ABD'de kış yağışlarının rekor seviyede gecikmesi orman yangınlarının şiddetini artırdı
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay:
- "Yağışlı ve ılıman geçen bir yıl ormandaki otların, ağaçların daha fazla büyümesine neden oluyor. Ardından gelen kurak dönem, büyüyen bitki örtüsünün hızlı şekilde kurumasına ve yakıt miktarının artmasına neden oluyor ama yine de bu, yangını başlatmıyor. Bu şartlarda insanların başlattığı yangın çok daha şiddetli oluyor" - "Kurak dönem uzadı, kış yağışları gecikti, eylülden itibaren yağışlar çok düşüktü, halen yağış yok. Yani yazdan itibaren rekor seviyelerde kuraklık yaşandı. Bu da geçen bahar aylarında hızlı gelişen bitki örtüsünün çok çabuk kuruması ve ormandaki yanıcı madde yükünün artmasıyla sonuçlandı"
İSTANBUL (AA) - YEŞİM YÜKSEL - İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yangınların büyük kısmının insan faktörü nedeniyle başladığını bununla birlikte sıcak ve kurak geçen kış mevsiminin ABD'deki gibi orman yangınlarının şiddetini artırdığını söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) California eyaletine bağlı Los Angeles kentinin çeşitli noktalarında 7 Ocak akşamı başlayan yangınlara müdahale sürüyor.
Yangınlara ilişkin California Üniversitesi (UCLA) tarafından yayımlanan çalışmaya göre, 2022-2024 yıllarındaki yakıt yükü (bitki örtüsü) birikimi, yaz mevsiminin sıcak geçmesi, geçen kasım ve aralık aylarında kış yağışlarının mevsim normallerinin altında kalması Los Angeles'taki orman yangınlarını tetikledi, şiddetli Santa Ana rüzgarları da alevlerin yayılımını hızlandırdı.
Genellikle Los Angeles'taki yağışlı sezonun ilk büyük yağışı Ekim sonu ile Aralık başına denk gelirken, bölgede bu yıl geçen nisan ayından bu yana düzenli yağış görülmedi.
Los Angeles şehir merkezi istasyonunda, 1877-2023 yıllarının 1 Mayıs-8 Ocak tarihlerini kapsayan dönemdeki yağış ortalaması 142,24 milimetre hesaplanırken 1 Mayıs 2024-8 Ocak 2025 arası, 7,36 milimetrelik yağış miktarı ile 1962-1963'teki 3,81 milimetrelik seviyenin ardından tarihsel olarak ikinci en kurak dönem oldu.
Yangınların başladığı dönemdeki aşırı yakıt-nem açığının yaklaşık yüzde 25'inin iklim değişikliğiyle bağlantılı olduğu tespit edilirken, iklim değişikliği olmasa bile yangınların yaşanabileceği ancak daha küçük ve az yoğunlukta olacağı sonucuna varıldı.
- Yangınların yüzde 90'ı insan kaynaklı
İklim değişikliği ve orman yangınları arasındaki bağlantıya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, iklim değişikliğinin hem yıldırımlar aracılığıyla direkt yangına yol açtığını hem de insan kaynaklı bir yangını sıcaklık, yağış ve mevsimsel dağılımlardaki değişimler aracılığıyla daha geniş alanlara yayma etkisinin bulunduğunu söyledi.
İnsan kaynaklı yangınların dünya genelindeki yangınların yüzde 90'ını oluşturduğunu, kurak ve sıcak şartlarda başlayan yangınların geniş alanlara yayılabildiğini belirten Tolunay, yangının oluşabilmesi için ortamda kıvılcım, madde yükü ya da yakıt adı verilen yanıcı madde ve oksijen bulunması gerektiğini ifade etti.
İlk kıvılcımın daha çok insanlar tarafından başlatıldığını bunun da ormandaki yapılaşma, elektrik nakil hatları, yollar gibi faktörlerle bağlantılı olduğunu anlatan Tolunay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyada, son 20-30 yılda yangın sayısında artış oldu ama bu tamamen iklim değişikliğinden bağımsız. İklim değişikliği öncelikle yakıt miktarını etkiliyor. Örneğin sıcak ve kurak şartlarda hem ağaçlardan dökülen yapraklar hem de ağaçların nem içeriği düşüyor ve kurak dönem uzadıkça daha kolay düşebilir hale geliyor. Los Angeles ve Türkiye'de benzer durumları gördük. Yağışlı ve ılıman geçen bir yıl ormandaki otların, ağaçların daha fazla büyümesine neden oluyor. Ardından gelen kurak dönem, büyüyen bitki örtüsünün hızlı şekilde kurumasına ve yakıt miktarının artmasına neden oluyor ama yine de bu, yangını başlatmıyor. Bu şartlarda insanların başlattığı yangın çok daha şiddetli oluyor."
- İklim değişikliğiyle gelen "yeni yangın rejimi"
İklim değişikliği olmasa bile yangın çıkma ihtimali bulunduğunu ancak böyle durumlarda daha küçük alanları etkileyen yangınlar oluşabileceğini dile getiren Tolunay, iklim değişikliği nedeniyle daha şiddetli hale gelen yangınların "yeni yangın rejimi" olarak adlandırıldığını aktardı.
Tolunay, sıcaklığın 30 derecenin üzerine çıktığı, rüzgarın saatte 30 kilometreden fazla hız kazandığı ve nemin 30 derecenin altına düştüğü (30-30-30) anların potansiyel yangın havası olarak adlandırıldığını bildirerek, bu koşullarda başlayan yangınların kısa sürede büyüdüğünü hatırlattı.
Yangınlarda ilk faktörü meteorolojik koşulların oluşturduğu bilgisini veren Tolunay, "Ormanlar genç ve sıksa yanıcı madde yükü fazla oluyor. Böyle ormanların altında, Ege ve Akdeniz'deki gibi maki bitki örtüsü varsa, ağaçlardan dökülen kuru yapraklar da çok fazlaysa yangınlar hızlı şekilde geniş alanlara yayılıyor. Los Angeles enlemsel olarak ülkemizle aynı kuşakta. Los Angeles'ın bulunduğu yerde Akdeniz iklimine benzer iklim söz konusu. Makiye benzer bitki örtüsüne California çevresinde şaporal deniyor." diye konuştu.
Tolunay, California'da yazın sık sık yangın çıktığını fakat bu sefer ocak ayında yangınlarla mücadele edildiğine dikkati çekerek, bunun sıcaklıkları artıran El Nino hava olayıyla bağlantılı olduğuna işaret etti.
California çevresinin son 1,5-2 yıldır yağışlı ve ılıman kışlar geçirdiğini vurgulayan Tolunay, bu durumun bölgedeki bitki örtüsünü beslediğine değindi.
- "Rekor seviyelerde kuraklık yaşandı"
Zengin bitki örtüsünün, yağışların ardından kurak yaz mevsimiyle karşılaştığını belirten Tolunay, şunları aktardı:
"Kurak dönem uzadı, kış yağışları gecikti, eylülden itibaren yağışlar çok düşüktü, halen yağış yok yani yazdan itibaren rekor seviyelerde kuraklık yaşandı. Bu da geçen bahar aylarında hızlı gelişen bitki örtüsünün çok çabuk kuruması ve ormandaki yanıcı madde yükünün artmasıyla sonuçlandı. Los Angeles, Karadeniz ve Akdeniz'e benzer bir topografiye sahip. Yani sahilden başlayıp arkada sıradağlar olması da yangınları etkiledi diyebiliriz. Los Angeles, Pasifik Okyanusu kıyısında bir kent ama o sıradağların arka tarafında bir çöl iklimi hakim. Çölden gelen rüzgarlar dağları aştıktan sonra Los Angeles'ın sahil kesimine inerken daha fazla ısınıyor ve kurutucu etki yapıyor. Bunlara Santa Ana rüzgarları deniyor. Bu sıkça Los Angeles'ta bulunan bir rüzgar ama ocak ayından itibaren hızının saatte neredeyse 100 kilometreyi aştığı söyleniyor."
- "Artık yangın mevsim yok, yangın yılı var"
Prof. Dr. Tolunay, yanan lüks konutların bahçesinde yanıcı madde miktarının fazla olduğunun ve konutlarda kolay tutuşabilen materyallerin kullanıldığının altını çizerek, yangınlara bakış açısı ve mücadele şeklinin değiştirilmesi, yangınlardan önce, yangın çıkış nedenlerinin analiz edilmesi, yangına neden olabilecek faaliyetlerin azaltılması ve denetim yapılması gerektiği görüşünü paylaştı.
Yanıcını madde yükünü azaltmak için yangın riskinin düşük olduğu dönemlerde denetimli yakmalar yapıldığına dikkati çeken Tolunay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Los Angeles'a benzer yangınlar ülkemizde olabilir mi? Evet, Ege ve Akdeniz'de riskler söz konusu. Bu yüzden ormanla yerleşim alanları arasında tampon alan oluşturulması, yangın riskinin yüksek olduğu coğrafyalarda binalarda yangına dayanıklı materyallerin kullanılması zorunluluğunun getirilmesi gerekiyor. 'Yangın mevsimi' diye bir kavram var. Ülkemizde bu, 1 Mayıs-1 Kasım tarihlerini kapsıyor. Los Angeles Belediye Başkanı, 'Artık yangın mevsim yok, yangın yılı var.' demişti. Türkiye için de bunu söylüyoruz. Çünkü orman yangınlarına müdahale için tüm hazırlıklar bu tarihlere göre yapılıyor ancak artık bütün yıl yangın çıkabilecekmiş gibi hazırlıklı olmamız gerekiyor."