İSTANBUL - GÜLSELİ KENARLI - Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü misafir öğretim üyesi ve Su Politikaları Derneği uzmanı Dr. Fulya Aydın Kandemir, Manavgat'ta 2021'de yaşanan orman yangınında, nesilleri farklı derecelerde tehdit altında bulunduğu için Kırmızı Liste'de yer alan 56 memeli türünün yaşam alanının zarar gördüğünü söyledi.
Antalya'nın Manavgat ilçesinde 28 Temmuz 2021'de başlayan ve çevre ilçelere yayılarak günlerce süren yangının üzerinden 2 yıl geçti. Yangın, zarar gören alanlarda yaşayan birçok canlının ölümüne ve yaşam alanlarını kaybetmesine neden oldu.
Kandemir, Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nusret Demir ile Manavgat'taki orman yangınının, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan ve nesli tükenme tehlikesi altında olan türlerin yer aldığı Kırmızı Liste'de bulunan ve bazıları "tehdide yakın" ve "hassas" kategorilerinde yer alan türlere etkisini inceledi.
Çalışma kapsamında öncelikle Avrupa Uzay Ajansının servis ettiği Sentinel-2 uydu görüntüleri kullanılarak yangından etkilenen 713 kilometrekarelik bölge belirlendi.
Yanan alanın yaklaşık yüzde 15'inin en yüksek derecede, yaklaşık yarısının ise orta derecenin farklı seviyelerinde zarar gördüğü anlaşıldı.
Çalışmada, zarar gören bölgelerde bulunan ve Kırmızı Liste'de yer alan 56 memeli türünün yaşam alanının etkilendiği, bu türlerin yaklaşık yüzde 11'inin IUCN tarafından "hassas" ve "tehdide yakın" olarak sınıflandırıldığı vurgulandı.
- Yaşam alanları zarar gören türler
Araştırma sonuçlarını AA muhabirine değerlendiren Dr. Fulya Aydın Kandemir, orman yangınlarının, türlerin endişe kategorilerini olumsuz yönde değiştiren en önemli faktörlerden biri olduğunu ve Manavgat'taki yangının ardından da bölgedeki türlerin IUCN kategorilerinin değişme olasılığı bulunduğunu belirtti.
Bölgede Anadolu'yu eşsiz kılan küçük memeli türler olduğuna işaret eden Kandemir, "Yanan alanlardaki 56 türün 5'inin toplam yanan alanının yüzde 85'i ve üstünün orta-yüksek şiddette yanma zararına uğradığını söyleyebilirim. Mesela, ağaç yarasasının Akdeniz Bölgesi'nde bulunan tek yaşam alanının neredeyse tamamı zarar gördü. En çarpıcı etkilenme seviyesine sahip türler arasındaki kaya yediuyuru, mısır meyve yarasası, beyaz şeritli yarasa gibi küçük memeli türlerinden; sazlık kedisi, karakulak ve yaban keçisi gibi büyük memeli türlerine kadar geniş bir liste bulunuyor." dedi.
Karakulak türünün Türkiye'de çok dar bir habitat alanına sahip olduğuna dikkati çeken Kandemir, Akdeniz ve Ege'nin ormanlık alanlarında yaşayan türün, IUCN tarafından dünya genelinde "endişesi az" şeklinde tanımlanmasına karşın Türkiye için hassas bir durumda olduğunu kaydetti. Kandemir, "Bu türün zarar görmesi halinde zarar verenlerin cezalandırılması şeklinde uygulamalar var. Türkçe bir kelimeden kökenini alan bu tür, yabani kedi türleri içinde en esnek ve en atik olanı." bilgisini verdi.
- Türlerin göç etmesinin oluşturabileceği tehdit
İnceledikleri türlerin, orman yangınından hem habitatlarının hem nüfuslarının hem de doğurganlıklarının etkilendiğini dile getiren Kandemir, şöyle devam etti:
"Orman yangınlarının sonuçları olacak. Hassas olan türün tehdide yakın seviyeye gelmesi, az endişedeki olanın endişe verici türler kategorisine girmesi beklenen çıktılar arasında. Beklenen bir diğer husus da türlerin göç etmesi, istilacı türlerin alanı etki altına alması ve rekabetin artması. Bütün bunlar yine türlerin nüfuslarının azalmasıyla sonuçlanacak. Türlerin göç etmesi durumunda karşılaşacağımız şeylerden biri, yarasa gibi türlerin insanla etkileşiminin artması. Bu da farklı patojenlerin insanla karşılaşması demek. Sadece yarasa değil, diğer türlerin de insanlarla etkileşime geçmesi, yani patojenlerin insana geçmesi, sınırın giderek kalkması anlamına geliyor. Kaçacak bir alan olmadığı için doğa sizinle etkileşmeye başlıyor."
Ormanların sürdürülebilir şekilde planlanmasının önemini vurgulayan Kandemir, şunları kaydetti:
"Orman koridorları, kaçış yolları önemli. Yaban hayatının bir kısmını, kaçış yolları olmadığı için yollara çıkmaları sonucu kazalarla kaybettik çünkü kaçabilecekleri koridor, ormanın arasından geçen kara yolu. Orman koridorlarının korunması, ormandan geçen yolların doğru planlanması, bu yolların ekolojik koridorlar olması gerekiyor. Orman yangını sezonu başlamadan önce biyoçeşitlilik analizlerinden, su kaynaklarına kadar multidisipliner ve kurumlar arası hazırlık egzersizleri yapmalıyız. Teknolojik gelişmeleri, orman yangını öncesi tespit ve müdahale için kullanmak amacıyla bu konuda hem yatırım hem de araştırma çalışmaları yapmalıyız. Sadece mühendis değil, temel bilimcileri, iklim bilimcileri, ekologları bu işin içine katıp Akdeniz, Ege Bölgesi gibi hassas bölgelerde daha fazla ve gelişen teknolojiyle bilimsel çalışmaları esas alarak hazırlık yapmamız gerekiyor."