Fatih Ve Bilim Nedir
Fatih Ve Bilim Nedir
Osmanlı Devleti,Fatih ile birlikte gerçekten büyük bir imparatorluk kimliğine kavuşmuştur. Fatih Sultan Mehmet de bir imparatorluk bilincine ve kültürüne sahip bir padişahtır. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık Fatih konusunda şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Fatih, İstanbul'un fethinden sonra kendisini Doğu Roma İmparatorluğu'nun meşru varisi görmüş, Kayser-i Rum ünvanını benimsemiş, seferlerini ve davranışlarını buna göre ayarlamıştır. Geniş görüşlü bir imparator sıfatıyla tebaası Rumlar'ın inançlarını öğrenmek istemiş, Patrik Gennadius'tan Hristiyan dininin esaslarını yazıp kendisine vermesini istemiştir.
Fatih'in annesinin saraya alınmış bir cariye olması, bir önem taşımaz. Hür bir Müslümanın cariyeden olan çocuğu hürdür. Nikah, hanedan için bir takım hukuki bağlayıcı hükümler getirdiğinden, padişahın mutlak egemenlik durumunu kısıtlar düşüncesiyle cariyeler tercih edilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun her bakımdan kurucusu Fatih'tir. Fatih'i kişisel ahlak ve davranışları bakımından yargılamak anlamsızdır. Yaptıklarını, bir imparatorluk kurucusu, mutlak bir hükümdar olması açısından değerlendirmek gerekir. İdamları, acımasız davranışları, v.b. bir birey olarak değil, bir hükümdarın (Hikmet-i hükumet) icabı verdiği kararlar olarak değerlendirilmelidir. Tarih, ahlak dersi vermek için yazılmaz. Devlet ve toplum hayatını inceler. Fatih gelmeseydi, bildiğimiz Osmanlı İmparatorluğu kurulamazdı.”(21.03.1999,Anadolu Ajansı)
“Devletin kuruluşundan Fatih'in tahta çıkışına (1451) kadar geçen 150 yıllık bir dönemde, müsbet bilimlerin Osmanlı Türkleri arasında özel bir yere sahip bulunmadığı, buna karşılık kelam, mantık ve fıkıhın Selçuklu Medreseleri'nde olduğu gibi okutulmaya devam edildiği görülmektedir. Müsbet bilimler alanında matematik ve astronomide Kadızade-i Rumi ile tıpta Hacı Paşa anılmaya değer eserler bırakmışlardır. Fatih ile birlikte müspet bilimlerin değilse bile felsefi ve bilimsel düşünüşün geliştiğine şahit oluyoruz.
Çocukluğunda okumak ve yazmaktan pek hoşlanmadığı bilinen Fatih'in, hükümdar olarak döneminin en büyük bilim koruyucularından biri olduğu görülmektedir. Ayrıca yaşadığı sürece bilim ve felsefeye ilgi göstermiş, boş zamanlarında bilginlerle tartışmaktan zevk duymuştur. Devrinin tarihini yazmış olan Kritovulos'göre “padişah (Fatih) Yunanca'dan Arahpça'ya çevrilmiş olan Felsefe eserlerin okur ve yüce katında bulunan bilginlerle bunlar üzerinde konuşur, özellikle Aristo felsefesi ve daha çok Stoik felsefe ile meşgul olurdu.” Ayrıca Plutarkhos'un Ünlü Kişilerin Hayatı adlı eserinin Fatih'in emriyle Türkçeye çevrilmiş olduğuna dair rivayet vardır. Yine bir rivayete göre Fatih'in emriyle G.M. Angiolello'nun Uzun hasan'ın hayatı hakkındaki eseri de Türkçe'ye çevrilmiştir. Onun emriyle Türkçe'ye çevrilen ve bir nüshası Ayasofya Kitaplığında bulunan önemli bir eser de Ptolemaios yani Batlamyus'un Coğrafya'sıdır. Fatih'in bu eseri 1461′de Trabzon Rum İmparatoru ile birlikte kendisine esir düşmüş olan ünlü filozof, filolog ve ilahıyatçı Gorgios Amirutzes ile birlikte incelemiştir.
Bu eserle birlikte biri dünya haritası olmak üzere 63 de harita vardır. Fatih, 1465 yazında bu eserle ciddi bir şekilde ilgilenmiş, Amirutzes'e Arapça'ya çevrimesini emretmiştir. Bugün Ayasofya Kitaplığı'nda bulunan iki nüshadah biri, sözü edilen eserin Yunanca'dan Fatih'in emriyle Arapça'ya yapılan çevirisini,öteki de Ptolemaios'un haritalarını içine almaktadır. Bu vesile ile Fatih'in Saray Kitaplığı'nda, içlerinde sözü edilenler dışında Aristoteles, Homeros ve Hesiodos, Diogenes Laertios'un bazı eserlerinin re bulunduğu,İslam dilleri dışında 587 eser bumlunduğunu belirtmemiz, bu konUda bir fikir vermeye yetecektir. İşte Fatih, Amirutzes ve oğlundan başka batılı bazı bilgin ve sanatçıları da etrafında toplamış bulunuyordu. Bunlardan biri arkeoloji meraklısı Anconalı Cyriacus idi. Cyriacus 1452-54 yılları arasında Fatih'in sarayında bulunmuştur. Bu kişi İstanbul'a onunla birlikte girmiştir. Fatih, Roma tarihi ve bazı başka tarihleri Cyriacus okutmakta idi (Türkiye Tarihi 2, s:242).
Fatih döneminin ünlü bir bilim ve düşünce adamı da Hocazade (öl 1488)'dir. Hocazade, Esiruddin Mufaddal b. Ömer el-Ebheri (öl :1265) ‘nin eski fizik üzerine yazmış olduğu Hidayetu'l-Hikme adlı eserine Mollazade Ahmet b. Muhammed el-Harzayani'nin yazdığı şerhe, bir çıkma yazmış, burada eski fiziğin doğal maddelerdeki hareket, durgunluk ve eğilim gibi özelliklerini açıklamış, nokta ve çizgi üzerine bazı bilgiler vermiş, ışık ışınları;gök kuşağı ve başka gök olaylarını anlatmıştır. Ancak Hocazade'nin en önemli eseri Tehafutu'l Felasife'sidir.
Bilindiği üzere bu adı taşıyan bir eseri, çok önceleri ünlü Gazali (1058-1111) yazmıştı. Gazali, bu eserinde filozofların, bazı konularda, örneğin matematikteki ütünlüklerine bakarak onların ilahiyat