İSTANBUL - ÖMER FARUK MADANOĞLU - Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, yaşlılara uygulanan ayrımcılık ve istismarın milyonlarca yaşlı bireyin hayatını olumsuz yönde etkilediğini ifade etti.
Prof. Dr. Emine Özmete, AA muhabirine, Dünya Yaşlı İstismarı Farkındalık Günü münasebetiyle değerlendirmelerde bulundu.
Nüfusun yaşlanmasının 21. yüzyılın en önemli sosyal dönüşümlerinden biri olduğunu söyleyen Özmete, nüfusun yaşlanmasının iş gücü ve finans piyasalarına etkisi, konut, ulaşım ve sosyal koruma gibi ürün ve hizmetlere olan talebin değişmesinin yanı sıra aile yapıları ve nesiller arası bağlar da dahil olmak üzere toplumun neredeyse tüm alanları üzerinde etkisinin olduğunu dile getirdi.
Özmete, yaşlı nüfusun artması ile yaşlı ayrımcılığının da yaşanmaya başlandığını belirterek, "Yaşlı ayrımcılığı, yaşa bağlı olarak başkalarına ve kendimize karşı nasıl düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve davrandığımızı etkileyen bir durum. Bu nedenle yaş ve yaşlanmayla ilgili anlatıyı değiştirmek ve her yaş için bir dünya oluşturmaya yardımcı olmak önemli." dedi.
- Yaş istismarı yaşlıların hayatını etkiliyor
Dünyada yaşlı ayrımcılığının yaşlılara yönelik iyi politikaların ve programların geliştirilmesini engelleyen bir durum olduğuna dikkati çeken Özmete, yaşlı ayrımcılığının yaşlıların sağlık ve refahı üzerinde derin olumsuz sonuçlar doğurabildiğini ifade etti.
Özmete, yaşlı ayrımcılığının yaşlı ihmal ve istismarının nedenleri arasında gösterildiğini aktararak, "Yaşlı istismarı, güven ilişkisi bulunan kişiler tarafından yaşlıya zarar veya sıkıntı veren tek veya tekrarlanan eylemleri kapsamaktadır. Bu durum, dünya genelinde milyonlarca yaşlının sağlığını ve insan haklarını etkileyen küresel bir sosyal sorun." ifadelerini kullandı.
Yaşlı istismarının, maruz kalan bireyler için ifade edilmesinin ve yetkililer tarafından belirlemesinin zor olduğunu bildiren Özmete, bunun birçok ülkede var oluğunu ancak küresel olarak genellikle yeterince açıklanamadığının altını çizdi.
Özmete, yaşlı istismarı ve ayrımcılığının sosyal ve ahlaki yönlerine değinerek, şöyle devam etti:
"Yaşlı istismarının yaygınlık oranları veya tahminlerine ilişkin veriler bazı gelişmiş ülkelerde mevcuttur ve yaşlı istismarı oranı bu ülkelerde yüzde 10'a kadar yükseliyor. Yaşlı istismarı ve yaşlı ayrımcılığı sosyal ve ahlaki yönleri olan bir konu. Sağlık ve sosyal perspektiften bakıldığında, hem sağlık hizmetlerinin hem de sosyal hizmetlerin sunumunda hastaneler, aile hekimliği, sosyal hizmet merkezleri, aile danışma merkezleri yaşlıların istismarının tespit edilebileceği en önemli noktalar."
Sosyal hayatta insanların yaşlıları belirli kalıplara sokarak ayrımcılık yaptığını kaydeden Özmete, yaşlıların değerleri, kapasiteleri veya anlayış düzeyleri hakkında olumsuz varsayımların yanı sıra yaşlılıkla ilgili şakaların yaş ayrımcılığı içerisine girdiğini vurguladı.
Özmete, toplumun yaşı ilerleyen bireylerden "yaşlı gibi" davranmasını beklediğini anlatarak, bireylerin bu kalıplar nedeniyle kendisine ayrımcılık yaptığını, kendini yeniden keşfetme dönemi olan yaşlılığı sosyal hayata katılmadan daha pasif bir şekilde geçirmek zorunda kaldığını, davranışlarını ona göre konumlandırdığını hatırlattı.
Yaşı ilerleyen bireylerin toplumdaki bakış açısı neticesine "kendi gibi" davranamadığı uyarısında bulunan Özmete, şunları şöyledi:
"Bireyler saçı beyazladığında, çocukları evlendiğinde, torun sahibi olduğunda veya emekliye ayrıldığında kendilerini yaşlı olarak değerlendirebilirler. Bu değerlendirmeler toplumsal yargılara ve sosyal öğrenme sürecine dayanmakta. Demans hastaları, yaşlı kadınlar gibi kırılganlık seviyesi yüksek olan yaşlıların daha çok ayrımcılığa maruz kaldığı değerlendiriliyor."
Özmete, günümüzde uzun yaşamla birlikte yaş algısının değişmeye başladığını hatırlatarak, geçmişte yaşlı olarak sayılan yaşların şimdilerde orta yaş olarak görüldüğünden bahsetti.
Yaşlanmaya dair olumlu görüşlere sahip kişilerin bunama geliştirme olasılığının daha düşük olduğunu söyleyen Özmete, "Kendilerini gerçek yaşlarından daha genç gören ve aktif yaşayan kişilerde daha yavaş hafıza kaybı, daha iyi bilişsel performans ve daha az depresyon belirtileri görülürken, kendilerini daha yaşlı gören kişilerde ölüm riski daha yüksektir." diye konuştu.
Özmete, yaşlıların aktif yaşama katılmasını destekleyen hizmetlere diğer bireylerin hoşgörü ile yaklaşmasının altını çizerek, toplum ulaşım kullanma gibi bu hizmetlerdeki saat sınırlandırılmasının kaldırılarak ihtiyaç halinde yaşlıların bu hizmetlere kolayca ulaşabilmesi gerektiğini belirtti.
Birçok ülkede nüfusun hızla yaşlanması nedeniyle yaşlı ayrımcılığının artacağının tahmin edildiğini vurgulayan Özmete, şu bilgileri paylaştı:
"Dünyada 2019 ve 2030 yılları arasında, 60 yaş ve üzeri kişilerin sayısının yüzde 38 oranında artarak 1 milyardan 1,4 milyara çıkacağı, yakın gelecekte küresel olarak yaşlıların sayısının gençlerin sayısından fazla olacağı öngörüldüğünden insan hakları alanı da dahil olmak üzere yaşlıları etkileyen özel zorluklara daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Nüfusu hızla yaşlanan ülkemizde 2024 yılında yaşlı nüfus oranının toplam nüfus içindeki payı yüzde 10,2'dir. 65 ve üstü vatandaşların sayısı 8 milyon 451 bin 669 kişi olmuştur."
- Dünya Yaşlı İstismarı Farkındalık Günü
Her sene haziranın 15'inde kutlanan Dünya Yaşlı İstismarı Farkındalık Günü'nün bu yılki temasının acil durumlarda yaşlı bireyleri dikkate almayı kapsadığını dile getiren Özmete, "Doğal afetler, salgın hastalıklar veya çatışmalar gibi acil durumlar yaşlıları orantısız bir şekilde etkilemekte ve mevcut kırılganlıklarını daha da kötüleştirmektedir. Yaşlılar genellikle hareket etmede yaşadıkları sorunlar, kronik sağlık sorunları veya sosyal izolasyonla karşı karşıya kaldıklarından, acil durum planlaması ve müdahalesinde bu kişilerin ihtiyaçlarının ele alınması çok önemli." dedi.
Özmete, acil durumların yaşlı bireylerin yardıma erişme, güvenli bir şekilde tahliye etme veya zamanında tıbbi bakım ve destek hizmetleri alma becerilerini engelleyebileceğini ifade ederek, acil durumların yarattığı stres, fiziksel ve duygusal hasarların yaşlı istismarı riskini artıracağından dolayı acil durum müdahale ekiplerinin ve bakıcı ekiplerinin oluşturulmasının önemine değindi.
Her yaşlının her durumda öncelikli hizmeti ve saygın bir bakımı hak ettiğinin altını çizen Özmete, sözlerini şöyle tamamladı:
"Küresel olarak, Kovid-19 pandemisinden kaynaklanan tahmini ölümlerin yüzde 82'si 60 yaş ve üzeri kişilerde meydana gelmiştir. Ülkemizde yaşanan asrın felaketinde yaşlılarımız devlet koruması altına alınmıştır. Her yaşlı ekonomik durumu ne olursa olsun günün birinde bakıma ve desteğe ihtiyaç duyabilmektedir. Bu nedenle günlük yaşamında ve özellikle deprem gibi acil ve olağanüstü durumlarda yaşlıların karşılaştığı özel zorluklar hakkında farkındalık yaratarak, daha kapsayıcı ve koruyucu bir ortamı teşvik edebilmek önemlidir."