X

İbadet ederken İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan İngiliz Müslümanlar yaşadıklarını AA'ya anlattı

Raz Ahmed:
- "Bu, Filistin halkının günlük olarak karşı karşıya kaldığı bir şey. Bu açık bir apartheid sistemi. Bakın bu bizim başımıza geldi ama sorun yok, iyiyiz. Filistin halkı bunu her gün yaşıyor" - İsmail Hasan:
- "Sanki ne yapmaya çalıştıklarını biliyordum. Sadece tepki almak için gözümü korkutmaya çalışıyorlardı. Ben de onlara gülümseyerek 'Ne yaptım?' diye sordum. Ancak korkakları tanırım. Onlara gözlerinin içine bakıp soru sorduğunuzda gözlerini kaçırır ve cevap veremezler"

17.04.2024 - 11:04

​​​​​​​İSTANBUL - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksa'yı ziyaret eden bir grup İngiliz Müslüman, namaz kıldıkları mescitten İsrail güçlerince darbedilerek çıkarılmalarının, ibadet özgürlüğünün kısıtlanması ve insan haklarının alenen ihlali olduğunu söyledi.

İngiltere vatandaşları Raz Ahmed, İsmail Hasan ve Seyit İbrahim, AA muhabirine, Ramazan Bayramı arifesinde ibadetlerini yerine getirmek için gittikleri Babur Rahme mescidinde İsrail askerleri tarafından nasıl hedef alınarak ibadetlerini yarıda kesmek zorunda kaldıklarını anlattı.

Seyit İbrahim, İsrail askerlerinin bir süre mescidin dışında dolaştığını belirterek, "Kubbetü's-Sahra'nın sol tarafında yer alan Babur Rahme Mescidi'ndeydik. Dua ediyorduk. Namaz kıldım ve oturdum. Muhtemelen 1.80 boylarında olan bir asker kapıya geldi ve beni kelimenin tam anlamıyla büyük bir güçle çekerek dışarı sürükledi. Botunu çıkardı ve çorap giymemiştim botunu oldukça sert şekilde ayaklarımın üstüne bastırdı." ifadesini kullandı.

Bir süre dışarıda üstünün arandığını dile getiren İbrahim, "Dimdik ayaktaydım. Sonra yine aynı coplu kişi bana vurmaya başladı, saatime vurdu. Saatimi parçalara ayırdı. Gördüğüm kadarıyla İsrail askerleri çok alçakça davranıyor. Hepsi çok zayıf ve kesinlikle sebepsiz yere kargaşaya neden oluyor." diye konuştu.

O sırada mescit baskınını kayda almaya çalışan İsmail Hasan ise yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:

"Askerlerden biri beni işaret ederek 'Bak, kayıt yapıyor' dedi. Sonra da yaptıkları şey beni tişörtümden tutup dışarı sürüklemek oldu. Tişörtümden tuttular ve beni çekiştirip durdular. Sırtımı yumrukladılar. Bacaklarımı tekmelediler. Sanki ne yapmaya çalıştıklarını biliyordum. Sadece tepki almak için gözümü korkutmaya çalışıyorlardı. Ben de onlara gülümseyerek 'Ne yaptım?' diye sordum. Ancak korkakları tanırım. Onlara gözlerinin içine bakıp soru sorduğunuzda gözlerini kaçırır ve cevap veremezler."

Sadece Ramazan değil, yıl boyunca buraya gelip mescitlerin boş olmadığını göstermeliyiz

Mescitteki şiddetin bir diğer tanıklarından Raz Ahmed, İsrail askerlerinin baskınıyla namazını bozmak zorunda kaldığını belirterek, "Askerlerden biri beni itti, hareket etmedim, tekrar itti, yine hareket etmedim. Sonra bana, 'Şu köşeye geç' dedi. 'Tamam, peki' dedim ve o köşeye geçtim. Ona dedim ki 'Bak biz buraya dua etmeye geldik.' Ama askerlerden biri yüzüme ve göğsüme silah dayadı. Ona güldüm. Sonra silahını yere bıraktı ve 'Kıpırdama.' dedi. 'Kımıldamıyorum.' dedim. Yaptıkları şey bizi sebepsiz yere korkutmaktı." ifadelerini kullandı.

Ahmed, 21'inci yüzyılda bile Müslümanların Filistin'de özgürce ibadet edemediğine dikkati çekerek, "Bu, Filistin halkının günlük olarak karşı karşıya kaldığı bir şey. Bu açık bir apartheid sistemi. Bakın bu bizim başımıza geldi ama sorun yok, iyiyiz. Filistin halkı bunu her gün yaşıyor. Şimdi, bir de Gazze'de yaşanan soykırımı düşünün. Bunu unutamayız. Her şey birbiriyle bağlantılı." şeklinde konuştu.

Dünyanın her yerinden Müslümanların Filistin'e turizm için değil, ibadet için gittiğinin altını çizen Ahmed, "Ümmet, Mescid-i Aksa'ya bağlı olmalı. Mescid-i Aksa'ya gelmek zorundayız. Onları desteklemeliyiz. Bu mescit boş kalamaz. Sadece Ramazan değil, yıl boyunca buraya gelip mescitlerin boş olmadığını göstermeliyiz." dedi.

Diğer yandan Londra merkezli Sivil Toplum Kuruluşu CAGE ise İngiliz Müslümanların darbedilerek, ibadetlerinin engellenmesine ilişkin şu açıklamayı yaptı:

"Bu sadece Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararının ihlali değil, aynı zamanda apartheid rejiminin insan haklarını alenen ihlal ettiğinin de bir kanıtı. Yerleşimciler arasında bulunan ve IDF'de (İsrail Savunma Kuvvetleri) görev alarak savaş suçlarına katılan İngiliz vatandaşları var. Onlar İsrail ve İngiliz hükümetlerinden tam muafiyet alıyor. Irk ayrımcılığına karşı çıkan İngiliz vatandaşları ise İsrail'de fiziksel saldırılara maruz kalıyor ve İngiliz hükümetinden destek göremiyor."