X

Medicana'dan diyabet ile kanser arasındaki ilişki üzerine değerlendirme

Medicana Kadıköy Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Semiha Ayaydın Kaplan:
- "2025 yılı itibarıyla toplumun yüzde 30'u, yani her 3 kişiden biri, diyabet hastalığına yakalanacak. Bu, hem bireylerin yaşam kalitesini düşürecek hem de sağlık sistemi üzerinde ciddi yük oluşturacak"

14.11.2024 - 11:46

Medicana Sağlık Grubundan yapılan açıklamaya göre, kanda bulunan ve kan şekeri olarak da adlandırılan glukoz değerinin yüksek olmasıyla ortaya çıkan kronik bir hastalık diyabete yakalanma oranı, dünya genelinde her geçen gün artıyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Dr. Semiha Ayaydın Kaplan, küresel farkındalık kampanyalarının düzenlendiği 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nde, hastalığın özellikle fazla kiloyla ilişkili olduğunda artış gösterdiğine ve bu durumun, önlenebilir kanser vakalarının önemli bir kısmına sebep olduğuna değindi.

Obezite ve hareketsiz yaşam tarzı diyabeti tetikliyor

Obezite ve hareketsiz yaşam tarzının diyabeti tetiklediğini, bu iki faktörün uzun vadede kanser riskini artırabileceğini kaydeden Kaplan, "Fazla kilolu bireylerin, özellikle de tip 2 diyabet gelişen kişilerin kanser riski yüzde 30 artmakta. Diyabet, vücutta insülin direnci ve inflamasyon (iltihaplanma) yaratarak, kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırabilir. Ayrıca insülin benzeri büyüme faktörlerinin (IGF) salınımını artırarak kanserli hücrelerin çoğalmasını destekleyebilir." ifadelerini kullandı.

Diyabetin hızla yayılmasının başlıca nedenleri arasında obezite oranlarındaki artış ve düzensiz yaşam alışkanlıklarının gösterildiğini aktaran Kaplan, "1997'den itibaren dünya genelinde tip 2 diyabete yakalanma sıklığı, giderek arttı. 2025 yılı itibarıyla toplumun yüzde 30'u, yani her 3 kişiden biri, diyabet hastalığına yakalanacak. Bu, hem bireylerin yaşam kalitesini düşürecek hem de sağlık sistemi üzerinde ciddi yük oluşturacak." değerlendirmesinde bulundu.

Kaplan, tip 2 diyabetin, doğru beslenme ve düzenli egzersizle kontrol altına alınabileceğini, özellikle kilo kaybı ve düzenli fiziksel aktivitenin diyabeti önleyebileceğini belirtti.

Kaplan, "Toplumun yüzde 10'unda kilo kaybını sağlayabilirseniz, yani kişi mevcut kilolarının yüzde 5 ila 7'sini kaybederse, diyabet vakalarında yüzde 10'luk bir azalma görülebilir. Bu, diyabetin önlenebilir bir hastalık olduğunu gösteriyor. Kilo kontrolü, tip 2 diyabetin hızlanmasını engellemek için en önemli adımdır." şeklinde görüş belirtti.

Diyabetin genellikle 40 yaş ve sonrasında belirginleşmesine rağmen hastalığın temellerinin çok daha önce atıldığına işaret eden Kaplan, ergenlik döneminden başlayarak sağlıklı beslenme ve aktif yaşam tarzı benimsemenin, tip 2 diyabetin gelişimini engellemek adına kritik öneme sahip olduğunu, diyabetin gelişmeden önceki aşamalarında, henüz kan şekeri yükselmeden kilo kontrolüyle önlem almak gerektiğini vurguladı.

Diyabetin birçok organa zarar verdiğinin altını çizen Kaplan, şunları kaydetti:

"Diyabet sadece şeker düzeyini artırmakla kalmaz, beraberinde kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, sinir hasarları ve görme kaybı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Kanser riski de bu komplikasyonlar arasında önemli bir yer tutuyor. Diyabetin önlenmesi, yalnızca kanser riskini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda bu hastalıkların önüne geçilmesinde de önemli rol oynar. Bunun için beslenme alışkanlıklarının iyileştirilmesi, şekerli ve işlenmiş gıdalardan kaçınılması, düzenli egzersiz yapılması gerekmekte. Ayrıca, sigara ve alkol tüketiminin sınırlanması da bu süreçte önemli bir yer tutar. Obezite ve diyabet, modern toplumun en büyük sağlık sorunlarından biri haline geldi. Ancak erken yaşlarda alınacak basit önlemler sadece diyabeti değil, diyabetle ilişkilendirilen kanser ve kardiyovasküler hastalıklar gibi ciddi sağlık problemlerini de önleyebilir."