve tehdit edici bir felsefeyi biraz olsun eğlenceli hale getirerek daha çok insanın Hidrobotaniğe ve akvaryumda bitki yetiştirmeye yönlenmesi sağlanabilir. Bu yönlenmeye katkıda bulunmak isteyen, aynı fikirleri paylaşan, kendini tabiata yakın hisseden kişilerin bu sitede yapabilecekleri katkılara ve önerilere her zaman açığız.