İSTANBUL - Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Esra Atalay, hem kötü haber bağımlılığının hem de haberden kaçınma davranışının dünyada neler olup bittiğini öğrenme, bilgi edinme ve yaşamı bu bilgiler ışığında düzenlemeye hizmet eden haberle sağlıklı ilişki kurma biçimleri olmadığını belirterek, bunların doğru haber alma hakkının önünde birer engel teşkil ettiğini, dolayısıyla mücadele edilmesi gerektiğini bildirdi.
Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Atalay, kötü haber bağımlılığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kötü haber bağımlılığı kavramının, "sosyal medyada sürekli olarak kötü haberleri okumaya devam etmek" için kullanıldığını belirten Atalay, bu kavramın özellikle koronavirüs salgını döneminde gündeme geldiğini aktardı.
Atalay, kötü haber bağımlılığının aslında yeni bir olgu olmadığını vurgulayarak, özellikle kaygı, korku ve panik dönemlerinde hayatta kalma mekanizmasının bir gerekliliği olarak tehlikelerden önceden haberdar olma ihtiyacının arttığını kaydetti.
Atalay, "Sosyal medyayı da söz konusu endişe, korku ya da paniğe neden olan konular hakkında edinebildiğimiz kadar fazla bilgi edinmek ve kendimizi hazırlamak için kullanıyoruz. Bu davranışın iki muhtemel sonucu var. Kötü haberleri okuyarak kendimizin ve sevdiklerimizin iyi ve güvende olmalarına sevinebilir, dolayısıyla bir karşılaştırma yaparak avantajlı pozisyonumuzu görmekten haz duyabiliriz. Öte yandan, sürekli kötü haberleri okuyarak endişelerimizi, kaygımızı artırabiliriz." ifadelerini kullandı.
Olumsuz haberlerin haber kuruluşları açısından düşünüldüğünde ilgi çekmek amacıyla kullanıldığını aktaran Atalay, "Haber kuruluşları, özünde kar elde etme güdüsüyle hareket eden yapılar oldukları için okuyucuların daha fazla ilgisini çekebilecek, daha çok tık alacak haberleri mümkün olduğunca çok kullanmayı tercih ediyorlar. Herhangi bir haberi mümkün olduğunca sansasyonel, endişe verici, korku yaratıcı şekilde vermek de okuyucuların ilgisini çekmek için kullanılıyor. Kötü haber bağımlılığı içerisindeki okuyucu, bu tür haberleri özellikle arayıp bulabilir ya da bu tür haberlerle karşılaştığında okumayı bırakamayabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu fenomenin bu denli yaygınlaşmasının en önemli sebebini, sosyal medya mecralarının dayandığı teknolojik altyapıda aramak gerektiğine işaret eden Atalay, şunları kaydetti:
"Kullanıcı deneyimini iyileştirmek ve kullanıcıları daha uzun süre platformlarda tutmak için sosyal medya mecralarında yer alan algoritmalar, sürekli olarak ilgilendiğimiz, okuduğumuz içeriklerin benzerlerini karşımıza çıkartmak suretiyle bizleri filtre balonlarına hapsetmektedir. Dolayısıyla algoritmaların kimsenin görmezden gelemeyeceği olumsuz haberleri daha olumlu bir habere tercih edeceğini tahmin etmek zor değil. Kötü haber bağımlılığı, algoritmaların bu tercihi dolayısıyla da besleniyor ve bireyleri etkisi altına alıyor."
Haberden kaçma davranışı da ortaya çıkabiliyor
Doç. Dr. Gül Esra Atalay, sürekli olarak kötü haberlere maruz kalmanın "acımasız dünya sendromu"na da yol açtığını, bazı kişilerde de kötü haber bağımlılığının aksine haberden kaçınma davranışının görülebildiğini belirtti.
Kötü haber bağımlılığı nedeniyle bireylerin içinde yaşadıkları dünyayı olduğundan daha kötü bir yer olarak algılayabileceğini, kaygı ve endişelerinin artabileceğini vurgulayan Atalay, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Fakat elbette pandemi, terör, savaş ya da bunlar gibi endişe verici olaylar karşısında bireylerin verdikleri tek tepki kötü haberlerin bağımlısı olmak değil. Bunun tam tersi de söz konusu olabiliyor. 'Haberden kaçınma davranışı' olarak kavramsallaştırılan bir başka tepki daha söz konusu. Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü'nün 2022 yılı Dijital Haber Raporunda da görüldüğü gibi, birçok farklı ülkedeki okurlar savaş ya da pandemi gibi olumsuz konulara dair haberleri görmekten özellikle kaçınıyor. Haber kuruluşlarına olan güvenin azalmasıyla bu kaçınma davranışında artış görülüyor. Bu da korku ve kaygıyla baş etmenin bir başka yolu, dünyada ya da çevremizde olumsuz gelişmeler olduğunda adeta gözlerimizi kapatmak ve kabuğumuza çekilmek...
Hem kötü haber bağımlılığı hem de haberden kaçınma davranışı içinde yaşadığımız dünyada neler olup bittiğini öğrenme, bilgi edinme ve yaşamımızı bu bilgiler ışığında düzenlememize hizmet eden haberle sağlıklı ilişki kurma biçimleri değildir. Dolayısıyla doğru haber alma hakkımızın önünde birer engel teşkil ediyor. Bu nedenle bu durumlarla mücadele etmek gerekiyor."
- Yapılması gerekenler
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Atalay, bu mücadeleyi verirken yapılması gerekenlere de dikkati çekerek, "Kötü habere bağımlı hale geldiğimizi, sosyal medyada olumsuz haberleri okumaktan kendimizi alıkoyamadığımızı düşünüyorsak bunu fark etmek bile oldukça önemli. Bu durumun kaygılarımızı artıracağını, bize faydasının dokunmayacağını bilerek bu davranışa her yöneldiğimizde bu farkındalıkla hareket etmek bu bağımlılıktan kurtulmak için önemli bir ilk adım." ifadelerini kullandı.
Atalay, diğer önerilerini şöyle sıraladı:
"Sosyal medyada haber tüketirken hep benzer konular hakkındaki paylaşımlara tıklamak yerine gündemle ilgili birden fazla konuya dair haberlere yönelmeye çalışmak, gerekirse dijital mecralardaki haber tüketimimizi sosyal medya mecraları yerine haber kuruluşlarının web sitelerinden yapmak, böylece daha çeşitli konu başlıklarındaki habere ulaşmak da alabileceğimiz bir başka önlem. Eğer sosyal medya mecralarındayken ekranımızı sürekli olarak kötü haberleri okumak için kaydırmaktan vazgeçemiyorsak mobil cihazlarımızda sosyal medya platformları için ekran süreleri belirleyerek buralarda geçirdiğimiz süreyi kısıtlamak, dolayısıyla algortimaların da beslediği felaket haberleri zincirinden kopmak, dünyayı daha gerçekçi şekilde görmemize imkan verebilir."