İSTANBUL - Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, 30 Eylül itibarıyla artık ülkede mevduat, kredi ve enflasyonun makul bir seviyede oturmaya başlayacağına belirterek, "O noktadan sonra hayat, hem mevduat müşterileri, tasarruf sahipleri için hem kredi kullanacaklar için biraz daha öngörülebilir hale gelecek." dedi.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Aran, "81 İlde 81 Orman" projesinin İş Kuleleri'nde gerçekleştirilen açılış toplantısında yaptığı konuşmada, gelecek süreçte bankacılığın daha yapılabilir hale geleceğini, şu anda henüz dengelerin oturmadığını ve ekstrem bir dönemden geçildiğini dile getirerek, "Geçen sene mayıs seçimlerinden sonra haziran ve temmuz ayındaki o yüksek enflasyonun içinde bulunduğu yıllık enflasyon dilimindeyiz ve ancak bu dönemi 3 Haziran'daki enflasyonu gördükten sonra geride bırakacağımızı ve dengenin ondan sonra oluşmaya başlayacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
30 Eylül itibarıyla artık ülkede mevduat, kredi ve enflasyonun makul bir seviyeye oturmaya başlayacağına dikkati çeken Aran, "O noktadan sonra hayat, hem mevduat müşterileri, tasarruf sahipleri için hem kredi kullanacaklar için biraz daha öngörülebilir hale gelecek. Sıkışıklığın biraz daha dozunun azalmaya başlayacağı bir periyot başlayacak." dedi.
Aran, 5 ve 10 yıllık kağıtlardaki faizlerin verim eğrisinin sağlıklı bir hal almasının önemli bir nokta olduğunu ve bu durumun enflasyonla mücadelede yatırımcının başarıya inandığının gösterdiğini aktararak şöyle devam etti:
"10 yıllık bir kağıdın şu anda yüzde 28 olan faizi şunu gösteriyor; Türkiye, enflasyonu yüzde 28'lik bir faizi bile karlı hale getirecek noktaya indirecek ve bu ne kadar aşağıya inerse aslında enflasyonla mücadelede o kadar inandırıcı olduğumuzu gösterecek. O eğri sağlıklı oluştuğunda içeride biz daha uzun süreli borçlanma ve risk priminin azalmasıyla birlikte dışarıdan daha uygun maliyette kaynak bulma gibi şeyleri yapabildikçe, içeride de bunu enflasyonla mücadeleye zarar vermeden sağlıklı bir kredi mevduat dengesine getirebileceğiz. Hep uçlarda sağlıksız bir dönem geçirdiğimiz için, aşırı ucuz kredi ile çok büyük kredi büyümesi yaşadığımız için parasal bolluk ardından bir anda bunun karşılığı sıkılaşmayla bir türlü o dengeye gelemedik. Onun sıkıntısını yaşıyoruz. İşte ekim ayından sonra bu denge seviyesini görmeye başlarız. Sene sonunda da bu dengeye oturur."
Önemli olan nokta enflasyonla mücadelede başarılı olmamız
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bankacılık sistemiyle alakalı riskli dönemi geride bıraktıklarının altını çizerek, "Faiz seviyeleri yüzde 12'lerdeydi, riski o dönem üstlendik ve şu anda yüzde 50 seviyesine çıktı faizler. Eğer bundan sonra bir faiz artışı öngörseydik bir riskten bahsedebilirdik ama yüzde 8,5'lik politika faizi yüzde 50 ye çıkarken bunu yaşamayıp bilançolarımızda absorbe edebildiysek, yani bunu emebildiysek, bu artık riskin kalktığını gösterir." şeklinde konuştu.
Enflasyonla mücadelede başarılı olmanın önemine dikkati çeken Aran, "Merkez Bankası'nın üst bant dediği 42 hedefinin hala tutturulabilir bir seviye olduğuna ve sene sonunda hayli hayli bu hedefin tutturulabileceğine inanıyorum. Dolayısıyla yıl sonunda oluşacak yüzde 42'lik bir enflasyon ve bir sene sonra da beklenen enflasyonun 20'li seviyelerde bir enflasyon olacağını dikkate aldığımızda 2025 bizim için daha yönetilebilir bir yıl olacak." dedi.
Aran, kredi büyümesinin bu yıl çok düşük çıkacağını vurgulayarak, "Türkiye milli gelirinin yüzde 3 büyüdüğü bir yılda kredi büyümesi de muhtemelen tarihi düşük seviyede çıkar. Seneye onun da dengelendiği büyümenin bu yıla göre arttığı ve mesela yüzde 3,5'lik bir büyüme önümüzdeki yıl için ve buna göre de kredi büyümesinin o dengeyi bozmayacak bir şekle gelmesi beklenir." yorumunu yaptı.
Bu senenin ana ürününün yabancı para kredileri ve değişken faizli yabancı para kredileri olacağına inandığını dile getiren Aran, "Çünkü Türk lirasındaki sıkışıklığı böyle aşabiliyoruz. Amerika'da ve Avrupa'da faiz indirimi beklendiği için ve uzun vadeli yatırımlar da aslında tarihsel olarak hep yabancı parayla yapıldığı için. Bizim yabancı para kredi veremiyor olmamızın nedeni kura güvenemiyor olmamızdı. Yani kur riskini taşıyamıyordu bilançolarımız. Öz kaynağımız, sermayemiz Türk lirası ve verdiğimiz kredi yabancı para olduğunda ve bir kur atağı yediğimizde sermaye yeterliliğimizi zora sokuyorduk." dedi.
Aran konuşmasında şunlara dikkati çekti:
"Şimdi orta vadeli programdaki hedeflerine inandığımız ve artık kurda bir risk görmediğimiz için yabancı para kredilerle ülkenin büyümesini finanse edebiliyoruz ve büyüme de yatırım da zaten yabancı para krediyle oluyor. O yüzden yabancı para krediler büyümeye başladı ama büyüme dediğiniz şey şu; biz risk gördüğümüz yerde İş Bankası bilançosundaki yabancı kredi miktarı 18,8 milyar dolardı biz bunu 13 milyar dolara düşürmüşüz risk gördüğümüz için. Tam 5,8 dolar küçülmüştük. Şimdi 13 milyar dolardan tekrar büyüyelim desek 18,8 milyar dolara zaten büyüyemeyiz. Büyüme görüyorsunuz ama 15-16 milyar dolara çıkarız bu bilançoda. O yüzden bunun yatırımlar için sağlıklı olduğunu düşünüyorum."
Geçen yıla kıyaslandığında ve enflasyon dikkate alındığında bankacılıkta karlarda ciddi bir düşüş olduğunu ifade eden Aran, "Önemli olan nokta ana bankacılık faaliyet karları çok düştü, dolayısıyla bankacılık şu anda tarihsel olarak karlılık anlamında en düşük en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Genellikle diğer kar artışları ana bankacılık alanından oluşmuyor." diye konuştu.
Şu andaki dengelenme durumunda ihracat, turizm ve ithalat konusunda birtakım sıkıntılar yaşanabileceğini belirten Aran, "O kadar karlı olmayacak. Hep beraber bu karsızlığı, nakit yönetimini, nakit yaratma işini daha iyi yapmak zorunda kalacağız. Bunun da toplumda yansımalarını göreceğiz mutlaka. Mühim olan bunun sistemik bir risk oluşturup oluşturmayacağı. Ciddi bir problem yaratıp yaratmayacağı konusunda yönetilebilir alanda kalacağına inanıyorum ben." dedi.
Bankaların sermayesiyle ilgili herhangi bir sıkıntı öngörmediğini dile getiren Aran, "Kredi büyümesinin, kur artışının olmadığı, yani bunların enflasyonla kıyaslandığı zaman yönetilebilir seviyede olduğu, bir yerde bankalar sermaye yönetiminde sorun çekmeyecektir." diyerek sözlerini şöyle tamamladı:
"Bankaların sermayesiyle ilgili bir risk yok. Aktif kalitesi konusunda ticari tarafta bozulma başlamadı ticari tarafla ilgili henüz bir sinyal almıyoruz ama bireysel tarafta var dolayısıyla bireysel müşterilerde, kredi kartı özelinde bir artış bankalarda oluşmaya başladı. Bunun da dengelenme süresi sonuna kadar devam edip ondan sonra bu artışın da durabileceğini düşünüyorum. Kredi kartlarıyla ilgili makro ekonomik dengeler içerisinde sistem serbest piyasa dinamiklerinde olması gereken hareketi yapabildiğinde düzenlemeye gerek olmayacak muhtemelen. Serbest piyasa işlediğinde sorun kendiliğinden çözülebiliyor. Düzenlemelere siz sistemi zorladığınız zaman ihtiyaç duyuyorsunuz. Eğer otoritenin gözlemleri, Merkez Bankası'nın gözlemleri bunun kendi kendine hallolduğu yönünde olursa bir düzenleme gelmeyebilir de."