Erzurum - SELAMİ KÜÇÜKOĞLU - Erzurum'da itfaiyeciler, yangın, trafik kazaları, doğal afetler gibi çok sayıda olaya müdahale ederek, zor zamanlarda vatandaşın imdadına yetişiyor.
Mesaileri sırasında yaşanabilecek olaylara karşı daima hazır kıta bekleyen itfaiyeciler, acil durumlarda tüm imkanlarını seferber ederek insanların yardımına koşuyor.
Sadece Erzurum'da değil, bölge illerinde de görev alan ve 25 bin kilometrekarelik geniş bir sorumluluk sahasına sahip Erzurum İtfaiyesi ekipleri, ihbarların ardından kısa sürede komuta merkezinden ayrılıyor.
Vardiya değişimlerini "itfaiyeci duası" ile gerçekleştiren itfaiyeciler, zinde kalmak için ise sürekli spor yapıyor.
İtfaiyeciler, yangın, trafik kazaları, doğal afetler, hayvan kurtarma, parmakta sıkışan yüzüğü çıkarma gibi yıl içerisinde binlerce olaya müdahale ediyor.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı İtfaiye Amiri Salih Kahraman, 25 Eylül-1 Ekim İtfaiyecilik Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir itfaiye erinin güne dua ile başlayıp sporla devam ettiğini söyledi.
İtfaiyecilerin her zaman göreve hazır olduğunu vurgulayan Kahraman, "15 yıllık itfaiyeciyim, başarının sırrı emek vermek ve sıkı çalışmak. 7/24 vardiya yapmaktayız. Zaman mefhumu yok. Görev çıktığı an canla başla görevimizin başında yer alıyoruz. Görev çıkınca 'Biraz beklesin. Sonra giderim, on saniye dursun' deme şansımız yok." dedi.
İtfaiyecilik, güç, kuvvet isteyen meslek
Kahraman, itfaiye erlerinin birer komando gibi zinde ve dinç kalmak zorunda olduğunu vurguladı.
Bir itfaiye erinde kondisyon eksikliğinin asla kabul edilemeyeceğine dikkati çeken Kahraman, şöyle devam etti:
"Sabah sporunda ekipler, ağırlık çalışmaları yapıyor, saatlerce koşu bandına çıkıyor, halter kaldırıyor, şınav, mekik ve barfiks çekiyor. İtfaiyecilik, güç, kuvvet isteyen meslek. Gittiğimiz olaylarda vatandaşın zor durumlarında yanlarında oluyoruz. Kondisyon gereken bir meslek ve güç depoluyoruz. Olaylara müdahalede sıkıntı yaşamayalım diye hizmet içi eğitimlerimiz var."
Sorumluluk alanlarının 25 bin kilometrekare olduğunu dile getiren Kahraman, "Sadece Erzurum olarak değil, diğer illere yardıma gidiyoruz. Eğitimlerde hazır vaziyette olmak için sürekli tekrarlar yapıyoruz. Deprem ve selde görev alıyoruz, orman yangınlarına müdahale ediyoruz. Elazığ ve İzmir'de meydana gelen depremler, yüzyılın felaketi olan Kahramanmaraş depremlerinde de görev aldık."
Kendi evimiz yanıyor gibi o hızla gidiyoruz
Kahraman, görev aldıkları bütün işleri alınlarının akıyla tamamladıklarını ve ekipte yer alan arkadaşlarının birçoğunun üstün başarı madalyasına sahip olduğunu dile getirerek, "Cumhurbaşkanımızın da madalyasına nail olduk." dedi.
Olaylara müdahalede Türkiye ortalamasının çok üstünde bir seviyede olduklarını vurgulayan Kahraman, şöyle devam etti:
"Sıralamada ilk sıralarda yer alıyoruz demek doğru olacaktır. Yangınlarda gün içerisinde 45 saniyede araçlara binip çıkmış oluyoruz. Gece bir dakika içinde çıkış yapıyoruz. Olay yerine varış ortalama süremiz 5 dakika 30 saniye. Avrupa ve ülke sıralamasında çok ön sıradayız. İtfaiye eri demek, tamamen fedakarlık demektir. Yeri geliyor doktor, psikolog, inşaat amelesi oluyorsun. Bünyesinde her türlü mesleği barındırıyor. İhbar sonrası kırmızı ışık yandığında bizim için her şey bitiyor. Olaylarda bizim ayrım yapmak gibi bir durumumuz söz konusu değil. Kendi evimiz yanıyor gibi o hızla gidiyoruz. Ona göre müdahale ediyoruz."
Gelen ihbarın durumuna göre değişen ışıklı uyarı sistemlerinde itfaiyecileri en çok teyakkuza geçiren rengin "kırmızı ışık" olduğunu belirten Kahraman, kırmızı ışığın itfaiye erinde adrenalini yükselttiğini belirterek, "Kırmızının ne yazık ki itfaiyede farklı algısı var. Bizim için tehlike sınırı demek, büyük yangınlar demek. Neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir anlam var kırmızı ışıkta." diye konuştu.
O kızın sayesinde enkazdan bir aileyi komple çıkardık
İtfaiye eri Oğuzhan Samancı da itfaiyeciliğin kutsal bir meslek olduğu kadar duygusal anları da içerisinde barındırdığını belirtti.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede görev aldığını ve unutamadığı anlar olduğunu ifade eden Samancı, depremde ağır hasar gören ve tamamen yıkılmak üzere olan bir binaya içeride bir kızın olduğunun söylenmesi üzerine bütün riskleri alarak girdiklerini dile getirerek, şunları söyledi:
"Binanın etrafı üç bloktan oluşuyordu. Bina sağ ve soldaki binalara çarparak yan yatmıştı. Riskli de olsa o binaya girmeye karar verdik. Ortalama 11 saat sonra kız çocuğunu çıkardık. O kızın sayesinde enkazdan bir aileyi komple çıkardık. O kız çocuğu enkaz altında 'saçlarımı bozmayın, masamı kırmayın' dediğinde onunla oyunlar oynayarak çıkardık. Şu an anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor."